Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ اليَهُودَ، وَالنَّصَارَى لاَ يَصْبُغُونَ،
فَخَالِفُوهُمْ
“Muhakkak ki
Yahudiler ve Hristiyanlar saç ve sakallarını boyamazlar. Siz onlara muhalefet
edin.”[1]
Beyhaki’nin
rivayetinde şu ziyade vardır: “(Boyada) Siyahtan kaçının.”[2]
Cabir
radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
غَيِّرُوا الشَّيْبَ، وَلَا تُقَرِّبُوهُ
السَّوَادَ، وَلَا تَشَبَّهُوا بِأَعْدَائِكُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ، وَخَيْرُ مَا
غَيَّرْتُمْ بِهِ الشَّيْبَ الْحِنَّاءُ، وَالْكَتَمُ
“Ağaran
kılları (boyayarak) değiştirin, siyah renge yanaşmayın. Müşriklerden olan
düşmanlarınıza benzemeyin. Değiştirdiğiniz (boyadığınız) şeylerin en iyisi kına
ve ketemdir.”[3]
Ağaran Kılları Yolmanın Çirkinliği
Abdullah b. Amr radıyallahu
anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا تَنْتِفُوا الشَّيْبَ، مَا مِنْ
مُسْلِمٍ يَشِيبُ شَيْبَةً فِي الْإِسْلَامِ - قَالَ عَنْ سُفْيَانَ: «إِلَّا
كَانَتْ لَهُ نُورًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ»، وَقَالَ فِي حَدِيثِ يَحْيَى - إِلَّا
كَتَبَ اللَّهُ لَهُ بِهَا حَسَنَةً، وَحَطَّ عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةً
“Akları yolmayın. Zira o
müslümanın nurudur. Herhangi bir müslüman İslam’da (saç veya sakalını)
ağartırsa Allah onun için mutlaka bir hasene yazar, bir derecesini yükseltir ve
bir hatasını siler.”[4]
Saç
Sakal Bakımını Günaşırı Yapmak
Humeyd b. Abdirrahman el-Himyeri
dedi ki: “Ebu Hureyre radıyallahu anh gibi Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e sahabi olmuş biriyle karşılaştım. Dedi ki:
نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَمْتَشِطَ أَحَدُنَا كُلَّ يَوْمٍ، أَوْ يَبُولَ فِي
مُغْتَسَلِهِ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem birimizin hergün taranmasını ve guslettiği yerde bevletmesini
yasakladı.”[5]
Abdullah b. Mugaffel radıyallahu anh’den:
نَهَى رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ التَّرَجُّلِ إِلَّا غِبًّا
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem iki
günde bir taranmak haricinde, taranmayı yasakladı.”[6]
Hadiste geçen “tereccül” kelimesi saçları
taramak, temizlemek ve güzelleştirmek demektir. “Gibben/arasıra” kelimesi de
bir yapıp bir gün terk etmek demektir.
Es-Sindî şöyle demiştir: “Burada kastedilen
saçların bakımına devam etmenin mekruh olmasıdır. Bir gün yapıp bir gün terk
etmek ise bunun dışındadır.”
Abdullah b. Şakik rahimehullah şöyle dedi:
“Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri Mısır’da vali idi.
arkadaşlarından biri ona geldiğinde onun saçlarınn dağıık bir halde olduğunu
gördü. Dedi ki:
“Bana ne oluyor da vali olduğun halde saçlarını
dağınık görüyorum?” O da şöyle cevap verdi:
كَانَ نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَنْهَانَا عَنِ الْإِرْفَاهِ». قُلْنَا: وَمَا الْإِرْفَاهُ؟
قَالَ: «التَّرَجُّلُ كُلَّ يَوْمٍ»
“Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem bizleri irfah’tan yasaklardı. Biz:
“İrfah/konfor nedir?” dedik.
“Her gün taranmaktır” dedi.”[7]
İrfah kelimesi hakkında en-Nihaye’de şöyle
denilmiştir: “Çokça yağlanmak ve nimetler içinde olmaktır. Denildi ki: yiyecek
ve içecek konusunda bolluktur. Kastedilen lüksü ve rahatlığı terk etmektir.
Zira bu acemlerin ve dünya ehlinin tarzıdır.”
Bu hadis irfah kelimesinin “çokça yağlanmak ve
nimetler içinde olmak” şeklindeki izahının anlamında gelmiştir. Bu yüzden
Ebu’l-Hasen es-Sindî, Nesai Haşiye’sinde şöyle demiştir:
“Sahabenin açıklaması anlatılanlara ihtiyaç
bırakmaz. Zira kastedileni o daha iyi bilir.”
Nesaî’nin rivayetinde Abdullah b. Burayde’nin
açıklaması da böyledir. İbn Burayde’ye irfah kelimesinin anlamı sorulunca:
“Taranmaktır” dedi.[8] Onun
bu açıklamayı sahabelerden öğrenmiş olduğu açıktır. Allah en iyi bilendir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, Ebu
Katade radiyallahu anh’e, saçları uzun ve gür olduğu için saçlarını her gün
taramasını emretmesi hakkındaki rivayet ise meünkerdir.[9]
[1]
Sahih. Buhari (3462) Muslim (2103)
* Zubeyr radiyallahu anh’den: Ahmed (1/165)
Nesai (5074) Ebu Ya’la (2/43) Hatib (5/405)
* Aişe radiyallahu anha’dan: Taberânî Evsat
(2/55)
* İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Nesai (5073)
Ebu Ya’la (10/46) Hatib (4/77)
* İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: Bezzar
(11/384) Şecerî, Emali (2/340 no:2686) isnadında Ruşdeyn b. Kureyb zayıftır.
[2]
Hasen. Beyhaki (7/311)
* Enes radiyallahu anh’den: Hakîm et-Tirmizi
Menhiyyat (s.197) Ahmed (3/247) Sahihu’l-Cami (4169)
[3]
Sahih. Taberani Evsat (5/227)
[4]
Hasen. Ahmed (2/179, 207, 210); Ebu
Davud (4202); Tirmizi (2821); Nesai (5068); İbn Mace (3721)
[5]
Sahih.
Ebu Davud (28); Nesai (238).
[6]
Hasen. Ahmed (4/86); Ebu Davud
(4159); Nesai (8/132); Tirmizi (1756)
[7]
Sahih. Nesâî (5058) El-Elbani
es-Sahiha (502)
[8]
Sahih. Nesâî (5239)
[9]
Zayıf. Nesâî (5237) el-Elbani bu
hadisin münker oluşunu açıklamıştır. Bkz.: es-Sahiha (5/319-320) Temamu’l-Minne
(s.73) Yine Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî de bu hadisin zayıflığını
açıklamıştır. Bkz.: Ehadisu’l-Muille (115)