Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu
لَيْسَ مِنَّا مِنْ تَشَبَّهَ بِغَيْرِنَا، لَا تَشَبَّهُوا بِالْيَهُودِ وَلَا
بِالنَّصَارَى، فَإِنَّ تَسْلِيمَ الْيَهُودِ الْإِشَارَةُ بِالْأَصَابِعِ، وَإِنَّ
تَسْلِيمَ النَّصَارَى بِالْأَكُفِّ، وَلَا تَقُصُّوا النَّوَاصِي، وَأَحْفُوا الشَّوَارِبَ،
وَأَعْفُوا اللِّحَى، وَلَا تَمْشُوا فِي الْمَسَاجِدِ وَالْأَسْوَاقِ وَعَلَيْكُمُ
الْقُمُصُ إِلَّا وتَحْتَها الْأُزُرُ
“Kendisini bizden başkalarına benzetenler bizden değildir. Yahudi ve
Hristiyanlara benzemeyin. Şüphesiz Yahudilerin selamı parmaklarla işarettir.
Hristiyanların selamı ise avuç içiyledir.[1] Perçemleri kesmeyin, bıyıkları kısaltın, sakalları serbest bırakın.
Üzerinizde altında izar bulunmayan entari/gömlek olduğu halde mescidlerde ve
çarşılarda yürümeyin.”[2]
İbn Abbas
radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’yi feth
ettiği zaman şöyle buyurdu:
قُصُّوا الشَّوَارِبَ،
وَاعْفُوا اللِّحَى، وَلَا تَمْشُوا فِيَ الْأَسْوَاقِ إِلَّا وَعَلَيْكُمُ
الْأُزُرُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنَّا مَنْ عَمِلَ بِسُنَّةِ غَيْرِنَا
“Bıyıkları kısaltın, sakalı serbest
bırakın. Üzerinizde izar olmadıkça çarşılarda yürümeyin. Muhakkak ki bizden
başkasının sünnetiyle amel eden bizden değildir.”[3]
Abdullah b. Amr b. El-Âs radıyallahu anhuma’dan:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem benim üzerimde asfur ile boyanmış (sarı
renkli) iki elbise gördü ve şöyle buyurdu:
إِنَّ هَذِهِ مِنْ ثِيَابِ الْكُفَّارِ فَلَا تَلْبَسْهَا
“O kâfirlerin giydiği elbisedir. Sen giyme
onları.”[4]
Ömer radıyallahu anh, Utbe b. Ferkad’a
gönderdiği mektupta: “Sizi aşırı nimetler içinde kendinizi kaybetmekten, müşriklere ait
kıyafetler giyinmekten ve ipek giysi giymekten men ederim” diye yazmıştır.[5]
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Dediler ki:
قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ الْمُشْرِكِينَ يَتَسَرْبَلُونَ، وَلَا يَتَّزِرُونَ؟
قَالَ: «تَسَرْبَلُوا أَنْتُمْ، وَاتَّزِرُوا» قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَإِنَّ
الْمُشْرِكِينَ يَحْتَفُونَ وَلَا يَنْتَعِلُونَ؟ قَالَ: «فَاحْتَفُوا أَنْتُمْ، وَانْتَعِلُوا،
خَالِفُوا أَوْلِيَاءَ الشَّيْطَانِ كُلَّمَا اسْتَطَعْتُمْ
“Ey Allah’ın rasulü! Müşrikler gömlek giyiniyor, izar giyinmiyorlar”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Siz gömlek de giyin, izar da giyin.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Müşrikler (namazda) mest giyiniyor, ayakkabı
giyinmiyorlar.” Buyurdu ki:
“Sizler mest de giyin, ayakkabı da giyin. Şeytanın dostlarına gücünüz
yettiği kadarıyla muhalefet edin.”[6]
Ebu Umame radiyallahu anh’den: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem sakalları beyazlaşmış Ensar’lı ihtiyarların yanına
gelip buyurdu ki:
يَا مَعْشَرَ الْأَنْصَارِ حَمِّرُوا وَصَفِّرُوا،
وَخَالِفُوا أَهْلَ الْكِتَابِ ". قَالَ: فَقُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ،
إِنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ يَتَسَرْوَلَونَ وَلْا يَأْتَزِرُونَ فَقَالَ رَسُولُ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " تَسَرْوَلُوا وَائْتَزِرُوا وَخَالِفُوا
أَهْلَ الْكِتَابِ ". قَالَ: فَقُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ، إِنَّ أَهْلَ
الْكِتَابِ يَتَخَفَّفُونَ وَلَا يَنْتَعِلُونَ. قَالَ: فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " فَتَخَفَّفُوا وَانْتَعِلُوا وَخَالِفُوا أَهْلَ
الْكِتَابِ ". قَالَ: فَقُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ إِنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ
يَقُصُّونَ عَثَانِينَهُمْ وَيُوَفِّرُونَ سِبَالَهُمْ. قَالَ: فَقَالَ النَّبِيُّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " قُصُّوا سِبَالَكُمْ وَوَفِّرُوا
عَثَانِينَكُمْ وَخَالِفُوا أَهْلَ الْكِتَابِ
“Ey Ensar topluluğu sakallarınızı
kırmızılaştırın veya sarılaştırın ve Ehl-i Kitaba muhalefet edin.” Denildi
ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Onlar şalvar giyer, izar
giymezler.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Siz şalvar da giyin, izar da giyin, Kitap ehline
muhalefet edin.” Dedik ki:
“Ey Allah'ın Rasulu! Ehl-i kitap mest giyerler
de ayakkabı giymezler.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Mest de giyin ayakkabı da giyin ve Ehl-i
Kitaba muhalefet edin.” Dedik ki:
“Ey Allah'ın Rasulu! Kitap ehli sakallarını
kısaltır, bıyıklarını gür yaparlar” Buyurdu ki:
“Siz de bıyıklarınızı kesin, sakallarınızı
bolca bırakın. Böylece Ehl-i Kitaba muhalefet edin.”[7]
İbni Kayyım rahimehullah
şöyle demiştir; “Elbise ile kalp arasında zahir-batın (iç-dış) ilişkisi vardır.
Böyle bir ilişki olduğu için dışa giyilen elbise kişinin kalbini, halini
gösterir. Kalp ve elbise karşılıklı olarak birbirinden etkilenir.”[8]
Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Dış görünüşte
onlara benzemek, birbirine benzeyen şeyler arasında sevgi ve yakınlaşmaya sebep
olur.
Benzeyen kimse, benzediği kimsenin ahlakına uyar veya onun amelleri gibi
amel eder. Bazen işin sonunda sapık küfür itikatlarında da onun gibi inanmaya
başlar. Bu şahit olunan bir şeydir. Asker elbisesi giyen kimse kendisinde onun
gibi davranma şuuru hisseder. Böylece tabiati, bir engel söz konusu olmadıkça
ona boyun eğer.
Bu yüzden kâfirlere ve mertebesi Müslümandan aşağı olan her şeye veya
Müslümana yakışmayacak sıfatlara benzeme hakkında yasak varid olmuştur. Bu
konuda şeytana, hayvanlara, cahiliye ehline, fasıklara, kadınlara, yabancılara
ve bedevilere benzemekten yasaklayan hadisler vardır.
Bu yasaklarla kastedilen; Müslüman olsalar dahi yabancılara ve
bedevilere has olup selefin yapmadığı şeylerden sakındırmaktır. Zira selefin
bir şeyi terk etmesi, onların terk ettiği şeyin en azından faziletli olmadığına
delildir.[9]
Adiy b. Hâtim radıyallahu anh’den:
أَتَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفِي عُنُقِي صَلِيبٌ مِنْ ذَهَبٍ، فَقَالَ: " يَا
عَدِيُّ اطْرَحْ هَذَا الْوَثَنَ مِنْ عُنُقِكَ، فَطَرَحْتُهُ فَانْتَهَيْتُ
إِلَيْهِ وَهُوَ يَقْرَأُ سُورَةَ بَرَاءَةَ فَقَرَأَ هَذِهِ الْآيَةَ {اتَّخَذُوا
أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ} حَتَّى فَرَغَ
مِنْهَا، فَقُلْتُ: إنَّا لَسْنَا نَعْبُدُهُمْ، فَقَالَ: «أَلَيْسَ يُحَرِّمُونَ
مَا أَحَلَّ اللهُ فَتُحَرِّمُونُهُ، ويُحِلُّونَ مَا حَرَّمَ اللهُ
فَتَسْتَحِلُّونَهُ؟» قُلْتُ: بَلَى، قَالَ: «فَتِلْكَ عِبَادَتُهُمْ»
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gittim.
Boynumda altından bir haç vardı. Buyurdu ki:
“Ey Adiy! Şu putu boynundan çıkar at”
Ben de çıkarıp attım ve O’na gittiğimde Tevbe suresini okuyordu. Şu ayeti de
bitirene kadar okudu: “Âlimlerini ve rahiplerini Allah’ın dışında rabler
edindiler.” (Tevbe 31) Bunun üzerine ben:
“Biz onlara ibadet etmiyorduk” dedim. Buyurdu
ki:
“Allah’ın helal kıldığını haram
kıldıklarında siz de haram sayıyor ve Allah’ın haram kıldığını helal
kıldıklarında helal sayıyor değil miydiniz?” Ben:
“Evet” dedim.
“İşte bu onların ibadetleridir” buyurdu.”[10]
[1]
Hasen. Hadisin buraya kadar kısmını;
Tirmizi (2695) Taberani Evsat (7/238) Kudai (2/105) Deylemi (5270) el-Elbani
bunun hasen olduğunu söylemiştir: es-Sahiha (2194) Sahihu’l-Cami (5434)
[2]
Hasen ligayrihi. Taberani Evsat
(7/238) bkz.: el-Elbani es-Sahiha (2194) Sahihu’t-Tergib (2723)
[3]
Hasen ligayrihi. Taberani (11/158)
Deylemi (5268) el-Elbani Sahihu’l-Cami (5439) isnadında Yusuf b. Meymun
zayıftır.
[4]
Sahih. Muslim (2077) Hâkim (4/211)
Nesai (5316) Ahmed (2/207, 211)
[5]
Sahih mevkuf. Buhari, (Libas: 25) Müslim, (Libas: 11, 21) Ahmed (1/16, 43)
[6]
Hasen. Taberani Evsat (4/253)
[7]
Sahih. Ahmed (5/264) Taberani (8/237)
Beyhaki Şuab (5/214)
[8]
İbn Kayyım Medaricu’s-Salikin (2/22)
[9]
Bkz.: el-İktiza (1/80-83, 164, 366, 371-411, 486-488) Feydu’l-Kadir (6/104)
[10]
Sahih. Taberi (14/210) Tirmizi (3095) Taberani (17/92) Beyhaki (10/116)
Ziyau’l-Makdisi el-Munteka (el yazma no:134)