Muasır Mu’tezile kelamcıları, “İyiliği emretme ve kötülükten yasaklama vazifesi erkeklere farz olduğu gibi kadınlara farzdır. Kadının iyiliği emredip kötülüğü yasaklayabilmesi için de bilgi sahibi olması gerekir” gerekçesiyle kadınların öğretim ve öğrenim faaliyetlerine aktif olarak katılabileceklerini iddia ediyor, buradan hareketle;
1- Kadınların kendi
aralarında ders yapmak için (dernek, konferans salonları gibi yerlerde)
toplanabileceklerini,
2- Erkek hocaların
kadınların huzuruna çıkıp ders verebileceklerini,
3- Hatta gerekirse
kadınların erkeklerin huzuruna çıkarak ders verebileceklerini söylüyorlar.
Bu gibi iddialar
şüphesiz fitnenin ta kendisidir. Zira yolların en hayırlısı olan Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine aykırıdır.
Bir münker görüldüğü
zaman iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak konusunda erkekler gibi bunu
gören kadınların da sorumlu olacağı doğrudur. Lakin çoğunlukla münkere eliyle
ve diliyle mani olmaya gücü yetmeyen kimselere kalp ile karşı çıkma
düşmektedir.
Bu konuda kadının
erkekten daha zayıf olduğu bilinen bir durumdur. Bu kitapta açıklandığı üzere;
1- Kadın zaruret ve
ihtiyaç gibi haller dışında evden çıkmamakla emrolunmuştur. Bu sebeple kadın
genellikle evi dışındaki münkerlerle sorumlu olmaz. Çarşılarda görevli
kadın bir muhtesip tayin edildiğine dair rivayetler ise isnad bakımından sabit
olmamıştır.
2- İleride zikredileceği gibi kadının mesuliyet
alanı istisnai durumlar haricinde evi ve çocukları hakkındadır.
3- Kitap ve sünnet
nasları ile sahabenin uygulamasında; kadının bazı ibadetlerin edası için belli
şartlarda evinden çıkmasına müsaade edilmiş, yine bu ibadet alanlarında
birbirlerine mahrem olmayan kadınlarla erkeklerin arası ayrılmıştır.
4- Kadınların dinî bir
ders için kendi aralarında toplanmaları bir “ibadet”tir ve böyle bir ibadetin
meşru olabilmesi için nastan delili olması gerekir. Böyle bir uygulama selefte
mevcut değildir.
Bazı nasların genel
ifadelerini delil getirmek bu konuda hüccet olmaz. Zira nasların iddia edilen
şekilde bir delaleti olsaydı mutlaka selef bizi bu hayırda geçerdi. O halde
selefin üzerinde bulunmadıkları bid’atlerden uzak durmak gerekir.
5- Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem, herkesin damarında şeytanın dolaştığını haber
vermiş, kendisi için şeytanının boyun eğdirildiğini bildirmiş olmasına rağmen,
mescidde kocalarının arka saflarında bulunan kadınlara hitap etmiştir. Erkek
sahabelerinden hiçbirinin de kadınların yanına girerek sohbet tertip
ettiği varid olmamıştır. Bilakis bunun aksine rivayetler gelmiştir.
6- Kadınlara hitap
etmek için gezen “kadın davetçi bidati” konusunu Şeyh el-Elbanî’nin fetvasından
aktarmıştım. Kadınların erkeklerin huzuruna çıkarak hitap etmesi ise daha da
çirkin bir iştir. Bu konuda Aişe radıyallahu anha’nın isminin karıştırılması
ise habis bir iftiradır.
Aişe radıyallahu anha
müminlerin annesi olarak her ne kadar erkeklerin arasına karışmasa da, Cemel
olayında önderlik etmeye kalkınca, Ebu Bekre radıyallahu anh:
“Başlarına bir
kadın tayin edilen kavim iflah olmaz” hadisini öne sürerek buna karşı
çıkmış, Aişe radıyallahu anha ise:
“Hav’eb’in
köpeklerinin havlamalarını işitince” nebevî ihtarı hatırlayarak kalan ömründe pişmanlık
gözyaşları dökmüştür.
Müslümanlara nasihat
şudur ki, kitap ve sünnet naslarını rehber edinip, bunlara aykırı olan görüşler
kimden gelirse gelsin reddetmeleri, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
gelenlere teslim olup hevayı terk etmeleridir. Sema’dakinin yardımı ancak
naslara ittiba edenlere muyesser olur.
Yeryüzündekilerin çoğunluğu
ise zanna uyar ve batılı destekleyerek saptırırlar:
وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ
سَبِيلِ اللَّهِ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا
يَخْرُصُونَ
“Eğer yeryüzündeki
insanlaların çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar; zira onlar,
zandan başka bir şeye uymuyorlar ve dolayısıyla sadece saçmalıyorlar”
(En’am 116)
İlim meclislerine gelince, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar asla erkeklerle karışık bulunmazlardı.
Onlar, erkeklerden ayrı olarak, mescidin arka taraflarında otururlar, vaazları,
hutbeleri dinlerler ve dinlerinin hükümlerini öğrenirlerdi. Tabii ki, bu esnada
tesettürlü bulunuyorlar, süslerini gizliyorlardı. Bugün iki cinsin ilim
meclislerinde ihtilat etmesini ortaya çıkarmak için bağrışanlar nerede, onlar
nerede!..
Allah’a ve ahiret gününe
iman etmiş bir kimsenin; “Kız öğrenci, erkek öğrencinin sandalyesinin
yanında oturabilir” demesi düşünülebilir mi?
Kadın zaruret gereği olarak
evinden çıktığında şu şartları gözetmesi vaciptir;
1- Velisinden (yani bekâr
ise babasından, evli ise kocasından) izin alması
2- Güzel koku sürünmemesi,
süsten sakınması, şer’î tesettüre bürünmesi ve vakarlı olması
3- Yabancı erkekler ile
yalnız kalmaması, onlarla bir arada bulunmaması
4- Ev dışındaki işini en
kısa zamanda bitirip derhal evine dönmesi
5- Çalışmak
mecburiyetindeyse, mesleğinin ağır işler olmaması, tesettüre ve erkeklerle bir
arada bulunmamaya dikkat etmesi
Hicap emrinin gereği olarak
yüz ve ellerin örtülü olması halinde bile, kadının erkek ile beraber oturması,
yüzün ve ellerin açılmasına, süslerin ve güzelliklerin gösterilmesine ve
fitneye sürükleyen diğer sakıncalara sebep olacaktır.
Bilinmektedir ki, kız
öğrencinin erkek öğrenci ile beraber oturması en büyük fitne kapısıdır.
Allah’ın mümin kadınlara emrettiği hicabın terkine, Allah’ın belirttiği
kimseler dışındaki kimselere zinetlerin açılmasına sebep olur.