Kadınların Kendi Aralarında Dinî Sohbet İçin Toplanmaları

 Sahabe hanımlarının kadın bir hocanın ders yapması için bir araya toplandıklarına dair bir haber varid olmamıştır. Bilakis kadınlar zaruret ve ihtiyaç hali dışında dışarı çıkmaktan sakındırılmışlar, dinî bir bilgiye ihtiyaç olduğunda ise ya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sormaya veya müminlerin annelerine, onları evinde ziyaret etmek suretiyle müracaat etmişlerdir. Bununla birlikte kadınların toplanıp biraraya gelmelerinin keraheti hakkında rivayet yollarının birbirini kuvvetlendirdiği şu hadisler varid olmuştur:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

مثل جمَاعَة النِّسَاء كَمثل حَدِيدَة أدخلتها ثمَّ أخرجتها فضربتها فطارت فَصَارَت شررا

Kadınların cemaatinin misali; ateşe konup çıkarılan, sonra dövülüp etrafa ateş parçaları sıçratan demirin misali gibidir[1]

Aişe radıyallahu anha’dan: “Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Muhakkak ki kadınlar bir kimse öldüğü zaman toplanıyorlar.” Şöyle buyurdu:

لا خَيْرَ فِي اجْتَمَاعِهِنَّ إِنَّهُنَّ إِذَا اجْتَمَعْنَ قُلْنَ وَقُلْنَ

Kadınların bir araya gelmelerinde hayır yoktur. Zira onlar bir araya geldikleri zaman dedikodu yaparlar.”[2]

Aişe radıyallahu anha’dan gelen diğer rivayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: " لَا خَيْرَ فِي جَمَاعَةِ النِّسَاءِ، إِلَّا فِي مَسْجِدِ جَمَاعَةٍ

Cemaat mescidi dışında kadınların cemaat olmasında hayır yoktur.”[3]

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا خَيْرَ فِي جَمَاعَةِ النِّسَاءِ، وَلَا عِنْدَ مَيِّتٍ فَإِنَّهُنَّ إِذَا اجْتَمَعْنَ قُلْنَ، وَقُلْنَ

Kadınların cemaatinde ve ölü için toplanmalarında hayır yoktur. Zira onlar bir araya geldiklerinde dedikodu yaparlar.”[4]

Havle bt. Yeman radıyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

لَا خَيْرَ فِي جَمَاعَةِ النِّسَاءِ وَلَا عِنْدَ مَيِّتٍ فَإِنَّهُنَّ إِذَا اجْتَمَعْنَ قُلْنَ وَقُلْنَ

Kadınların cemaatinde ve ölü için toplanmalarında hayır yoktur. Zira onlar bir araya geldiklerinde dedikodu yaparlar.”[5]

Ubade b. Samit radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا خَيْرَ فِي جَمَاعَتِهِنَّ إِلَّا عِنْدَ ذِكْرٍ، أَوْ جِنَازَةٍ، وَإِنَّمَا مَثَلُ جَمَاعَتِهِنَّ إِذَا اجْتَمَعْنَ كَمَثَلِ صَيْقَلٍ أَدْخَلَ حَدِيدَةً النَّارَ، فَلَمَّا أَحْرَقَهَا ضَرَبَهَا، فَأَحْرَقَ شَرَرُهَا كُلَّ شَيْءٍ أَصَابَتْ

Zikir veya cenaze dışında kadınların bir araya gelmelerinde hayır yoktur. Onların bir araya geldikleri zaman misalleri, demiri ateşe sokan demirci gibidir ki, demiri dövdüğü zaman şerareler sıçrar ve isabet ettiği herşeyi yakar.”[6]

Kadınlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve raşid halifelerin hutbelerine mescidlerde iştirak etmişler, mescidlerdeki yerleri ise erkeklerden ayrı olmuştur. Yine bayram namazı hutbelerine cilbablarını giyinerek katılmaları bütün kadınlara emredilmiştir.

Kadınların Mescidlerde Vaaz Meclislerine Katılmaları

 Fatıma bt. Kays radıyallahu anha’dan:

فَلَمَّا انْقَضَتْ عِدَّتِي سَمِعْتُ نِدَاءَ الْمُنَادِي، مُنَادِي رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يُنَادِي: الصَّلَاةَ جَامِعَةً، فَخَرَجْتُ إِلَى الْمَسْجِدِ، فَصَلَّيْتُ مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَكُنْتُ فِي صَفِّ النِّسَاءِ الَّتِي تَلِي ظُهُورَ الْقَوْمِ فَلَمَّا قَضَى رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَاتَهُ جَلَسَ عَلَى الْمِنْبَرِ، وَهُوَ يَضْحَكُ، فَقَالَ: «لِيَلْزَمْ كُلُّ إِنْسَانٍ مُصَلَّاهُ»، ثُمَّ قَالَ: «أَتَدْرُونَ لِمَ جَمَعْتُكُمْ؟» قَالُوا: اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: " إِنِّي وَاللهِ مَا جَمَعْتُكُمْ لِرَغْبَةٍ وَلَا لِرَهْبَةٍ، وَلَكِنْ جَمَعْتُكُمْ، لِأَنَّ تَمِيمًا الدَّارِيَّ كَانَ رَجُلًا نَصْرَانِيًّا، فَجَاءَ فَبَايَعَ وَأَسْلَمَ، وَحَدَّثَنِي حَدِيثًا وَافَقَ الَّذِي كُنْتُ أُحَدِّثُكُمْ عَنْ مَسِيحِ الدَّجَّالِ

“…İddetim geçince dellâlın (yâni) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dellâlinin sesini işittim:

“Haydin toplayıcı olduğu halde namaza!” diye sesleniyordu. Hemen mescide çıktım ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte namazı kıldım. Cemaatin arkalarına gelen kadınlar safındaydım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince gülerek minberin üzerine oturdu ve:

Herkes namaz kıldığı yerde kalsın!” buyurdu. Sonra:

Biliyor musunuz sizi niçin topladım?” dedi. Ashab:

“Allah ve Resulü bilir” dediler. Buyurdu ki:

Ben vallahi sizi bir istek veya korkudan dolayı toplamadım. Lâkin şunun için topladım ki, Temim ed-Dârî hıristiyan bir adamdı. Sonra gelerek bey'at etti ve müslüman oldu. Bana bir söz rivayet etti ki, Mesih Deccal için size anlattıklarıma uygun düştü…”[7]

Kadınların Hutbeyi Perde Arkasından Dinlemeleri

Bera b. Âzib radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize hutbe verdi hatta perde arkasında olan kızlar dahi işitti. Yüksek sesle seslenerek şöyle buyurdu:

«يَا مَعْشَرَ مَنْ آمَنَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يَخْلُصِ الإِيمَانُ إِلَى قَلْبِهِ، لا تَغْتَابُوا الْمُسْلِمِينَ، وَلا تَتَّبِعُوا عَوَرَاتِهِمْ، فَإِنَّهُ مَنْ يَتَّبِعْ عَوْرَةَ أَخِيهِ اتَّبَعَ اللَّهُ عَوْرَتَهُ، وَمَنِ اتَّبَعَ عَوْرَتَهُ فَضَحَهُ فِي جَوْفِ بَيْتِهِ»

Ey diliyle iman etmiş fakat kalplerine iman ulaşmamış topluluk! Müslümanları gıybet etmeyin! Onların ayıplarını araştırmayın! Zira kim kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını takip eder ve evinin ortasında dahi olsa onu rezil eder.”[8]

Ebu Berze el-Eslemî radıyallahu anh’den diğer rivayet şu şekildedir: “Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e münafıklardan bazı insanların Müslümanlardan bazı kimselere eza verdikleri ve kusurlarını araştırdıkları ulaştı. Bunun üzerine minbere çıkarak perde arkasındaki bekâr kızların dahi işiteceği yüksek sesle şöyle buyurdu:

إنَّه بلَغَني أنَّ ناساً مِن المُنافقينَ يُؤذونَ ناساً مِن المسلمينَ ويتَّبعونَ عَوراتِهم، وإنَّه مَن يتبعْ عَوراتِهم يَتَّبع اللهُ عزَّ وجلَّ عورتَهُ فيفضَحَهُ في بيتِهِ

Muhakkak bana ulaştığına göre münafıklardan bazı kimseler, Müslümanlardan bazı kimselere eziyet veriyor ve onların kusurlarını araştırıyorlarmış. Onların kusurlarını araştıranların kusurunu Allah Azze ve Celle takip eder ve evlerinde dahi olsalar rezil eder.”[9]

Hadiste geçen: “الْعَوَاتِقَ فِي خُدُورِهِنَّ” (perde arkasında olan kızlar) ifadesindeki “avatik”, âtik” kelimesinin çoğuludur. Buluğa ermiş ve evlenmemiş kız demektir. “Hudûr”  kelimesi ise “hudr”un çoğuludur. Hudr; evin bir kenarında bulunan perde olup bakire kızlar bu perdenin gerisinde otururdu. Yahut hudr ile evin kastedildiği söylenmiştir.[10]

Mescide Bitişik Odalar Yapılması

İmam Malik şöyle rivayet etmiştir: “Ömer radıyallahu anh mescidin kapısının yanında bir revak bina ettirdi. Ona Butayhâ ismini verdi. Şöyle diyordu:

من أراد أَنْ يَلْغَطَ , أَوْ يُنْشِدَ شِعْرًا، أَوْ يَرْفَعَ صَوْتَهُ، فلْيَخْرُجْ إِلَى هَذِهِ الرَّحْبَةِ

"Kim gürültü yapmak, şiir okumak veya konuşmak isterse şu revaka çıksın, orada konuşsun" diyordu.[11]

El-Lecnetu’d-Dâime şöyle fetva vermiştir: “Mescitte erkeklerin arkasında kadınların namaz kılmak için çadır edinmeleri caizdir. Mescid içinde olursa burası mescid ve namazgâh olarak isimlendirilir.”

Mescidde Kadınlara Has Bölüm Yapılması

Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında namazda erkeklerle kadınlar arasında perde konmamış olması, Tavafta kadınların erkeklerden uzak olarak binek üzerinde tavaf etmeleri emredilmiş olmasına rağmen, “asr-ı saadette mescidde kadın-erkek ihtilatı mı vardı?” şüphesini gündeme getirmiştir.

Hasen el-Basri rahimehullah: “Kadınlarla erkeklerin bir araya gelmelerinin bid’at olduğunu” söylemiştir.

Daha önce zikredildiği gibi, kadın-erkek ihtilatının haram oluşu üzerinde icma bulunan meselelerdendir. Hicrî 5. Asır âlimlerinden el-Âmirî, Ahkâmu’n-Nazar kitabında, kadın erkek ihtilatını caiz görenin kâfir olacağını, caiz görmediği halde işleyenin fasık olup şahitliğine itibar edilmeyeceğini ve ondan ilim almanın caiz olmadığını zikretmiştir.

Said el-Kahtanî, nefis bir çalışma olan “el-İhtilat” adlı kitabında bu husustaki icmayı kitap ve sünnet delillerini zikrettikten sonra günümüze gelinceye kadar birçok âlimlerden yaptığı nakillerle ispatlamıştır.

Ne var ki, zaman değişmiş, şeytan yeni tuzaklarını “selefilik” maskesi takan işbirlikçileri diliyle yaymaya başlamış, bir zühul eseri hoca kısmından biri de “Kadın da erkeklerin huzuruna çıkıp ders verebilir” şeklindeki iğrenç sözü kullanmış, - umarız ki ağzından kaçan bu söz, içinde gizlediklerinden daha küçük değildir - böylece deyyusluğa daveti işiten bazı kulaklar – bundan çok hoşlanmış olacaklar ki – suspus olmuş, hatta hevâlarına gelen destekten dolayı neşe içinde yüzlerinde çiçekler açmış, Allah’ın dinine yapılan sinsi saldırıyı umursamadıkları halde, taassupla bağlandıkları tagutları namına, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in deyyusluğu açıklayan hadisine olan hazımsızlıklarını, cılız gövdeleri ezerek tatmin etmeye çalışmışlardır.

Allah Azze ve Celle zorba Ebu Cehillerin omuzlarını İbn Mesud radıyallahu anh gibi cılız kimselere çiğnetmeyi dilediği gibi, bid’at ehlinin bezdirici tuzaklarını savuşturmayı da gariplere yüklemeyi dilemiştir. Sabreden Allah’ın yardımıyla zafere ulaşır.

Mescidde kadınlarla erkeklerin birbirlerini görmelerini engelleyen perde konmasını bid’at saymak şu sebeplerden dolayı tutarsızdır:

1- Bir şeyin terki de fiildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir perde koyma fiilini terk etmiştir. Lakin kavlî hadislerinde bu ayrıma yönlendirmede bulunmuştur. Usulde malum olduğu üzere, kavlî hadisler, fiilî hadislerden önceliklidir.

Yine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, erkeklerle kadınların dışarıda dahi karşılaşmamaları için namazda selam verdikten sonra kadınların çıkmaları için erkekleri bekletmiştir. Şer’î maksatlar kadınlarla erkeklerin bir araya gelmesini değil, bilakis ayrı tutulmalarına delalet etmektedir.

Usame b. Zeyd radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

مَا تَرَكْتُ بَعْدِي فِتْنَةً أَضَرَّ عَلَى الرِّجَالِ مِنَ النِّسَاءِ

Benden sonra ümmetimin erkekleri için kadından daha zararlı bir fitne bırakmadım.[12] Böylece kadın fitnesinden sakınmaya yönlendirmiştir.

2- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kavlî yönlendirmelerini raşid halife Ömer radiyallahu anh gerçekleştirmiştir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem mescidde kadınların kapısını ayırmak istemiş, bunu raşid halife Ömer radiyallahu anh gerçekleştirmiştir. Ebu Davud Sünen’inde bu hadisin geçtiği babda: “Mescidde erkeklerle kadınların uzaklaştırılması” başlığını koymuştur.

3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında mescidde kadınlarla erkeklerin arasına perde konmasını gerektiren sebep hasıl olmamış, daha sonra hasıl olmuştur. Günümüzde erkeklerin (pantolon giymeleri gibi) ve kadınların tesettürlerine (yüzlerini açmaları, çarşaf değil de manto ve eşarp, hatta pantolon giymeleri gibi), ses ve koku disiplinine gereken özeni göstermiyor olmaları, mescidlerde böyle bir perdenin gerektirici sebeplerinden sayılır.

Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in mescidinin ilk inşa edildiğinde 1000 metrekare civarında olduğu[13] dikkate alındığında hutbe ve derslerde erkeklerle kadınların birbirlerini ayrıntılı bir şekilde göremeyecekleri uzaklıkta bulunmaları perde konulmasına ihtiyaç hissettirmemiş olabilir. Bununla beraber şeriatın maksadı erkeklerle kadınları bir araya getirmek değil, bilakis birbirinden uzaklaştırmak, bakışları engellemektir. Zira Ebu Musa el-Eşarî radiyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir istisna yapmaksızın veya erkek-kadın ayırmaksızın:

كُلُّ عَيْنٍ زَانِيَةٌ

Her göz zinâ edicidir[14] buyurmuştur.

4- Erkeklerin ve kadınların birbirlerini görmemeleri için tedbir alınması sünnette varid olmuştur. Müminlerin anneleri mescidde itikâfa girdiklerinde onlar için çadır kurulmuştur.[15]

Yine mescidde kalan kimsesiz bir kadın için mescidde çadır kurulduğu rivayet edilmiştir: Aişe radiyallahu anha'dan:

أَنَّ وَلِيدَةً كَانَتْ سَوْدَاءَ لِحَيٍّ مِنَ العَرَبِ، فَأَعْتَقُوهَا، «فَجَاءَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَسْلَمَتْ»، قَالَتْ عَائِشَةُ: «فَكَانَ لَهَا خِبَاءٌ فِي المَسْجِدِ - أَوْ حِفْشٌ -» قَالَتْ: فَكَانَتْ تَأْتِينِي فَتَحَدَّثُ عِنْدِي

“Arab kabilelerinden birinde bir siyah cariye vardı. Onu azad ettiler… O siyah câriye Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip İslâm'ı kabul etti. Mescidde ona mahsus yünden veya kıldan bir çadır vardı. Her vakit bana gelir, yanımda konuşurdu.”[16]

Urve b. Ez-Zubeyr şöyle demiştir:

أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ، «أَمَرَ سُلَيْمَانَ بْنَ أَبِي حَثَمَةَ أَنْ يَؤُمَّ النِّسَاءَ فِي مُؤَخِّرِ الْمَسْجِدِ فِي شَهْرِ رَمَضَانَ»

“Ömer b. El-Hattab radiyallahu anh Ramazan ayında Suleyman b. Ebi Hasme’ye Mescid’in arka tarafında kadınlara imamlık yapmasını emretti.”[17]

Arfece dedi ki:

أَنَّ عَلِيًّا كَانَ يَأْمُرُ النَّاسَ بِالْقِيَامِ فِي شَهْرِ رَمَضَانَ، وَيَجْعَلُ لِلرِّجَالِ إِمَامًا وَلِلنِّسَاءِ إِمَامًا " قَالَ: «فَأَمَرَنِي فَأَمَمْتُ النِّسَاءَ»

“Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh Ramazan ayında insanlara gece namazı kılmalarını emreder ve erkeklere ayrı, kadınlara ayrı imam tayin ederdi. Onun emri üzerine ben de kadınlara imamlık yaptım.”[18]

Şeyh el-Elbâni’nin Fetvası

Şeyh el-Elbânî’ye şöyle soruldu: “Abdullah b. Mes’ud mescidinde sizin kadınların mescidde dersler vermesini caiz görmediğinizi işittik. Lakin bizim mescidimizde erkeklerin mescidi ile kadınların mescidi ayrıdır. Kadınların mescidi alt katta, erkeklerin mescidi üst kattadır. Burada erkekler ile kadınlar arasında tam bir fasıla vardır. Böyle bir durumda kadının mescidde ders vermesini caiz görür müsünüz?

Cevap: Ben kadın mürşideler veya kadın vaizler denilen kimselerin mescidlerde dersler vermekten uzak durmalarını öğütlemeye devam ediyorum. Çünkü bunda Salih selefin yoluna açıkça bir muhalefet vardır. Hayırlı oluşlarına şahitlik edilen asırlarda Müslüman kadınların âdeti asla böyle olmamış, onlar mescitlere çıkıp bu şekilde ders veya vaazlar vermemişlerdir.

Lakin hakikatte burada sizin mescidiniz gibi erkeklerle kadınların tamamen ayrı oldukları mescitlerde bazı kadın vaizlerin ders vermeleri için bir çıkış olduğuna uyarmalıyım.

Meseleyi bu işi üstlenen bazı kimselerle inceledim. Şayet kadınların mekânına yakın bir yerden geçen bir erkek onların seslerini işitmezse ki çoğu zaman Cuma veya teravih namazında buna şahit oluruz; erkekler tarafından değil de, kadınlar tarafından sesler gelir. Durum bunun tam aksi olmalıydı.

Zira kadınlar tabiaten hayâ ve utangaçlık üzere yaratılmışlar, tesettür ve seslerini kısmakla emrolunmuşlardır. Lakin bu zamandaki terbiyenin bozukluğu maalesef işleri tersine çevirmiştir.

Bizler ders esnasında ders veren hocanın veya derse katılanların gülünç bir nükte veya ibaresinin mutlaka olacağını biliriz. Kadınlarda erkeklerde olandan daha fazlası olmaktadır.

Eğer kadınların mekânı erkeklerden tamamen ayrı ise, onların yanlarına girip çıkan erkekler yoksa onların sesleri işitilmiyorsa bu durumda orası evlerden bir ev mesabesinde olur. İşte o zaman böyle bir mekânda kadınların ders vermesinde sakınca olmaz.”[19]

Şeyh İbn Useymin’in Fetvası:

Soru: “Mescidlerden birinde erkeklerle kadınlar arasında perde bulunmakta. Bu perdenin öneminden dolayı ihtilaf meydana geldi. Bazıları buna gerek olmadığını, zira Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bu perdenin bulunmadığını söylüyor.

Diğerleri ise perdenin kalmasında ısrar ediyorlar. Bunun sonucunda ihtilaf çıktı. Bu perdenin bulunmaması gerektiğini söyleyenler mescidde namaz kılmayı terk ettiler. Bununla beraber ihtilat veya çıkarken bakışmaya benzer bir şey meydana geldiği biliniyor.

Erkeklerin tabiatinda bulunan durumdan dolayı, bazılarının mescidi terk etmesi pahasına perdenin kalmasında ısrar etmeli miyiz, yoksa meydana gelen bakışma söz konusu olsa da perdeyi kaldırmalı mıyız?

Cevap:  Perde kalmalıdır. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bunun bulunmaması ya gerektirici sebebin bulunmaması veya bir engelin mevcut olmasından dolayıdır.

Gerektirici sebebe gelince; şüphesiz sahabeler (radıyallahu anhum)da bulunan Allah’a iman, onların kadınlara bakmalarına mani oluyordu.

Engelin mevcut olmasına gelince; sahabeler bildiğimiz gibi özellikle fetihler sebebiyle zor durumdaydılar. Kendileriyle kadınların arasına perde koymaya imkânları yoktu.

Bu meselelerden sonra, perdenin bulunması mı, yoksa bulunmaması mı fitneden daha uzaktır buna bakarız. Herkes kabul eder ki, perdenin bulunması fitneden daha uzaktır. Durum böyle olduğuna göre, fitneden uzak olan her şey daha uygun olandır.

Eğer: “Şayet bunda ısrar edersek perdenin kaldırılması görüşünde olanlar mescide gelmeyecek” dersen cevap şudur:

Onlar eğer mescide gelmezlerse kendi nefisleri aleyhine suç işlemiş olurlar. Zira onlar bu perdelerin bulunması sebebiyle cemaati terk etmelerinden mazur olmazlar. Çünkü bu perdenin bulunması bir masiyet/günah değildir ki “Biz günaha şahitlik etmeyiz” desinler! Onlar bu şekilde mescidi ve cemaati terk etmelerinden dolayı günahkâr olurlar.”[20]

Yahya el-Hacuri’nin Fetvası

26 Mayıs 2010 tarihinde Amerika’dan Muhammed’in sorusu: “Kadınların arada bir perde veya duvar olmadan erkeklerin arkasında namaz kılmalarını, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında sahabelerin yaptığı gerekçesiyle caiz gören kimseye nasıl reddiye verebiliriz? Bu konunun ayrıntıları yok mudur?”

Şeyh Yahya el-Hacuri’nin cevabı: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem “Evleri kadınlar için daha hayırlıdır” buyurmuştur. Bu fitne ihtimalinden dolayıdır. Şimdiki zamanda ise fitne daha şiddetlidir.”[21]

Şeyh Halid el-Muşeykıh’ın Fetvası:

Soru: “Erkeklerin namazgâhı ile kadınların namazgâhı arasına duvar ya da plastik, kumaş veya buna benzer başka çeşit bir engel koymak caiz midir, yoksa değil midir? Zira Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında erkeklerle kadınlar arasında bu türden bir engel yoktu.”

Cevap: Bu meselede sonrakiler ihtilaf etmiştir. Zahir olan bunun caiz ve sakıncasız olduğudur. Hatta Gazali rahimehullah gibi bazı âlimler bunun vacip olduğu görüşündedir. Nitekim o:

“Erkeklerle kadınlar arasında birbirlerini görmelerini engelleyen bir mani bulunması vaciptir. Zira bu fesada sebep olur” demiştir.[22]

Böyle bir perdenin Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında bulunmayışına gelince deriz ki:

1- Sünneti iyi düşünen kimse kadınların Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber yatsı ve sabah namazlarına katıldıklarını görür. Bu iki namazın vakitleri böyle bir perdeye gerek bırakmayacak karanlık vakitlerdir. Bu yüzden Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir:

“Mümine kadınlar Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber sabah namazına, örtülerine bürünmüş şekilde katılıyor, alacakaranlık sebebiyle kimse onları tanıyamıyordu.”[23]

Yine Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kadın koku sürünmüşse bizimle yatsı namazına katılmasın.”[24]

Şüphesiz bu iki hadiste yatsı ve sabah namazları tasrih edilmektedir. Mekân karanlık idi ve birbirlerini görmeleri söz konusu değildi. Işık olsa da az bir ışık vardı. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bizim zamanımızdaki geceyi gündüz gibi hale getiren bol aydınlatmalar yoktu. Bundan dolayı böyle bir perdeye gerek yoktu.

2- O faziletli asırlar ile bizim asrımız mukayese edilemez. Çünkü Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in, sahabenin, tabiinin ve onlara tabi olanların asırları ümmetin en hayırlılarıdır. Onlarda bulunan iman ve ilim kuvveti ile Allah Azze ve Celle’ye ta’zimleri, kendilerini fitneden engelliyordu. Bizim vaktimizde ise böyle değildir. Zira mevcut iman zayıftır. Yine bizim zamanımızdaki fitne ve şehvetlerin kışkırtıcı unsurları onların zamanında mevcut değildi.

3- Bunlar vesileler babındandır. Vesileler ise maksatlarına göre değerlendirilir. Âlimler – Allah onlara rahmet etsin, maksatlar hususunda genişlik olmayan konularda vesileleri geniş tutmuşlardır.”[25]

Şerif Hamza Huseyn el-Fa’r’ın Fetvası

Soru: Biz batılı ülkelerde yaşıyoruz. İslam Merkezinde bir ilahiyat doktoru bizi ziyarete geldi. Namazda erkeklerle kadınların safları arasında perde vardı. Bundan dolayı bizi kınadı ve şöyle dedi:

“Bu Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında yoktu. Bize vacip olan bu perdeyi koymamak, sonra çocuklarımızı bakışları kısmak üzere yetiştirmek, karşı cins önünde edepli oturmaktır. Özellikle onlar mescid dışında her yerde ihtilat etmektedirler.” dedi.

Sonra Ramazan ayının başında bu perdeler kaldırıldı. Alt tarafta kadınlara has bir oda vardı. Kadınlar üst tarafta erkeklerin arkasında perde bulunmaksızın namaz kılmakta ısrar ettiler. Birbirimizi görür hale geldik. İki taraf da böyle bir karar aldı. Sizin bu fiil hakkındaki görüşünüz nedir? Buna sükût edelim mi, etmeyelim mi? Allah size hayırlı karşılık versin.”

Cevap: “Sizi ziyaret eden doktorun dediği; Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında; mescidde arkasında kadınların namaz kıldıkları perdelerin bulunmadığı doğrudur. Lakin mescidler Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bulunan durumdan değişmiştir. Zira bol miktarda aydınlatıcılar mevcuttur.

Kadınların bu zamanda çıkışları artmıştır. İnsanların çoğunluğu İslamın hükümlerine sarılmamaktadır. Erkeklerle kadınların birbirlerini görmekten ve ihtilatlarından (kadın erkek biraraya gelmelerinden) emniyette olmaları için perdeler konulması dine aykırı değildir. Bilakis şer’î maslahatları gerçekleştirici, mefsedetleri engelleyici ve şeytanın vesilelerini tıkayıcıdır. 

Nitekim müminlerin annesi Aişe radıyallahu anha’ya ilim talipleri ondan ilim dinlemek üzere geldiklerinde kendisiyle onların arasına perde koyar, perde arkasından konuşurdu. O bütün müminlerin annesidir.

Kadınlarla erkeklerin arasını ayıracak kadar geniş olan mescidde, kadınların, erkeklerle aralarında ayırıcı perde olmaksızın namaz kılmalarına bir mani yoktur. Zira kadınların erkeklerin önünde görünmemeleri ve aydınlatmayı azaltmaları yeterlidir.

Ama erkeklerle kadınlar arasında mesafe kısa ise onların görünmelerini engelleyen bir perde bulunması zorunludur. Allah Azze ve Celle’nin şu ayetini iyi düşünmek gerekir:

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ"

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle ki, örtülerini üzerlerine örtsünler; bu, tanınmamaları ve eziyet olunmamaları için en uygun olandır.” (Ahzab 59)

Bunun anlamı; tanınmamaları ve eziyet olunmamalarıdır. Ayette nefiy için “lâ” edatı takdiri olarak hazfedilir. Veya mana şöyle olur:

“Bu tesettürlü ve saygın olarak bilinmeleri sayesinde fasıkların onlara eziyet etmemelerine en uygun olandır.” Allah en iyi bilendir.”[26]

İslamweb Fetva Heyetinin Fetvaları

Soru: “Mescidde erkeklerle kadınların arasını bir duvar veya perde gibi bir şeyle ayırmanın hükmü nedir? Beraber kılmaları daha mı faziletlidir? Mescidlerde bu ayrım ne zaman başladı?

Cevap: Erkeklerle kadınların arasını bir örtü veya duvar ile ayırmak şeriatin yüce maksatlarına uygun olan güzel bir iştir. Zira temiz şeriat erkeklerle kadınlar arasındaki ihtilatı azaltmaya teşvik etmiştir. Bu ayrım Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında mevcut olmasa da, sünnette erkeklerle kadınların arasını buna benzer şekilde ayırıcı ihtiyat tedbirleri gelmiştir.

Maksat; ihtilata mani olunması veya azaltılmasıdır. Bu maksat herhangi bir şekilde sağlanabilir.

Bu ihtiyat tedbirlerinin sünnette mevcut olduğuna delalet eden hadisler ve âlimlerin sözleri vardır. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Erkeklerin en hayırlı safları ilk saflar, şerlisi arka saflardır. Kadınların en hayırlı safları arka saflar, şerlisi ön saflarıdır.”[27]

Nevevî rahimehullah şöyle demiştir: “Kadınların arka saflarının fazileti ancak erkeklerden, onlarla ihtilattan ve onların kendilerini görmelerinden uzak olması sebebiyledir. Onların hareketlerini görmeleriyle, seslerini işitmeleriyle vb. kalp bağlanır. İlk saflarının şerli olması da bunun tam aksi sebeplerdendir.”

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Şu kapıyı kadınlara ayırsak.” Nafi dedi ki:

“İbn Ömer bir daha ölünceye kadar o kapıdan girmedi.”[28]

Avnu’l-Ma’bud’da şöyle denilmiştir: “Şu kapıyı kadınlara ayırsak” yani Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem mescidin kapısına işaret etti ve bunun daha hayırlı ve daha güzel olacağını kastetti. Böylece kadınlarla erkekler mescide giriş ve çıkışta karışmayacaklardı. Hadiste kadınların mescidde erkeklerle ihtilat etmediklerine delil vardır. Bilakis mescidin bir tarafında ayrı idiler. Orada imama uyarak namaz kılıyorlardı. Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma sünnete uymada hırslı idi. Kadınlara ayrılan o kapıdan ölünceye kadar girmedi.”

Ümm Seleme radıyallahu anha’dan: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem selam verdiği zaman kadınlar selam verir vermez kalkarlar, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ise kalkmadan bir müddet beklerdi.”

İbn Şihab ez-Zuhrî dedi ki: “Allahu a’lem Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in beklemesi, kadınların mescidden ayrılıp cemaatin onlarla karşılaşmamaları için idi.”[29]

Es-Sindî rahimehullah Sunenu İbn Mace dipnotunda Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in bir müddet beklemesinin sebebi hakkında şöyle dedi: “Yani erkeklerin bu hususta kendisine tabi olarak beklemelerini istiyordu ki, kadınlar evlerine ayrılsınlar, iki cins yollarda karşılaşmasınlar.”

Bu konuda hadisler çoktur. Bu naslar, şeriatın kadın erkek karışmasına mani olma maksadını gerçekleştiren ihtiyat tedbirleri almanın mümkün olduğuna delalet etmektedir. Bu tedbirlerde şart olan, kadınların namazda imama uymalarının sıhhatini engelleyici olmamasıdır. Bu uygulamanın ne zaman başladığına gelince, bunu belirlemek zordur. Bunu bilmek büyük önem arz etmez. Asıl önemli olan şeriatın hükmünün ortaya çıkmış olmasıdır. Allah en iyi bilendir.”[30]

Soru: “Biz Nu’man b. Mukarrin mescidi cemaatiyiz. Erkeklerin namazgâhı civarında kadınlar için namazgâh yapmamız caiz midir? Özellikle mescidin arka tarafında yeterli imkân olmadığı için namazgâh yapamıyoruz. Bu binada namaz kılmanın hükmü nedir? İnşaata başlayacağımız için acil cevap bekliyoruz.

Cevap: Kadınların saflarının erkeklerin saflarının arkasında olması sünnettir. Muslim’in sahihinde Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen rivayette: “Erkeklerin en hayırlı safları ilk saflar, şerlisi arka saflardır. Kadınların en hayırlı safları arka saflar, şerlisi ön saflarıdır” buyurulmuştur.

Buna göre mümkünse kadınların namazgâhını mescidin arka tarafında yapmanız daha faziletlidir. Eğer mümkün değilse, mescidin üst katında veya sağ ya da sol tarafınfa yapabilirsiniz. Sağ taraf, sol taraftan faziletlidir.

Bütün bunlar, eğer kadınların namazgâhı mescide bitişik olup arada bir boşluk olmaması halinde söz konusudur… Allah en iyi bilendir.”[31]



[1] Hasen ligayrihi. Deylemi (6453) Musnedu’l-Firdevs (s.231)

[2] Hasen ligayrihi. Es-Sehmî, Tarihu Curcan (s.365)

[3] Hasen ligayrihi. Ahmed (6/66, 154; no:24376 ve 25213) Taberani Evsat (9/142 no:9359)

[4] Zayıf. Taberani (12/317 no:13228) isnadında Vezza’ b. Nafi çok zayıftır.

[5] Zayıf. Taberani (24/246 no:632) Taberani Evsat (7/151 no:7130) Ebu Nuaym Marife (7599) İbn Ebi Asım, el-Ahad ve’l-Mesani (3273) Deylemi (7887) isnadında Vezza’ b. Nafi çok zayıftır. Taberani’nin Mu’ceminin matbu nüshasında “ve lâ” yerine “illâ” şeklinde istisna edatı yer almaktadır. Heysemî ve Taberani’nin el yazma nüshasından nakledenler tespit ettiğimiz şekilde (ve lâ ibaresiyle) zikretmişlerdir.

[6] Zayıf. Taberani rivayet etmiştir. Mecmau’z-Zevaid (10/78) Musnedu’l-Firdevs (s.231) Abdulmelik b. Habib, el-Gaye ve’n-Nihaye’de (no:18) Heysemi dedi ki: “Taberani Yahya b. İshak – Ubade b. Samit radıyallahu anh yoluyla rivayet etmiştir. Yahya, Ubade’ye yetişmemiştir. Diğer ravileri sahihin ricalidir.” Hadisteki “Zikir veya cenaze dışında” ziyadesi münkerdir.

[7] Sahih. Muslim (2942)

[8] Sahih. Ebu Ya’la (3/237) Ebu Nuaym Sıfatu’n-Nifak (2) Ebu Nuaym Delail (356) Temmam, Fevaid (242) Şecerî, Emali (2510-2511) Abdulhalık eş-Şehami, Erbain (39) Ru’yani, Musned (305) İbn Ebi’d-Dunya el-Gıybet (28) İbn Ebi’d-Dunya es-Samt (167) Ebu’ş-Şeyh, et-Tevbih (87) Beyhakî, Şuab (7/108, 521)

Hadis mütevatirdir:

* Ebu Berze el-Eslemî radiyallahu anh’den aynısı: Hasen. Ahmed (4/424) Şuayb el-Arnaut: sahih ligayrihi dedi.

* Burayde b. Husayb radiyallahu anh’den aynısı: Hasen ligayrihi. Taberani (2/20) Taberani Evsat (3/207) Ebu Nuaym Delail (357) Şecerî, Emali (2509) isnadında Rumeyh b. Hilal meçhuldür. Geçen rivayetlerin şahit olması sebebiyle hasen derecesine çıkar

* İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan aynısı: Hasen ligayrihi. Taberanî (11/186) Taberani Evsat (4/125) isnadında İsmail b. Şeybe et-Taifi zayıftır.

* Cabir radiyallahu anh’den aynısı: İbn Ma’ruf el-Bağdadi, Fevaidu’l-Muntekati’l-Garaib (el yazma no: 11) isnadında hal tercemesini bulamadığım kimseler var.

* Abdurrahman b. Semura radiyallahu anh’den aynısı: Hadisu İbni’s-Semmâk el-Huldî (40) İsnadına Yahya b. Ukbe b. Ebi’l-Ayzar zayıftır.

[9] Hasen. El-Muhallisiyyat (1422) Ebu’ş-Şeyh et-Tevbih (90)

[10] Mustafa el-Buga, Sahihu Buharî ta’liki (1/72) Muhammed Fuad Abdulbaki, Sahihu Muslim Ta’liki (2/605)

[11] Sahih. Yahya el-Leysî’nin rivayet ettiği Muvatta nüshasında (no: 422) İmam Malik bunu belâgan rivayet etmiştir. Mus’ab ez-Zuhrî’nin rivayet ettiği Muvatta nüshasında İmam Malik bunu (no:581); Ebu’n-Nadr – Salim b. Abdillah b. Ömer – Ömer radıyallahu anh isnadıyla rivayet etmiştir. Suveyd el-Hadesanî’nin rivayet ettiği Muvatta’da (no:186) aynı isnadla gelmiştir. İbnu’l-A’rabi, Mu’cem’de (4/40) İbn Şebbe Tarihu’l-Medine’de (1/34) ve Beyhaki de (10/103) İmam Malik’in tarikiyle rivayet etmiştir. Bu rivayet yolunda bütün ravileri sika olmakla birlikte Salim b. Abdillah ile Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh arasında inkıta olduğu görülmektedir. Ancak İbn Abdilberr, el-İstizkar’da (6/354-355); Mus’ab, el-Ka’nebî ve Mutarrif’in; Malik – Ebu’n-Nadr – Salim b. Abdillah – İbn Ömer radıyallahu anhuma isnadıyla Ömer radıyallahu anh’den rivayet ettiklerini zikretmiştir. Bu durumda isnad muttasıldır. Şeyh Sa’d b. Abdillah el-Humeyd, el-İ’tisam tahkikinde (2/468) bu isnadın sahih olduğunu belirtmiştir

[12] Sahih. Buhârî (5096) Muslim (2740)

[13] Bkz.: Kettanî, Teratibu’l-İdariyye

[14] Sahih. Ahmed (4/394, 407, 418) Tirmizî (2786) Bezzar (8/47)

[15] Sahih. Buhârî (2033) Muslim (1173)

[16] Sahih. Buhârî (439)

[17] Sahih. İbn Ebî Şeybe (2/34) Abdurrazzak (5124)

[18] Abdurrazzak (5125)

[19] Mecmuu’l-Fetava’ş-Şeyh el-Elbani rahimehullah adlı kitaptan nakleden: Şeyh el-Elbani rahimehullah'ın kızı Sukeyne bt. Muhammed b. Nasır el-Elbaniyye (Allah bu kitabın basılmasına muvaffak kılsın)

[20] M. Salih el-Muneccid, Fetava’l-İslam (no: 4019)’da nakletmiştir.

[22] İhyau Ulumi’d-Din (1/337)

[23] Sahih. Buhârî ve Muslim rivayet etmişlerdir. Tahrici daha önce geçti.

[24] Sahih. Muslim rivayet etmiştir. Tahrici daha önce geçti.

[27] Sahih. Müslim rivayet etmiştir. Tahrici geçti.

[28] Sahih. Ebu Davud rivayet etmiş, el-Elbani sahih demiştir. Tahrici daha önce geçti.

[29] Sahih. Buhari rivayet etmiştir. Tahrici daha önce geçti.

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...