Aişe radıyallahu anha’dan:
كَانَ شَعْرُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَوْقَ الْوَفْرَةِ، وَدُونَ الْجُمَّةِ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in saçları kulak memesi ile
omuzları arasında idi.”[1]
Enes radıyallahu anh’den:
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَضْرِبُ شَعَرُهُ مَنْكِبَيْهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem saçlarını omuzlarına kadar indirirdi.”[2]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
مَنْ كَانَ لَهُ شَعْرٌ
فَلْيُكْرِمْهُ
“Kim saç bırakırsa ona ikram etsin (bakımını yapsın)”[3]
Hureym b. Fâtik radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem bana şöyle buyurdu:
«أَيُّ رَجُلٍ أَنْتَ لَوْلَا خَلَّتَانِ فِيكَ» ، قُلْتُ: يَا
رَسُولَ اللهِ وَمَا هُمَا؟، قَالَ: «تُسْبِلُ إِزَارَكَ وتُرْخِي شَعْرَكَ» ،
قُلْتُ: لَا جَرَمَ لَا أَعُودُ، قَالَ: «فَجَزَّ شَعْرَهُ، وَرَفَعَ إِزَارَهُ»
“Şayet sende iki özellik olmasa ne iyi bir adamsın”
Dedim ki:
“O ikisi nedir ey Allah’ın rasulü!” Buyurdu ki:
“İzarını sarkıtman ve saçlarını salman.” Dedim ki:
“Artık bunları yapmayacağım.” Ravi dedi ki: “Hureym
radiyallahu anh saçlarını kesti ve izarını kaldırdı.”[4]
Saçları Kazımanın
Haricîlerin Alâmeti Olması
Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
«يَخْرُجُ نَاسٌ مِنْ قِبَلِ المَشْرِقِ، وَيَقْرَءُونَ القُرْآنَ
لاَ يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ، يَمْرُقُونَ مِنَ الدِّينِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ
مِنَ الرَّمِيَّةِ، ثُمَّ لاَ يَعُودُونَ فِيهِ حَتَّى يَعُودَ السَّهْمُ إِلَى
فُوقِهِ»، قِيلَ مَا سِيمَاهُمْ؟ قَالَ: " سِيمَاهُمْ التَّحْلِيقُ - أَوْ
قَالَ: التَّسْبِيدُ
“Doğu tarafından bazı insanlar çıkar, Kur’ân’ı okurlar, fakat okudukları
Kur’ân gırtlarınından aşağı geçmez. Atılan bir okun yaydan çıktığı gibi dinden
çıkarlar, sonra da okun yaya dönmediği gibi, onlar da dine geri dönemezler.”
Denildi ki:
“Onların alâmeti nedir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“(Saç veya sakalları) traş etmeleridir” veya “Kazımalarıdır”
buyurdu.”[5]
Enes b. Malik radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
سَيَكُونُ فِي أُمَّتِي اخْتِلَافٌ
وَفُرْقَةٌ، قَوْمٌ يُحْسِنُونَ الْقِيلَ، وَيُسِيئُونَ الْفِعْلَ، وَيَقْرَءُونَ
الْقُرْآنَ، لَا يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ، يَحْقِرُ أَحَدُكُمْ صَلَاتَهُ مَعَ
صَلَاتِهِمْ، وَصِيَامَهُ مَعَ صِيَامِهِمْ، يَمْرُقُونَ مِنَ الدِّينِ مُرُوقَ
السَّهْمِ مِنَ الرَّمِيَّةِ، لَا يَرْجِعُ حَتَّى يُرَدَّ السَّهْمُ عَلَى
فَوْقِهِ، وَهُمْ شِرَارُ الْخَلْقِ وَالْخَلِيقَةِ، طُوبَى لِمَنْ قَتَلَهُمْ
وَقَتَلُوهُ، يَدْعُونَ إِلَى كِتَابِ اللَّهِ وَلَيْسُوا مِنْهُ فِي شَيْءٍ مَنْ
قَاتَلَهُمْ، كَانَ أَوْلَى بِاللَّهِ مِنْهُمْ» قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ،
مَا سِيمَاهُمْ؟ قَالَ: «التَّحْلِيقُ»
“Ümmetimde bir ihtilaf ve fırka olacaktır. Bir topluluk konuşmalarını
güzelleştirecek fakat fiillerini çirkinleştirecekler. Kur’ân’ı okurlar, fakat
okudukları gırtlarını geçmez. Biriniz onların namazı yanında kendi namazını,
onların oruçları yanında kendi orucunu küçümser. Onlar okun yaydan çıkıp da
yaya geri dönmediği gibi, dinden çıkarlar ve geri dönmezler. Onlar mahlukâtın
en şerlisidirler. Onları öldüren ve onlar tarafından öldürülene müjdeler olsun!
Onlar Allah’ın kitabına çağırırlar fakat kendileri ondan bir şey üzerinde
değillerdir. Onların savaştığı kimseler, Allah’a onlardan daha yakındırlar.”
Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Onların alametleri nedir?”
“Traş olmaktır” buyurdu.”[6]
[1]
Sahih.
Ahmed (6/108) Ebu Davud (4187); Tirmizi (1755); İbn Mace (3635)
[2]
Sahih.
Buhari (5903, 5904) Muslim (2338)
[3]
Hasen. Ebu Davud (4163); Tahavi
Muşkilu’l-Asar (3365); Beyhaki Şuab (6455) İbn Abdilberr et-Temhid (24/10)
[4]
Hasen. Ahmed (4/322, 345) Hâkim
(4/216) Taberânî (4/207, 208) Taberânî Sagir (415) İbn Sa’d (6/38) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (1/363) Beyhaki Şuab (5/228) İbn Asakir (16/341)
[5]
Sahih. Buhârî (7562)
[6]
Sahih. Ahmed (3/224) Ebû Dâvûd (4765)
Hâkim (2/161) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (7/16-17) Ebû Ya'lâ (5/337, 426)