Kadı Iyad rahimehullah, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in kadınlara va'azının hutbe esnasında olduğunu, ayrıca bunun İslam'ın ilk dönemlerinde ve sadece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e mahsus bir şey olduğunu söylemiştir. Bu konuda gelen rivayetleri etraflı bir şekilde tahkik ettiğimde Kadı Iyad’ın bu sözünde isabet ettiğini müşahade ettim. Konuyla ilgili tahkikim şu şekildedir:
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: “Kadınlar
toplandılar ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem gelerek onlara Allah’ın
kendisine öğrettiği şeylerden öğretti. Sonra şöyle buyurdu:
مَا مِنْكُنَّ مِنِ امْرَأَةٍ تُقَدِّمُ بَيْنَ يَدَيْهَا،
مِنْ وَلَدِهَا ثَلَاثَةً، إِلَّا كَانُوا لَهَا حِجَابًا مِنَ النَّارِ فَقَالَتِ
امْرَأَةٌ: وَاثْنَيْنِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
وَاثْنَيْنِ
“İçinizden
kendisinden önce üç çocuğunu göndermiş (vefat etmiş) hiçbir kadın yoktur ki
kendisi için ateşe karşı perde olmasın.” Bir kadın dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Ya iki çocuğu (ölen)?”
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İki çocuğu (ölen) de” buyurdu.[1]
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den diğer
lafzı: “Kadınlar Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e:
“Senden yana erkekler bize galebe çaldılar.
Bizim için kendine bir gün belirle” dediler. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem
onlarla buluşmak için bir gün vaad etti, o gün onlara vaaz ve emirler verdi.
Onlara söylediği şeyler arasında şu da vardı:
مَا مِنْكُنَّ امْرَأَةٌ تُقَدِّمُ ثَلاَثَةً مِنْ وَلَدِهَا،
إِلَّا كَانَ لَهَا حِجَابًا مِنَ النَّارِ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ: وَاثْنَتَيْنِ؟
فَقَالَ: وَاثْنَتَيْنِ
“İçinizden üç çocuğunu kendisinden önce
göndermiş hiçbir kadın yoktur ki ateşe karşı kendisine perde olmasın.” Bir
kadın:
“İki çocuk?” diye sordu. Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem:
“İki çocuk da” buyurdu.[2]
Bu Sohbette Kadınların Evde Değil, Mescidde
Toplanmış Oldukları
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den:
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem mescide girdi. Yanında Ensar’dan
kadınlar vardı. Onlara vaaz ve hatırlatmalarda bulundu. Şöyle dedi:
مَا مِنْكُنَّ مِنِ امْرَأَةٍ يَمُوتُ لَهَا ثَلَاثٌ مِنَ
الْوَلَدِ إِلَّا دَخَلْتِ الْجَنَّةُ، فَقَامَتِ امْرَأَةٌ، هِيَ مِنْ
أَجَلِّهِنَّ، فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَذَاتُ الِاثْنَيْنِ قَالَ:
وَذَاتُ الِاثْنَيْنِ
“İçinizden üç çocuğu ölen hiçbir kadın yoktur
ki cennete girmesin.” En şereflilerinden olan bir kadın dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! İki çocuğu ölen?” diye
sordu. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İki çocuğu ölen de” buyurdu.[3]
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den diğer lafzı: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
kadınlara hitap etti ve onlara şöyle buyurdu:
مَا مِنْكُنَّ امْرَأَةٌ يَمُوتُ لَهَا ثَلَاثَةٌ، إِلَّا
أَدْخَلَهَا اللهُ عَزَّ وَجَلَّ الْجَنَّةَ "، فَقَالَتْ أَجَلُّهُنَّ
امْرَأَةً: يَا رَسُولَ اللهِ، وَصَاحِبَةُ الِاثْنَيْنِ فِي الْجَنَّةِ؟ قَالَ:
" وَصَاحِبَةُ الِاثْنَيْنِ فِي الْجَنَّةِ
“İçinizden üç çocuğu ölen hiçbir kadın yoktur
ki Allah Azze ve Celle onu cennete koymasın.” En şereflilerinden bir kadın
dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! İki çocuğu ölen de cennette
midir?” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İki çocuğu ölen de cennettedir” buyurdu.[4]
Diğer bir rivayette Abdullah b. Mes’ud
radıyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem mescide
çıktığında Ensardan bazı kadınların orada olduğunu gördü. Onların yanına gitti,
vaaz ve hatırlatmalarda bulundu. Şöyle buyurdu:
مَا مِنْكُنَّ امْرَأَةٌ يَمُوتُ لَهَا ثَلَاثَةٌ مِنَ
الْوَلَدِ، إِلَّا دَخَلْتِ الْجَنَّةَ»، فَقَالَتِ: امْرَأَةٌ مِنْ أَجَلِّهِنَّ:
يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَرَأَيْتَ ذَاتَ الِاثْنَيْنِ؟ فَقَالَ: «مَا مِنْكُنَّ
امْرَأَةٌ يَمُوتُ لَهَا اثْنَانِ إِلَّا دَخَلْتِ الْجَنَّةَ»
“İçinizden üç çocuğu ölen hiçbir kadın yoktur
ki cennete girmesin.” En şereflilerinden bir kadın dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! İki çocuğu ölene ne
dersin?” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İçinizden iki çocuğu ölen hiçbir kadın yoktur
ki cennete girmesin” buyurdu.”[5]
Abdullah b. Mesud radıyallahu anh’den diğer
lafzında şöyle gelmiştir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem mescide
girdiğinde Ensardan bazı kadınlar vardı. Onlara vaaz ve hatırlatmalarda bulundu
ve şöyle buyurdu:.. Aynı hadisi söyledi. Ancak bu rivayette:
“Şereflilerinden olmayan bir kadın dedi ki…”
şeklindedir.[6]
Bu lafızla rivayet, daha sağlam ravilerin rivayetine aykırı olduğu için
münkerlik vardır.
Bu Sohbetin Sabah Namazından Sonra, Mescidde
Olduğu
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem bir gün sabah (namazından) ayrılarak kadınların
tarafına gitti ve önlerinde durarak şöyle buyurdu:
«يَا
مَعْشَرُ النِّسَاءِ مَا رَأَيْتُ مِنَ نَوَاقِصِ عَقْلٍ وَدِينٍ أَذْهَبَ
بِعُقُولِ ذَوِي الْأَلْبَابِ مِنْكُنَّ إِنِّي قَدْ رَأَيْتُ أَنَّكُنَّ أَكْثَرُ
أَهْلِ النَّارِ فَتَقَرَّبْنَ إِلَى اللهِ عَزَّ وَجَلَّ بِمَا اسْتَطَعْتُنَّ»
وَكَانَتْ مِنَ النِّسَاءِ امْرَأَةُ عَبْدِ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ فَانْقَلَبَتْ
إِلَى ابْنِ مَسْعُودٍ فَأَخْبَرْتُهُ بِمَا سَمِعَتْ مِنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“Ey kadınlar topluluğu! Aklı ve dini eksik
olduğu halde akıl sahiplerinin akıllarını sizin kadar gideren kimse görmedim.
Muhakkak ki ben sizlerin cehennemin çoğunluğunu oluşturduğunuzu gördüm. Gücünüz
yettiğince Allah Azze ve Celle’ye yakınlaşın.” Kadınlardan birisi de
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’ın hanımı idi. İbn Mes’ud’a gelerek
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den işittiklerini haber verdi….”[7]
Bu rivayet de Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın
sahabe mürseli türünden rivayetlerindendir.
Amr b. Haris b. El-Mustalik radıyallahu anh,
kızkardeşinden, o da Abdullah b. Mes’ud’un hanımı Zeyneb radıyallahu anha’dan
rivayet ediyor:
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize
geldi, biz mescidde idik. Dedi ki:
يَا مَعْشَرَ النِّسَاءِ تَصَدَّقْنَ
“Ey kadınlar topluluğu sadaka verin…”
Böylece hadisi zikretti.[8]
Kadınların Bir Evde veya Başka Bir Mekânda
Toplandıklarına Dair Rivayetin Zayıf Oluşu
Ebu
Hureyre radıyallahu anh’den: “Kadınlar dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Allah sana salat etsin.
Bizler erkeklerden dolayı senin meclisinde bulunamıyoruz. Bize gün vaad etsen
de o gün sana gelsek olmaz mı?” Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem onlara:
«مَوْعِدُكُنَّ بَيْتُ فُلَانَةَ» ، فَجِئْنَ لِمِيعَادِهِ،
فَجَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَكَانَ فِيمَا
حَدَثَّهُنَّ أَنَّهُ قَالَ: «مَا مِنَ امْرَأَةٍ يَمُوتُ لَهَا ثَلَاثَةٌ مِنَ
الْوَلَدِ، فَتَحْتَسِبُهُمْ، إِلَّا دَخَلَتِ الْجَنَّةَ» ، فَقَالَتِ امْرَأَةٌ:
أَوِ اثْنَيْنِ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟، قَالَ: «أَوِ اثْنَيْنِ»
“Size falan kadının (diğer rivayette falan
adamın) evinde söz veriyorum” dedi. O vakit gelince Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem geldi. Onlara söylediği şeyler arasında şu da vardı:
“Üç çocuğu ölen ve karşılığını Allah’tan
bekleyen hiçbir kadın yoktur ki cennete gitmesin.” Bir kadın:
“Ya iki çocuğu ölen ey Allah’ın rasulü!”
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İki çocuğu da” dedi.[9]
Bu isnadda Suheyl b. Ebi Salih vardır ve bunu
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den bu lafızla rivayet etmede tek kalmıştır. Suheyl
b. Ebi Salih ihtilata uğramış bir ravi olup tek kaldığında hüccet olmadığı
muhaddisler tarafından belirtilmiş bir ravidir. Nitekim Buhari, Sahih’inde
Suheyl’den ancak makrunen rivayette bulunmuştur.
Bu yüzden Müslim de Sahihinde Suheyl b. Ebi
Salih – babası – Ebu Hureyre yoluyla, Suheyl’in tek kalmadığı lafzıyla şu
şekilde rivayet etmiştir:
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
Ensar’dan kadınlara şöyle buyurdu:
لَا يَمُوتُ لِإِحْدَاكُنَّ ثَلَاثَةٌ مِنَ الْوَلَدِ
فَتَحْتَسِبَهُ، إِلَّا دَخَلَتِ الْجَنَّةَ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ: أَوِ
اثْنَيْنِ يَا رَسُولَ اللهِ؟ قَالَ: أَوِ اثْنَيْنِ
“Birinizin üç çocuğu ölür de karşılığını
Allah’tan beklerse mutlaka cennete girer.” Bir kadın:
“Ya iki çocuğu ölen ey Allah’ın rasulü?” dedi.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İki çocuğu ölen de” buyurdu.[10]
Görünen o ki, Ebu Hureyre radıyallahu anh bu
hadiseye bizzat şahit olmamıştır. Bu hadisi Ebu Hureyre radıyallahu anh, Ebu
Said veya başka bir sahabeden işitmiş olup, kendisinin mürsel
rivayetlerindendir.
Nitekim Buhari’nin bir rivayetinde
İbnu’l-Esbehani Ebu Salih’in bu hadisi “Ebu Said ve Ebu Hureyre bana dediler
ki” diyerek rivayet ettiğini zikretmektedir.[11]
Sahabe mürselinin hüccet olduğunda şüphe yoktur.
Lakin kadınlarla sohbet hadisesi, Hicri 5 miladi 627 yılında nazil Ahzab 53
(perde hicabı) emrinden önce vuku bulmuş olabilir. Ebu Hureyre radıyallahu anh
ise hicrî 7. Yılda Müslüman olmuştur.
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: “Bir
kadın Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e:
“Ey Allah’ın rasulü! Bizim için kendine bir gün
belirle” dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
«نَعَمْ، يَوْمَ كَذَا وَكَذَا فِي مَكَانِ كَذَا وَكَذَا» ،
فَأَتَاهُنَّ فَعَلَّمَهُنَّ السُّنَّةَ وَقَالَ: «أَمَا إِنَّهُ لَيْسَ امْرَأَةٌ
تُقَدِّمُ بَيْنَ يَدَيْهَا ثَلَاثَةً إِلَّا كَانُوا لَهَا حِجَابًا مِنَ
النَّارِ» ، فَقَالَتِ امْرَأَةٌ: أَوِ اثْنَيْنِ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَسَكَتَ
ثُمَّ قَالَ: «أَوِ اثْنَيْنِ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟» فَسَكَتَ ثُمَّ قَالَ: «أَوِ
اثْنَيْنِ»
“Evet, falan gün şu mekânda” dedi. Onlara
geldi ve sünneti öğretti. Sonra şöyle dedi:
“Muhakkak ki üç çocuğunu kendisinden önce
göndermiş hiçbir kadın yoktur ki kendisi için cehenneme karşı perde olmasın.”
Bir kadın dedi ki:
“İki çocuğunu göndermiş olan da mı Ey Allah’ın
rasulü!” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sustu, sonra:
“İki çocuğunu göndermiş olan da”
buyurdu.”[12]
Bu rivayetin isnadı zayıftır. İsrail b. Yunus,
Abdurrahman b. El-Esbehani’den işitmemiştir. Diğer taraftan İbn Mehdî: “İsrail
hadis sirkatinde bulunurdu” demiştir. Muhtemelen bu rivayeti Ebu Avane’den
sirkat etmiştir.
Buhari bu hadisi; Musedded – Ebu Avane –
Abdurrahman b. El-Esbehânî – Ebu Salih Zekvan – Ebu Said radiyallahu anh
isnadıyla “rivayet etmiştir.[13]
Muslim’in Ebu Kâmil - Ebu Avane - Abdurrahman b.
El-Esbehanî – Ebu Salih – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla diğer rivayetinde
ise: “Falan gün” diye söz verdiği geçer ancak “falan mekân” lafzı
zikredilmez.[14]
Şu’be ve Şureyk ise Abdurrahman b.
El-Esbehanî’den rivayetlerinde Mekân’dan hiç bahsetmemişlerdir. Ebu Avane bir
rivayetinde “falan mekân, falan gün” demiş, bir rivayetinde mekânı söz
konusu etmeksizin sadece: “Falan gün” demiştir. Yukarıda zikrettiğim ve
bu sohbetin mescidde geçtiğini tasrih eden rivayetler ve bu konuda gelen
hadislerin birçok erkek sahabelerden gelmiş olması, Ebu Avane’nin rivayetinde
yanıldığını, bu sohbetin mescidde gerçekleştiğini göstermektedir.
Ebu Avane’den gelen “falan mekân”
ziyadesini kabul etmemeye gerekçeler mevcuttur:
Zira Ebu Avane hakkında Ahmed b. Hanbel şöyle
demiştir: “Ebu Avane kitaptan rivayet ederse Şureyk’ten daha sağlamdır. Kitabı
dışında rivayet ederse bazen yanılır.”
Ebu Zur’a: “Ebu Avane kitabından rivayet ederse
sikadır” demiştir. Ebu Hatim: “Yazıyla rivayeti sahihtir. Ezberinden rivayet ederse
çok hata yapar. O saduktur” demiştir.
İbnu’l-Medini ise: “Ebu Avane, Katade’den
rivayet ettiğinde zayıftır. Zira kitapları gitmişti. Said’den daha iyi
ezberler. Nitekim bazı hadislerde garib kalmıştır.”
Yakub b. Şeybe: “Sağlam, ezberi salih, kitaptan
rivayeti sahih” demiştir. İbn Hıraş: “Hadiste saduktur” demiştir.
İbn Abdilberr: “Kitabından rivayet ettiğinde
sika, sebt ve hüccet olduğunda icma edilmiştir. Ancak ezberinden rivayet ederse
bazen yanılır” demiştir.
Bu Sohbetin
Evde Olduğuna Dair Diğer Bir Zayıf Rivayet
El-Haris b. Ukayş radıyallahu anh’den:
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem yanımıza girdi, biz evde idik.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«مَا مِنْ مُسْلِمَيْنِ يَمُوتُ لَهُمَا أَرْبَعَةٌ لَمْ
يَبْلُغُوا الْحِنْثَ إِلَّا أَدْخَلَهُمُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ الْجَنَّةَ» ،
قَالُوا: وَثَلَاثَةٌ؟ قَالَ: «وَثَلَاثَةٌ» ، قَالُوا: وَاثْنَانِ يَا رَسُولَ
اللَّهِ؟ قَالَ: «وَاثْنَانِ»
“Buluğa ermemiş dört çocuğu ölen hiçbir
Müslüman yoktur ki, Allah Azze ve Celle onları cennete koymasın.” Dediler
ki: “Üç çocuğu ölen?” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“Üç çocuğu ölen de” buyurdu. Dediler ki:
“İki çocuğu ölen?” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“İki çocuğu ölen de” buyurdu.[15]
Bu hadisin rivayetlerinden yalnızca bir
tarikinde bu sohbetin evde olduğu zikredilir. Bununla birlikte bütün tariklerin
Abdullah b. Kays tek kalmış olup o meçhuldür. Metindeki münkerlik de açıktır.
Soruyu Soran
Kadının Ummu Eymen Olduğuna Dair Rivayetin Zayıf Oluşu
Cabir b. Semura radıyallahu anh’den: Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ دَفَنَ ثَلَاثَةً مِنَ الْوَلَدِ فَصَبَرَ عَلَيْهِمْ
واحْتَسَبَهُمْ وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ» ، فَقَالَتْ أُمُّ أَيْمَنَ: أَوِ
اثْنَيْنِ، قَالَ: «وَمَنْ دَفَنَ اثْنَيْنِ فَصَبَرَ عَلَيْهِمَا واحْتَسَبَهُما
وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ» ، فَقَالَتْ أُمُّ أَيْمَنَ: أَوْ وَاحِدَةٌ؟ قَالَ:
فَسَكَتَ أَوْ أَمْسَكَ، فَقَالَ: سَمِعْتُ أُمَّ أَيْمَنَ: «مَنْ دَفَنَ وَاحِدًا
فَصَبَرَ وَاحْتَسَبَ كَانَتْ لَهُ الْجَنَّةُ
“Kim üç çocuğunu defneder de sabredip
karşılığını Allah’tan beklerse cennet ona vacip olur.” Ummu Eymen dedi ki:
“Ya iki çocuğunu defneden?” Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem:
“Kim iki çocuğunu defneder ve sabrederek
karşılığını Allah’tan beklerse cennet ona vacip olur” buyurdu. Ummu Eymen:
“Ya bir çocuk?” dedi. Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem sustu veya bekledi. Umm Eymen dedi ki:
“Kim bir çocuğunu defneder ve sabredip
karşılığını beklerse ona da cennet vacip olur.”[16]
Bu rivayetin isnadı zayıftır. İsnadında Nasıh
Ebu Abdillah zayıftır. Bu soruyu soran kadının Umm Suleym radıyallahu anha
olduğuna dair İmam Ahmed’in bir rivayeti daha vardır ki o daha kuvvetlidir.
Allah en iyi bilendir.
1- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem’in kadınlar için bir ev veya mekân tayin edip orada onlara sohbet ettiği
rivayet olarak sabit olmamıştır. Mekân zikreden rivayetler şaz veya münkerdir.
Zira sabit rivayetler bu sohbetin mescidde, erkeklerden ayrı bir yerde bulunan kadınlara
hitaben yapıldığını göstermektedir. Nitekim bu sohbeti rivayet eden birçok
erkek sahabeler vardır.
2- Mescidde kadınlara hitaben bahsi geçen
sohbetin bir defalığına mahsus olarak gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Ahzab 53.
Ayetinin nüzulünden sonra bu sohbetin veya kadınlara has daha başka bir
sohbetin meydana geldiğine dair bir delil sabit olmamıştır.
3- Abdullah b. Abbas
radıyallahu anhuma’dan sabit olduğuna göre şöyle demiştir: “Nebî
sallallâhu aleyhi ve sellem, Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu anhuma ile bayram
namazına şahit oldum. Şayet yaşım küçük olmasaydı Rasûlullah sallallâhu aleyhi
ve sellemin yanında bulunamayacaktım. Kesir b. Es-Salt’ın evinin yanından
sancak getirildi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem namaz kıldı, sonra
hutbe verdi. Sonra kadınların işitmediğini görünce onlara doğru gitti, yanında
Bilal vardı, onun koluna dayanarak gitti. Kadınlara vaaz verdi, hatırlatmalar
yaptı ve onlara sadaka vermelerini emretti. Bilal radiyallahu anh’in yaydığı
beze kadınlar takılarından attılar…”[17]
Cabir ve Ebu Said radıyallahu anhuma da benzer şekilde bunu rivayet
etmişlerdir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bu bayram namazına Usame
radıyallahu anh’ın koluna dayanarak gittiği ve kadınların yanına geçerken de
Bilal radıyallahu anh’ın koluna dayanarak gittiği tasrih edilmiştir.
Bu rivayet de şu hususlara delalet etmektedir:
a-
Kadınlar bayram namazgâhında, hutbeyi işitemeyecek kadar uzakta idiler.
b- İbn Abbas radıyallahu anhuma, yaşının küçük
olması sebebiyle Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in yanında
gidebildiğini belirtmiş, aksi halde erkeklerin kadınların yanına
gidemeyeceklerini işaret etmiştir.
c- Bilal radıyallahu anh’ın Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem’in yanında kadınların tarafına doğru gidebilmesi
zaruret sebebiyledir. Zira rivayetlerden anlaşıldığına göre Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem’in tek başına yürümeyeceği şekilde bir rahatsızlığı
vardır.
İbn Hacer’e göre Bilal radıyallahu anh sadaka
mallarına şahitlik zarureti için hazır bulundurulmuştu. Nitekim o hazinedarlık
yapıyordu. Şeyh Mukbil b. Hadi rahimehullah ise Bilal radıyallahu anh’ın memlük
(mülkiyet altında bir köle) olduğu için orada bulunabildiğini söylemiştir.
4- Meselenin başka bir önemli boyutu daha vardır
ki o da şudur: İbn Abbas radıyallahu anhuma o sırada küçük yaşta olduğunu
söylemiştir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem vefat
ettiğinde yani 632 senesinde İbn Abbas radiyallahu anhuma 14 yaşında idi. Perde
hicabına dair Ahzab suresi 53. Ayeti ise hicretin 5. Yılında (627 yılında),
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Zeyneb bt. Cahş radıyallahu anha ile
evlendiğinde nazil olmuştur.
Bu da gösteriyor ki, Ahzab 53. Ayeti nazil
olduğunda İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın yaşı 9 civarında idi. İbn Abbas
radiyallahu anhuma, bayram namazında kadınların yanına geçmesini yaşının
küçüklüğüne bağladığı için, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in
kadınların tarafına geçmesi hadisesinin perde hicabı emrinden önce vuku bulmuş
olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim daha sonraki bayram
namazlarında Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kadınların yanına
giderek onlara vaaz ettiği sabit olmadığı gibi, dört raşit halife de bunu
yapmamışlardır. Bu yüzden tabiînden Atâ rahimehullah bu uygulamanın devam
etmediğinden şikâyet etmiş, bunu müminlerin emirinin yerine getirmesi görüşünde
olduğunu belirtmiştir. Fakat Ata rahimehullah’ın görüşü dinde hüccet değildir.
Raşid halifelerin uygulaması ise hüccettir.
Şayet: “Bu bayram namazı Ahzab 53. Ayetinden
önce olsaydı neden erkeklerle kadınlar ayrı yerde dursunlar?” denilirse, deriz
ki; şüphesiz kadınlarla erkeklerin arasını ayırmak fıtratın gerektirdiği bir
şeydir. Hicab emriyle bu farz kılınmazdan önce de fitneden uzak durmak
gerekçesiyle bu uygulanmış olabilir. Nitekim Ahzab 53. Ayetinin nüzulüne sebep
olan hadisede Zeyneb radiyallahu anha, yüzünü duvara dönmüş olarak bekliyordu.
[1] Sahih. Beyhaki (4/67)
[2] Sahih. Buhari (101)
Muslim (2633) İbn Hibban (7/207)
[3] Hasen ligayrihi. Taberani, Evsat (6/158)
[4] Sahih. Ahmed (1/421 no:
3995)
[5] Sahih. Ebu Ya’la (9/18
no: 5085) Nesai, Cüz’ü İmla (no:8)
[6] Münker. Taberani
(10/188)
[7] Hasen. Ebu Nuaym Hilye
(2/69) İbn Mende el-İman (675) Benzerini İbn Huzeyme (1000) Suheyl b. Ebi Salih
yoluyla Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet etmiştir.
[8] Hasen. İbn Huzeyme
(2463-64) Taberani (24/286)
[9] Şaz. Humeydi Musned
(2/444 no: 1019) İbn Hibban (7/203) Ahmed (2/246) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (5898)
[10] Sahih ligayrihi. Muslim (2632) Beyhaki (4/67)
[11] Sahih. Buhari (1192) İbn
Ahi Mimi ed-Dekkak, Fevaid (160) İbn Hacer Tagliku’t-Ta’lik (2/459)
[12] Zayıf. Abd b. Humeyd
(1/287 no: 916) Nesai, Sunenu’l-Kubra (5866)
[13]
Şaz. Buhârî (7310)
[14] Muslim (2633)
[15] Zayıf. İbn Ebi Asım
el-Ahad ve’l-Mesani (1055) Ebu Ya’la (3/155) Ahmed (5/313) Hâkim (1/143) isnadında Abdullah b. Kays
meçhuldür.
[16] Zayıf. Taberani (2/245) Taberani Evsat (3/63) İsnadında Nasıh Ebu
Abdillah zayıftır.
[17]
Sahih. Buhari ve Muslim de rivayet etmiş olup,
İbnu’l-Carud’un el-Munteka’da ve Tahavi’nin Şerhu Meani’l-Asar’ında gelen sahih
tariklerde, Sahihayn’de zikredilmeyen ayrıntılar mevcuttur.