Müteşabihleri Delil Getirenlere İkaz

 Kadının erkeklere bakmasının caiz olduğunu söyleyenlerin delilleri müteşabihtir. Bunun caiz olmadığını söyleyenlerin delilleri ise muhkemdir.

Müteşabih: Birçok manaya ihtimali olan nastır. Nesh edilmiş (hükmü kaldırılıp yerine başka bir hüküm tayin edilmiş) olan naslar, tahsis edilmiş (belli bir şahsa, topluluğa, olaya, mekâna veya zamana özel kılınmış) olan umumî (genel kapsamlı) naslar ile takyid edilmiş (belli bir kayda veya şarta bağlanmış) mutlak naslar da muteşabihlerdendir.

Muhkem: Tek bir anlama, açıkça delalet eden, nesh edilmemiş, tahsis edilmemiş ve takyid edilmemiş olandır. Allah Teâla’nın şu ayeti gibi:

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ

“(Size orucun farz kılındığı o sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve doğruyla eğriyi birbirinden ayırıp açıklayan bir rehber olmak üzere, Kur'ân işte bu ayda indirilmiştir. Bu sebeple, içinizden her kim bu aya ulaşırsa, oruç tutsun. Her kim de hasta yahut seyahatte olursa (tutamadığı günler) başka günlerde tutsun...” (Bakara 185)

Aişe radıyallahu anha’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şu ayeti okudu:

هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ

Size Kitab'ı indiren O'dur, O'nun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşabih âyetlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun tevilini ancak Allah bilir.” (Al-i İmran 7) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

إِذَا رَأَيْتُمُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ، فَأُولَئِكَ الَّذِينَ سَمَّى اللهُ فَاحْذَرُوهُمْ

 Bu Kitab'ın müteşabih âyetleri hakkında tartışanları gördüğünüz zaman işte Allah'ın (kalplerinde eğrilik olanlar diye) isimlendirdiği kimseler bunlardır ve bunlardan sakınınız.”[1]

Matar el-Verrak’ın rivayetinde:

لَا تُجَالِسُوهُمْ فَهُمُ الَّذِينَ عَنَى اللَّهُ فَاحْذَرُوهُمْ

Onlarla oturmayınız. Allah’ın kastettiği bu kimselerden sakınınız” şeklindedir.[2]

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Muhkem ayetler; nesh edici olan, helali ve haramı belirten, cezaları ve farzları bildiren, iman edilen ve kendisiyle amel edilen ayetlerdir. Muteşabih ayetler ise; hükümleri kaldırılan, sonra zikredilmesi gerekirken önce zikredilen,  önce zikredilmesi gerekirken sonra zikredilen, misal olarak verilen, yemin olarak zikredilen, iman edilen fakat amel edilmeyen ayetlerdir.”[3]

Abdullah b. Amr b. el-As radıyallahu anhuma şöyle dedi: “Ben ve kardeşim, benim için kızıl develerden daha sevimli olan bir mecliste oturuyorduk. Ben ve kardeşim gittiğimizde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından yaşlı kimselerin onun kapılarından birinin önünde oturduklarını gördük. Onların arasını ayırmak istemedik ve bir odada oturduk. Kur’ân’dan bir ayetten bahsettiler ve onun hakkında tartıştılar. (diğer rivayetlerde kader meselesi hakkında tartıştıkları belirtilir) Sesleri yükseldi ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kızgın olarak, yüzü kızarmış bir halde çıktı. Onlara toprak atıyor ve şöyle diyordu:

مَهْلًا يَا قَوْمِ، بِهَذَا أُهْلِكَتِ الْأُمَمُ مِنْ قَبْلِكُمْ، بِاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ، وَضَرْبِهِمُ الْكُتُبَ بَعْضَهَا بِبَعْضٍ، إِنَّ الْقُرْآنَ لَمْ يَنْزِلْ يُكَذِّبُ بَعْضُهُ بَعْضًا، بَلْ يُصَدِّقُ بَعْضُهُ بَعْضًا، فَمَا عَرَفْتُمْ مِنْهُ، فَاعْمَلُوا بِهِ، وَمَا جَهِلْتُمْ مِنْهُ، فَرُدُّوهُ إِلَى عَالِمِهِ

Ey topluluk! Yavaş olun. Sizden önceki ümmetler peygamberlerine muhalefet etmeleri ve kitabın bir kısmını bir kısmına karşı kullanmaları sebebiyle helak oldu. Şüphesiz Kur’ân, bir kısmı diğer bir kısmını yalanlamak için inmemiştir. Bilakis bir kısmı diğer kısmını tasdik eder. Ondan bildiğinizle amel edin, bilmediğiniz kısmını âlimine arz edin.”

Diğer lafzında: “Müteşabih olanına iman edin” şeklinde gelmiştir.[4]

Ömer b. El-Hattâb radıyallahu anh şöyle demiştir: “Muhakkak ki sizinle Kur’an’ın müteşâbihleri hakkında tartışacak insanlar gelecektir. Onların yakalarından sünnetlerle tutun. Zira sünnet ashâbı, Allah’ın kitabını en iyi bilenlerdir.”[5]

Tâvus rahimehullah’tan: İbn Abbas radıyallahu anhuma, Hâricî’lerin Kur’ân hakkında söylediği şeylerden bahsederek şöyle dedi:

“Muhkem ayetlerine iman ederler, müteşâbihlerine gelince helâk olurlar.”[6]

İbn Kesir rahimehullah şöyle der: “Allah Teâla Kur’an’da kitabın anası olan muhkem ayetlerin yani: hiçbir insana kapalı gelmeyecek şekilde delaleti apaçık olan beyanların bulunduğunu haber veriyor. Diğer bir kısım ayetlerin de insanlardan çoğuna veya bazılarına delaleti kapalı gelen ayetler olduğunu bildiriyor. Kim kendisine kapalı gelen muteşabihleri, açık olanlarına döndürür ve müteşabih olanlara muhkem olanlarla hükmederse hidayet bulur. Kim de aksini yaparsa sapar.”[7]

Ehl-i sünnetin alameti açık delillerle istidlal yapmalarıdır. Sapıklık ehlinin alameti ise müteşabih delillerle istidlal yapmalarıdır. Müteşabihin birçok anlamları vardır.

Şeytanın Vahyiyle Bu Anlamlardan Birini Tercih Eden Sapar:

وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ

Üzerine Allah isminin zikredilmediği şeylerden yemeyin; çünkü o bir fıskdır. Muhakkak ki şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmelerini telkîn edeceklerdir. Onlara itaat ettiğiniz takdirde, şüphe yoktur ki, siz de müşriklerden olursunuz” (En’am 121)

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ *كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ

İnsanlardan, Allah hakkında bilgisizce mücadele eden ve her azılı şeytana uyan kimseler vardır. O şeytan hakkında şu takdir olunmuştur ki, kim onu dost edinirse, o onu saptırır ve cehennem azabına sevk eder” (Hac 3-4)

Hevâ İle Müteşabihin Anlamlarından Birini Tercih Eden Sapar:

يَادَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَى فَيُضِلَّكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ

Ey Dâvûd! Biz seni yeryüzünde bir halîfe kıldık. İnsanlar arasında adaletle hükmet; hevâna tabi olma; aksi halde Allah'ın yolundan seni saptırır. Allah'ın yolundan sapanlara ise, hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azâb vardır.” (Sad 26)

Re’yi (Görüşü) İle Müteşabihin Anlamlarından Birini Tercih Eden Sapar:

إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدَى

Putların bu isimleri, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değil. Allah, onlar hakkında herhangi bir delil de indirmemiştir. Onlar sadece zanna ve canlarının istediği şeye tâbi oluyorlar. Oysa onlara, Rablerinden rehber de gelmişti.” (Necm 23)

وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ

Eğer yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar; zira onlar, zandan başka bir şeye uymuyorlar ve dolayısıyla sadece saçmalıyorlar.” (En’am 116)

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْزِعُ العِلْمَ بَعْدَ أَنْ أَعْطَاكُمُوهُ انْتِزَاعًا، وَلَكِنْ يَنْتَزِعُهُ مِنْهُمْ مَعَ قَبْضِ العُلَمَاءِ بِعِلْمِهِمْ، فَيَبْقَى نَاسٌ جُهَّالٌ، يُسْتَفْتَوْنَ فَيُفْتُونَ بِرَأْيِهِمْ، فَيُضِلُّونَ وَيَضِلُّونَ

Muhakkak ki Allah ilmi size verdikten sonra çekip almak suretiyle kaldırmaz. Lakin âlimlerin canlarını ilimleriyle birlikte almak suretiyle kaldırır. Geriye cahil insanlar kalır. Onlara fetva sorarlar, onlar da görüşleriyle fetva vererek hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar.”[8]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أُنْزِلَ الْقُرْآنُ عَلَى سَبْعَةِ أَحْرُفٍ، فَالْمِرَاءُ فِي الْقُرْآنِ كُفْرٌ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ فَمَا عَرَفْتُمْ مِنْهُ فَاعْمَلُوا بِهِ، وَمَا جَهِلْتُمْ مِنْهُ فَرُدُّوهُ إِلَى عَالِمِهِ

Kur’ân yedi harf üzere indirilmiştir. Kur’ân hakkında tartışmak küfürdür. (bunu üç defa söyledi) Ondan bildiğinizle amel edin, bilmediğinizi âlimine götürün.”[9]

Sırf salih bir imamın sözünden dolayı müteşabihin anlamlarından birini tercih eden sapar: Allah Teâla şöyle buyurur:

اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ

Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesîh'i kendilerine Rab edinmişler.” (Tevbe 31)

Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَتَتْبَعُنَّ سَنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ، شِبْرًا شِبْرًا وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ، حَتَّى لَوْ دَخَلُوا جُحْرَ ضَبٍّ تَبِعْتُمُوهُمْ»، قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، اليَهُودُ وَالنَّصَارَى؟ قَالَ: «فَمَنْ»

Muhakkak ki sizden öncekilerin sünnet/adetlerine adım adım, dirsek dirsek uyacaksınız. Hatta onlar bir keler deliğine girseler siz de onlara uyacaksınız.” Dedik ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Yahudilere ve Hristiyanlara mı?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Başka kim olacak?” buyurdu.[10]

Fasık Bir İmamın Sözünden Dolayı Müteşabihin Anlamlarından Birini Tercih Eden Sapar:

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ

Ey iman edenler! Hahamların ve râhiplerin çoğu, halkın mallarını haksız yere yemekte ve (onları) Allah'ın yolundan alıkoymaktadırlar.” (Tevbe 34)

Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنِّي لَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي إِلَّا الْأَئِمَّةَ الْمُضِلِّينَ

Ümmetim hakkında en çok saptırıcı imamlardan korkarım.”[11]

Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي كُلُّ مُنَافِقٍ عَلِيمِ اللِّسَانِ

Muhakkak ki beni ümmetime karşı en çok korkutan şey dili âlim olan her münafıktır.”[12]

Diğer Bir Delil Sebebiyle Müteşabihin Anlamlarından Birini Tercih Eden, Asla Sapmaz:

فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى

Kim benim hidayetime uyarsa, ne sapıtır, ne de bedbaht olur.” (Taha 123)



[1] Sahih. Buhari (4547); Muslim (2665); Tirmizi (2996); Ebu Dâvud (4598)

[2] Sahih. İbn Hibban (1/278)

[3] Hasen. Taberi (5/193) İbnu’l-Munzir (217) İbn Ebi Hatim (3167, 3174)

[4] Sahih. Ahmed (2/178, 181) İbn Sad (4/179) İbn Mace (85) Herevi zemmu’l-Kelam (48) İbn Ebi Asım el-Ahad ve’l-Mesani (812) el-Lalekai (1120) Haris b. Ebi Usame Müsned (734) el-Elbani es-Sahiha (1522)

[5] Sahih mevkuf. Dârimî, (1/62) İbn Batta’nın el-İbâne’de (83, 84, 790) mutabi rivayetiyle eser sahihtir. Bu eseri ayrıca Âcurrî, eş-Şerîa’da (1/175); İbn Abdilberr, el-Câmi’de (1927); el-Lâlekâî, İtikad’da (1/94) rivayet etmişlerdir.

[6] Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe (37902); Abdurrazzâk (11/423) el-Elbânî, Zılâlu’l-Cenne’de (485) isnadı sahih demiştir.

[7] Tefsiru İbn Kesir (2/6)

[8] Sahih. Buhari (7307) Re’y (şahsi görüş) ve kıyasla zorlamanın kötülenmesi babı

[9] Sahih. Taberî Tefsir (1/21) İbn Hibbân (1/275) Ahmed (2/300) Ebû Ya'lâ (10/410) Hatib Tarih (11/26)

[10] Sahih. Buhari (7320) Muslim (6952)

[11] Sahih. İbn Hibbân (10/431) Ahmed (4/123) Bezzar (8/413)

[12] Sahih. Ahmed (1/22) Abd b. Humeyd (11) Firyabi Sıfatu’l-Munafık (24) Beyhaki Şuab (1777)

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...