Sarık Sarmak

 Sarık sarmak hakkında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den teşvik varid olmuştur:

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

عَلَيْكُمْ بِالْعَمَائِمِ فَإِنَّهَا سِيمَاءُ الْمَلَائِكَةِ، وَأَرْخُوا لَهَا خَلْفَ ظُهُورِكُمْ

Sarıkları sarmalısınız. Zira o meleklerin simâsıdır. Ucunu da arkanızdan sırtınıza sarkıtın.”[1]

Ubâde b. Samit radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

عَلَيْكُمْ بِالْعَمَائِمِ فَإِنَّهَا سِيمَاءُ الْمَلَائِكَةِ، وَأَرْخُوا لَهَا خَلْفَ ظُهُورِكُمْ

Sarıklar sarmalısınız. Zira o meleklerin simâsıdır. Ucunu da arkanızdan sırtınıza sarkıtın.”[2]

Şeyh Mukbil b. Hâdî Rahimehullah’ın Sarık Hakkında Fetvası

Şeyh Mukbil b. Hadi rahimehullaha şöyle soruldu: “Bazı hatipler Cuma günü başları açık ve sarıklar omuzları üzerinde olduğu halde hutbe veriyorlar. Bunun hükmü nedir? İmam olarak veya cemaat olarak başı açık namaz kılmak caiz midir?”

Cevap: Bunun haram olduğuna dair bir delil bilmiyorum. Lakin en faziletli olanı namazda ve namaz dışında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymaktır. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman b. Avf’a siyah bir sarık sardı, ucunu da dört parmak sarkıttı ve şöyle buyurdu:

هَكَذَا يَابْنَ عَوْفٍ فَاعْتَمَّ، فَإِنَّهُ أَعْرَبُ وَأَحْسَنُ

(İşte böyle sarık sar ey İbn Avf!) Bu daha hoş ve daha güzeldir.”[3]

Amr b. Hureys’ten gelen hadiste O Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i sarığının ucu iki omuzunun arasında olduğu halde hutbe verirken görmüştür.[4]

Sen, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymaktan dolayı sevap kazanırsın. (Sadece) sarık seni sünnet ehlinden yapmaz. Bu arapların adetlerindendir ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymak gerekir. Allah yardımcımız olsun.

Başı açmak İslam düşmanı olan Yahudi ve hristiyanların şiarlarından olduğu için, senin ne namazda ne namaz dışında onlara benzemen caiz değildir.  Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem İbn Ömer’in rivayet ettiği hadiste

مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ

Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır[5] buyurmuştur.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bazı sahabileriyle beraber çıktı ve Ubade b. es-Samit’i çok sıcak bir havada ziyaret etti, başlarında sarık ve takke, ayaklarında da ayakkabı yoktu.[6] Yani başın açık olmasının caiz olmasına bu delildir. Allah yardımcımız olsun.

Bizler sarığı terk etmeye cesaretlendirmeyiz. Bilakis bize yakışan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymaya hırs göstermektir. Zira bunda sevap vardır. Allah yardımcımız olsun.”[7]

Şeyh Mukbil rahimehullah kendisine: “Bazı kardeşler sarıksız olarak namaz kılana karşı çıkıyorlar. Bunun delili nedir? Sarık sünnet midir, değil midir?” şeklinde sorulan soruya şöyle cevap vermiştir:

“Sarık Arapların, İslam tarafından ikrar edilen adetlerindendir. Fakat bu kişiyi sünnet ehlinden kılmaz. Bu adetten sayılır. Lakin eğer Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uyma niyetiyle yapılırsa, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymaktan dolayı kişi sevap kazanır.

Sarıksız namaz kılmaya gelince, bu namaz sahihtir. Sarıksız olarak namaz kılan kimseye karşı çıkmak gerekmez. Bir kimseye Allah’ın kitabından ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden delil olmaksızın karşı çıkılamaz.

Nasihat ettiğimiz şey ise; namazda ve namaz dışında sarık kullanmaktır. Lakin bir kimse de çıkar başı açık namaz kılarsa ona karşı çıkmayız ve namazının batıl olduğunu da söylemeyiz.”[8]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem muhayyer bırakıldığı konularda Mekke’li müşriklere muhalefet edip, Ehl-i Kitaba benzemeyi tercih ediyordu. Hatta saç tarama şeklinde bile böyle davrandığını İbn Abbas radıyallahu anhuma açıklamıştır.

Sarık sarma konusunda Mekke’li müşriklere muhalefet etmemesi, sarığın İslamda ikrar edilmiş olduğunun delilidir. Zira sarık arapların âdeti idi. Bu yüzden İslam Tarihinde Zımmî’lerin Müslümanlara benzememeleri için onlara sarık sarmak yasaklanmıştır.[9]

Şeyh el-Elbani Rahimehullah’ın Sarık Hakkında Fetvası

Şeyh el-Elbani rahimehullah şöyle demiştir: “Müslüman sarığa namaz dışında, namaz içinde olduğundan daha çok ihtiyaç duyar. Çünkü bu müslümanı kâfirden ayıran bir alamettir. Özellikle de müminlerle kâfirlerin görünüşlerinin birbirine karıştığı bu zamanda! Hatta müslümanın, tanıdığı ve tanımadığı müslümana selam vermesi zorlaşmıştır.”[10]

Yine el-Elbâni, Kuveyt Fetvalarında şöyle demiştir: “Başı açmak bizim ülkelerimizde kâfirlerle kurulan ilişkilerde onların adetlerini taklid etmek sebebiyle müslümanların ülkelerine bulaşmıştır. Onlar kendi adetlerini ve kendilerinin taklid edilmesini yaygınlaştırmışlar, birçok müslümanlar da bu ülkelerden kâfirlerin çıkmasından sonra onların bazı adetlerinden etkilenmişlerdir. (Erkeklerin) başlarını açmaları da bu adetlerdendir. Bazı ülkelerde bu adetlere muhalefet edilse de, Suriye, Ürdün, Mısır ile suudi Arabistan ve Kuveyt gibi diğer arap ülkelerinin çoğunda da başı açma âdeti yaygınlaşmıştır.”[11]

Kırmızı ve Sarı Sarık Sarmak

Aişe radıyallahu anha'dan:

رَأَيْتُ جِبْرِيلَ - عَلَيْهِ السَّلَامُ - عَلَيْهِ عِمَامَةٌ حَمْرَاءُ مُرْخِيَهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ

"Cebrail aleyhi's-selâm’ı omuzları arasında (ucu) sarkan kırmızı bir sarıkla gördüm."[12]

Aişe radiyallahu anha’dan:  “Bir adamın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldiğini gördüm. Üzerinde kırmızı sarık vardı ve ucunu omuzları arasına sarkıtmıştı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e onu sorduğumda şöyle buyurdu:

«رَأَيْتِهِ ذَاكَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ»

O gördüğün Cibril aleyhi's-selâm idi.”[13]

Suleyman b. Ebi Abdillah dedi ki:

أَدْرَكْتُ الْمُهَاجِرِينَ الْأَوَّلِينَ يَعْتَمُّونَ بِعَمَائِمَ كَرَابِيسَ سُودٍ، وَبِيضٍ، وَحُمْرٍ، وَخُضْرٍ، وَصُفْرٍ، يَضَعُ أَحَدُهُمَا الْعِمَامَةَ عَلَى رَأْسِهِ، وَيَضَعُ الْقَلَنْسُوَةَ فَوْقَهَا، ثُمَّ يُدِيرُ الْعِمَامَةَ هَكَذَا , يَعْنِي: عَلَى كَوْرِهِ لَا يُخْرِجُهَا مِنْ تَحْتِ ذَقَنِهِ

“İlk muhacirlere yetiştim. Onlar siyah, beyaz, kırmızı, yeşil ve sarı renklerde pamuklu kumaştan sarıklar sarıyorlardı. Onlardan biri sarığını başı üzerine de koyuyor, takke üzerinden de sarıyordu. Sonra şu şekilde doluyor, çenesinin altından çıkarmıyordu.”[14]

Erkeğin Siperli Şapka Giymesi

Urve b. Zubeyr, Hişam b. Urve ve Zeyd b. Cubeyr dediler ki:

“İbnu’z-Zubeyr radiyallahu anh’ın siperliği olan bir şapka ile gölgelenerek Kâ’be’yi tavaf ettiğini gördüm.”[15]



[1] Hasen. Taberani (12/383) İbn Merduye, el-İntika Ale’t-Taberani (37) Taberani Mu’cemu’l-Kebir’de Yahya b. Osman el-Mısrî – Muhammed b. el-Ferac el-Haşimî – İsa b. Yunus – Malik b. Migvel – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet etmiştir.

* Yahya b. Osman saduktur. Muhammed b. el-Ferac ise Haşimoğullarının azatlısıdır. İmam Ahmed’in komşusudur. Saduktur. Muslim onunla hüccet getirmiştir. Yahya b. Osman’ın ondan rivayeti sabittir. Muhammed b. el-Ferac’ın da rivayette bulunduğu İsa b. Yunus; İbn Ebi İshak es-Sebiî’dir, sikadır. Diğer ravileri güvenilirdir. Bu isnad hasendir.

*Zehebî, İbn Merduye’nin İntika’sında Muhammed b. el-Ferac’ın nispesini “el-Mısrî” olarak zikretmesi sebebiyle onun meçhul olduğunu zannetmiş ve bu haberin münker olduğuna hükmetmiştir. İbn Hacer ve Şeyh el-Elbani de ona tabi olmuşlardır. Ancak Taberani’nin Mu’cem’inden naklettiğim gibi, Muhammed b. el-Ferac’ın nispesi el-Haşimî’dir ve o maruf bir ravidir. Ubade b. Samit radıyallahu anh’den gelen rivayet de bunun şahididir. Zira onu da İsa Yunus, el-Ahvas b. Hakîm yoluyla Halid b. Ma’dan’dan rivayet etmiştir.

[2] Hasen ligayrihi. Beyhakî Şuab (5/176) İbn Adiy el-Kamil (2/114) isnadında el-Ahvas b. el-Hakîm hafızası bakımından eleştirilmiştir. Yahya b. Said ve başkaları onu sika görmüşlerdir. İbn Ammar: “Salih” demiştir. Darekutni: “Eğer ondan rivayet eden sika birisi ise, rivayetine itibar edilir” demiştir. Bu hadisi el-Ahvas’tan; sika bir ravi olan İsa b. Yunus rivayet etmiştir. Şahit olmaya elverişlidir.

[3] Hasen. Hâkim (4/582) Bezzar (12/315) Taberani Evsat (5/62) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1558) İbn Asakir (35/260) el-Elbani ve Şeyh Mukbil: “hasen” demişlerdir: Mukbil b. Hadi, Delailu’n-Nubuvve (s.418) el-Elbani es-Sahiha (1/168)

[4] Sahih. Muslim (1359)

[5] Sahih. Ahmed (2/50, 92) Ebu Davud (4031) İbn Ebi Şeybe (4/212) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (216) Tahavi Muşkilu’l-Asar (231) Abd b. Humeyd (848). El-Elbani, el-İrva (1269)

[6] Sahih. Muslim (925) Ancak rivayetin metninde sarık zikredilmemekte, kalensuve (takke) yoktu denilmektedir.

[8] Tuhfetu’l-Mucib (no 120)

[9] Bu konuda bkz.: Ebu Abdillah Halid b. Muhammed el-Gırbanî, et-Tezkir Biba’di Ahkami’l-Amame

[10] ed-Daife (1/254)

[11] El-Elbânî, Fetava’l-Kuveytiyye (s.63)

[12] Hasen mevkuf. Taberani Evsat (5/380) Zubeyr b. Bekkar, Ezvacu’n-Nebi (s.36)

[13] Hasen. Hâkim (4/215) Ebu Nuaym Tarihu Esbehan (s.300)

[14] Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe (5/181) İshak b. Rahuye (3/884)

[15] Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe (8/212, 242) Taberânî (14/247) Ziya el-Muhtare (9/342) Begavî el-Ca’diyyat (2226) Fakihi Ahbaru Mekke (561)

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...