Kadınlar ve Sosyal Alanlar

Kadınlar ve Cihad

Bazıları kadınların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber savaşlara katılmalarını ihtilatın cevazına delil getirmişlerdir.

Enes radiyallahu anh şöyle demiştir:

لَمَّا كَانَ يَوْمُ أُحُدٍ، انْهَزَمَ النَّاسُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: وَلَقَدْ رَأَيْتُ عَائِشَةَ بِنْتَ أَبِي بَكْرٍ، وَأُمَّ سُلَيْمٍ وَإِنَّهُمَا لَمُشَمِّرَتَانِ، أَرَى خَدَمَ سُوقِهِمَا تَنْقُزَانِ القِرَبَ، وَقَالَ غَيْرُهُ: تَنْقُلاَنِ القِرَبَ عَلَى مُتُونِهِمَا، ثُمَّ تُفْرِغَانِهِ فِي أَفْوَاهِ القَوْمِ، ثُمَّ تَرْجِعَانِ فَتَمْلَآَنِهَا، ثُمَّ تَجِيئَانِ فَتُفْرِغَانِهَا فِي أَفْوَاهِ القَوْمِ

“Uhud günü insanlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanından kaçmışlardı. Ben Aişe bt. Ebi Bekr ve Umm Suleym radiyallahu anhuma’yı paçalarını sıvamış halde gördüm. Onların ayaklarındaki halhallarını gördüm. Kırbaları sırtları üzerinde taşıyor ve insanların ağızlarına su veriyorlardı. Sonra kırbaları doldurmak için dönüyorlar, doldurduktan sonra getirip yine insanların ağızlarına su veriyorlardı.”[1]

Bu rivayette açıkça belirtildiği gibi, kadınların cihada katılması Uhud savaşında olmuştur. Hicab emri ise Hendek (Ahzab) savaşında, hicretin 5. yılında nâzil olmuştur.

Şeyh Abdullah el-İryânî, Fadailu’l-Hicab ve’r-Reddu ala Duati’l-İhtilat kitabında şöyle cevap vermiştir:

“Kadınlar mahremleriyle beraber çıkıyor, yanında mahremi olmayan kadın çıkamıyordu. Onların çıkışı, dini kayıtlarla ve zaruretten dolayı idi. Şüphesiz halvet de söz konusu değildi.”

* İbn Abdilberr rahimehullah şöyle demiştir: “Kadınların erkeklerle beraber savaşa çıkmaları ancak ordunun büyük olup, galibiyetten emin olmaları halinde söz konusudur.”[2]

Kadınlara cihad farz değildir. Aişe radiyallahu anha: “Ey Allah’ın rasulü! Cihadın en faziletli amel olduğunu görüyoruz. Biz de cihad etmeyelim mi?” deyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لاَ، لَكِنَّ أَفْضَلَ الجِهَادِ حَجٌّ مَبْرُورٌ

Hayır. Lakin en üstün cihad kabul edilmiş hacdır.”[3]

Diğer rivayette:

نَعَمْ، عَلَيْهِنَّ جِهَادٌ، لَا قِتَالَ فِيهِ: الْحَجُّ وَالْعُمْرَةُ

Kadınlara kıtal olmayan cihad vardır; hac ve umre” buyrulmuştur.[4]

Said b. Amr el-Kuraşî dedi ki: “Uzre oğullarından bir kadın olan Umm Kebşe radiyallahu anha dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Bana izin ver de falan orduyla beraber çıkayım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

«لَا» قَالَتْ: يَا نَبِيَّ اللَّهِ، إِنِّي لَا أُرِيدُ الْقِتَالَ، إِنَّمَا أُرِيدُ أَنْ أُدَاوِيَ الْجَرِيحَ وَالْمَرِيضَ قَالَ: «لَوْلَا أَنْ تَكُونَ سُنَّةً، يُقَالُ: خَرَجَتْ فُلَانَةُ، لَأَذِنْتُ لَكِ»

Hayır” dedi. Umm Kebşe dedi ki:

“Ey Allah’ın nebisi! Ben savaşmak istemiyorum, sadece yaralıları ve hastaları tedavi etmek istiyorum.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Şayet: “Falan kadın savaşa çıktı” diyerek bunu sünnet edinecek olmasalardı sana izin verirdim.”[5]

Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma’dan: “Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında otururken bir kadın geldi ve:

“Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah’ın rasulü! Ben kadınların sana gönderdiği bir elçiyim. Allah erkeklerin de, kadınların da rabbidir. Âdem aleyhi's-selâm erkeklerin de, kadınların da babasıdır. Allah seni erkeklere de kadınlara da göndermiştir. Erkekler Allah yolunda çıkıp öldürülüyorlar ve rableri katında diridirler, rızıklanırlar. Allah’ın kendilerine verdikleri ile sevinmektedirler. Çıktıklarında bilmedikleri ecilerleri de vardır. Biz ise onlara hizmet ediyor ve evimizde oturuyoruz. Bizim ecrimiz nedir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona dedi ki:

أَقْرِئِي النِّسَاءَ عَنِّي السَّلَامَ وَقُولِي لَهُنَّ: إِنَّ طَاعَةَ الزَّوْجِ تَعْدِلُ مَا هُنَاكَ وَقَلِيلٌ مِنْكُنَّ تَفْعَلُهُ حَقُّ الرَّجُلِ زَوْجَتُهُ

Kadınlara benden selam söyle ve de ki: Muhakkak kocaya itaat bunlara denktir. Fakat içinizden kocasının hakkını eda eden çok azdır.[6]

Enes radıyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem, kadınlara buyurdu ki;

مِهْنَةُ إِحْدَاكُنَّ فِي بَيْتِهَا تُدْرِكُ عَمَلَ الْمُجَاهِدِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

Sizin evlerinizdeki mihnetiniz mücahidlerin Allah yolundaki ameline ulaştırır.” [7]

Şeyh Bekr Ebu Zeyd rahimehullah şöyle demiştir: “Umm Seleme radiyallahu anha’dan:

“Ey Allah’ın rasulü! Erkekler gazaya çıkıyor, biz çıkmıyoruz. Üstelik biz mirasın yarısını alıyoruz” deyince Allah Teâlâ: “Allah’ın kendisi ile kiminizi kiminize üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin” (Nisa 32) ayetini indirdi.”[8]

Şeyh Ahmed Şakir rahimehullah bu hadisle ilgili olarak Umdetu’t-Tefsir’de (3/157) şöyle demiştir:

“Bu hadis, müminler arasında hayâsızlığın yayılmasını tutkuyla isteyen çağımızdaki iftiracı yalancıların söylediklerini reddetmektedir. Bunlar kadını korunağından, yuvasından, içinde bulunduğu himaye ortamından ve Allah’ın kendisine emrettiği tesettürden soyutlayarak onu kolları, baldırları çıplak, önde yahut arkalarda açık saçık günahkâr bir vaziyette askerliğe almak istemektedirler. Onlar böylelikle aslında, askerlik yaptıkları sırada kadınlardan mahrum kalan genç askerleri lanetli bir şekilde rahatlatmak için bunu istemektedirler. Böylece Yahudiler ile diğer kâfirlere benzemeye çalışmaktadırlar. Kıyamet gününe kadar Allah’ın kesintisiz lanetleri onların üzerine olsun.”[9]

Zayıf Kıssalar

Umm Umare radiyallahu anha’nın savaşa fiilen iştirak ettiği ve yine Esma bt. Yezid radiyallahu anha’nın Yermük savaşına fiilen iştirak ettiğine dair rivayetler ileri sürülmüştür.

Her iki kıssa da hüccet değeri taşımayan zayıf rivayetlerdir.

Umm Umare’nin savaşa iştirak ederek bizatihi kıtal yaptığına dair rivayet, isnadında bulunan Muhammed b. Ömer el-Vakidî’nin metruk olması sebebiyle zayıftır.[10]

Esma bt. Yezid radiyallahu anha’nın Yermük harbine katılarak yedi rum askerini çadır direğiyle öldürdüğüne dair rivayet zayıftır. İsnadında Muhacir mevla Esma meçhuldür.[11]

Kadınların İdareci Olması

Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor:

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ

“Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur.” (Nisa 34)

Ebu Bekre radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

لَنْ يُفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أَمْرَهُمْ امْرَأَةً

 “İşlerinin idaresini kadınlara veren bir kavim asla kurtuluşa ermez.”[12]

Hadisin ravisi Ebu Bekre radıyallahu anh, Cemel savaşında yer almayı istememiş, bu hadisi delil göstermiştir.[13]

Cemel vakasında Aişe radıyallahu anha’nın lider olması, kadının idareci olması hakkında delil olmaz. Zira İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın rivayet ettiği hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, hanımlarına hitaben şöyle demiştir:

لَيْتَ شِعْرِي، أَيَّتُكُنَّ تَنْبَحُهَا كِلابُ الْحَوْأَبِ، يُقْتَلُ عَنْ يَمِينِهَا وَعَنْ شِمَالِهَا قُيَّامٌ مِنَ النَّاسِ، وَمَا كَادَتْ أَنْ تَنْجُوَ

Bilmiyorum, Haveb’in köpekleri hanginize havlar? Onun sağında ve solunda birçok insan öldürülür. Neredeyse kendisi de kurtulamayacak gibi olur.”[14]

Aişe radıyallahu anha, Cemel vakasında Irak’a giderken Beni Amir sularından bir suyun yanına vardı. Orada köpekler havlamaya başladı.

“Buranın adı nedir?” diye sorunca “Hav’eb’dir” dediler. Bunun üzerine Aişe radıyallahu anha

“Ben dönüyorum” dedi. Zubeyr radıyallahu anh dedi ki:

“Henüz değil. Öne geç, insanlar seni görecekler ve Allah onların aralarını düzeltecektir.” Aişe radıyallahu anha:

“Hayır, ben dönmeliyim, çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

كَيْفَ بِإِحْدَاكُنَّ تَنْبَحُ عَلَيْهَا كِلَابُ الْحَوْأَبِ؟

Hav’eb’in köpekleri kendisine havlayacağı vakit sizden birinizin hali nice olacak?[15]

Aişe radıyallahu anha’nın bu hareketinde hatalı olduğu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından bildirilmiş, Aişe radıyallahu anha da Ahzab 33. ayetini okuyarak ağlamış, ömrü boyunca bu hareketinin pişmanlığını çekmiştir.[16]

Ayrıca Aişe radıyallahu anha’nın hilafet için değil, ara bulmak için çıktığı bilinmektedir.[17]

Ebu Bekre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

هَلَكَتِ الرِّجَالُ إِذَا أَطَاعَتِ النِّسَاءَ

 “Erkekler, kadınlara itaat ettiklerinde helak olmuştur.”[18]

Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınlara;

مَا رَأَيْتُ مِنْ نَاقِصَاتِ عَقْلٍ وَدِينٍ أَذْهَبَ لِلُبِّ الرَّجُلِ الحَازِمِ مِنْ إِحْدَاكُنَّ»، قُلْنَ: وَمَا نُقْصَانُ دِينِنَا وَعَقْلِنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: «أَلَيْسَ شَهَادَةُ المَرْأَةِ مِثْلَ نِصْفِ شَهَادَةِ الرَّجُلِ» قُلْنَ: بَلَى، قَالَ: «فَذَلِكِ مِنْ نُقْصَانِ عَقْلِهَا، أَلَيْسَ إِذَا حَاضَتْ لَمْ تُصَلِّ وَلَمْ تَصُمْ» قُلْنَ: بَلَى، قَالَ: «فَذَلِكِ مِنْ نُقْصَانِ دِينِهَا»

Aklı ve dini eksik olduğu halde sizden birinin akıl sahibi erkeklerin aklını gidermesi gibisini görmedim!” buyurunca kadınlar dediler ki:

“Dinimizin ve aklımızın eksikliği nedir ey Allah’ın rasulü?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı kadar değil mi?” Onlar: “Evet” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu aklın noksanlığıdır. Adet günlerinde kadın namaz kılamayıp oruç tutamıyor değil mi?” Onlar: “Evet” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“İşte bu da dininin eksikliğidir” buyurdu.”[19]

Âlimler, devlet başkanının erkek olmasının şart olduğunda icma etmiştir.[20]

Ehli Kıbleden hiçbiri kadının imamlığını ve emirliğini caiz görmemiştir. Buna sadece Haricilerden Şebibiye fırkası muhalefet etmiştir.[21]

İmam Begavî şöyle demiştir: “Kadının yönetici ve kadı olmasının uygun olmadığında ittifak edilmiştir. Zira yöneticinin cihad ve müslümanların işlerini idare etmek için dışarı çıkması gerekir. Yine kadı (hâkim) de davaları çözmek için çıkmaya ihtiyaç duyar. Kadın ise avrettir, onun çıkması uygun değildir. Zayıflığından dolayı birçok işleri yerine getirmekten aciz kalır. Kadın eksiktir. Yöneticilik ve kadılık ise velâyetin kemâlini gerektirir. Buna ancak erkeklerden kâmil olanlar uygundur.”[22]

Avrupa’da yapılan bir araştırmada erkek ve kadın deneklere, trende bir yaşlı adamla bir zenci adamın kavgasını karikatürize eden bir resim gösteriliyor. Daha sonra deneklere bu resimde bıçağın kimin elinde olduğu soruluyor. Kadınlar hissi davranıp yanılarak bıçağın zencide olduğunu söylerken, erkekler yaşlı adamda olduğunu söylüyorlar. Resimde bıçak, gerçekten yaşlı adamın elindedir. Bu örnekte, İslam’ın kadına şahitlik konusunda yarım pay verilişinin hikmeti görülmektedir.

Ayet ve hadisler, kadının idareciliğine açık bir kapı bırakmamıştır. Kadınlar; hislerine yenik düşmeleri, erkeklerin sahip olduğu idrak, fikir ve düşünceye sahip olamayışları, şefkat ve vicdan konularında erkeklerden farklı oluşları sebebiyle aklen de lider olamazlar.

Allame Ahmed Muhammed Şakir der ki; “Çağımızın kadınları dış etkilerin büyük tesiriyle kibir, gurur ve isyan ile doludur. Erkeklerle her alanda eşitlik peşindeymiş gibi görünüyorlarsa da temelde ev içinde ve dışında erkeklere tasallut ve görüşlerini dayatma peşindedirler. Kur’an ve sünnette açık naslar ile sabit olan İslam şeriatına karşı açık bir isyan ve eylem içerisindedirler. Kelimenin tam anlamıyla sorumluluk alanlarına girmeyen bölümlerde bile erkeklerin üzerinde sulta kurma peşindedirler.”[23]

Kadınlar ve İstişare Meclisleri

Müslümanların işleri hakkında istişare meclislerine gelince, ne Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında ne de raşid halifeler zamanında kadınlar asla istişare meclislerinin bir üyesi olmamıştır.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kadınlarla musafaha etmeden biat almıştır.[24]

İslam tarihinin bazı safhalarında kadınların belli idarelere getirilmiş olması, üzerine hüküm bina edilecek bir delil değildir. İslam’ın hükümleri ancak Allah’ın kitabı ve Rasulü’nün sünnetindeki sabit delillerden alınır. Sahabe bile olsa, ferdi tasarruflar ile delil getirilemez.

 Hak, kişilerle bilinmez, bilakis kişiler hak ile bilinir.  Haris b. Havt el-Leysî, Ali radıyallahu anh'e şöyle dedi:

“Aişe, Talha ve Zubeyr'in (Allah hepsinden razı olsun) batıl üzerinde toplanacaklarını mı zannediyorsun?" Ali radıyallahu anh dedi ki:

"Ey Haris! İş sana karışık gelmiş! Aşağı bakarsan yukarıyı göremezsin. Hak ve batıl kişilerle tanınmazlar! Sen hakkı öğren, hakkın ehlini de bilirsin. Batıl'ı öğren, onun da kimden geldiğini anlarsın!"[25]

Enes radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

كُلُّ بَنِي آدَمَ خَطَّاءٌ

Her âdemoğlu hata edicidir.”[26]

İşte bu yüzden, seleften (sahabe ve tabiinden) bazılarının içki içtiklerini buluruz fakat “İçki içmek helaldir” diyemeyiz.[27]

Kadınların Oy Kullanmaya Çıkması Daha Çirkindir!

Şeyh Mukbil b. Hâdi rahimehullah şöyle demiştir:

“Kadınların yayın vasıtalarına aldanmamaları gerekir. Nitekim “falan şeyh televizyonda şöyle dedi” denilir.

Derim ki: “Eğer bu şeyhte bir hayır olsaydı televizyona çıkmazdı. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah suret yapanlara lanet etsin” buyurmuştur. Ben onun tamamen hayırsız olduğunu söylemiyorum, lakin bu meclisinde hayır yoktur.

Ya da derler ki; “Filan şeyh kadının nikaplı olarak çıkmasında sakınca olmadığına fetva verdi.” Peki tagutluğa (oy kullanmaya) çıkabilir mi? Bilakis çarşıda, bahçesinde veya işlerinde bir ihtiyacı olup bunu kendisi için yerine getirecek kimsesi yoksa çıkar.

Bu sözümü işiten bütün kadınların oy pusulasını alıp ateşe atmasını umarım. Ancak böylece kendini ateşten kurtarırsın. Zira insanların çoğu kendilerine aldırmaz haldedirler. Hatta İslam ve müslüman kurban edilse dahi, seçimlerde kazanmayı önemsemektedirler!”[28]

Kadının Çalışması

Soru: Müslüman kadının, dine aykırı olmayan mubah işlerde çalışmasına ruhsat var mıdır?

Şeyh İbn Useymin’in cevabı: “Kadının, kadınlara has olan işlerde çalışması, mesela kız çocuklarının öğretilmesi gibi işlerde çalışması uygundur.

İdarî ve fennî işlerde çalışması, evinde kadınlara elbise dikerek terzilik yapması ve buna benzer işler yapması mümkündür. Fakat erkeklere has olan alanlarda çalışması, onlarla ihtilat ederek bir arada bulunacağı için caiz değildir. Bu büyük bir fitne olup bundan sakınmak gerekir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğu sabit olmuştur:

مَا تَرَكْتُ بَعْدِي فِتْنَةً أَضَرَّ عَلَى الرِّجَالِ مِنَ النِّسَاءِ

Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne (imtihan) bırakmadım.”[29]

فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةِ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانَتْ فِي النِّسَاءِ

“Şüphesiz İsrail oğullarının fitnesi kadınlar hakkında olmuştur.[30] Binaenaleyh herkesin ailesini fitne mevkilerinden ve sebeplerinden her durumda uzak tutmalıdır.”

Soru: Müslüman kadının evinin dışında mubah bir işte çalışması ve çocuklarını mürebbilere veya müslüman hizmetçi kadınlara bırakmasının dindeki hükmü nedir?

Şeyh el-Elbani şöyle cevap verdi: “Bu meselede aslolan Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımları şahsında, Allah Teâlâ’nın ümmetin kadınlarına şu hitabıdır:

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى

Evlerinde karar kılsınlar. İlk cahiliyyede olduğu gibi açılıp saçılmasınlar.” (Ahzab 33)

Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Erkekte aslolan dışarı çıkması, kadında aslolan ise evlerde kalıp zorunlu bir ihtiyaç olmadıkça çıkmamalarıdır.” Aişe radiyallahu anha, Allah kadınlara hicabı farz kıldığı zaman Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

إِنَّهُ قَدْ أُذِنَ لَكُنَّ أَنْ تَخْرُجْنَ لِحَاجَتِكُنَّ

Allah siz (kadınlar)in ihtiyaçlarınız için çıkmanıza izin vermiştir.”[31] Kadın, evinden bir ihtiyacı için, cilbabıyla örtünmüş olarak, koku sürünmeden çıkarsa bu caizdir. Ama bu çıkışında az önce işaret ettiğimiz şeylerden birini işleyecek olursa veya evindeki bazı görevlerini ihmal edecek olursa o zaman az önce geçen ayet söz konusu olur:

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ

Evlerinde karar kılsınlar.” (Ahzab 33) Onun bu durumda çıkıp da çocuklarını hizmetçilere bırakması caiz olmaz. Anne çocuğunun ihtiyaçlarını ve onlara uygun gelen eğitici yönlendirmeleri daha iyi bilir.”[32]



[1] Sahih. Buhârî (2880) Muslim (1811)

[2] et-Temhid (19/266)

[3] Sahih. Buhârî (1520)

[4] Sahih. İbn Mâce (2901) Ahmed (24158)

[5] Sahih. Taberânî Evsat (4/363) Şahitleri için bkz.: el-Elbani es-Sahiha (2740)

[6] Hasen. İbn Ebi’d-Dunya Mudaratu’n-Nas (173) İbn Ebi’d-Dunya el-Iyal (528) İbn Bişran Emali (11)

[7]  Hasen ligayrihi. Ebu Ya'la (6/140, 141) Ali el-Harbi el-Fevaid (75) Bezzar (13/339) Taberani Evsat (3/163) Beyhaki Şuab (8742-3) İbn Şahin et-Tergib (452) İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (1650) Busayri İthaf (3919) İbn Cevzi İlelu’l-Mutenahiye (2/631) İsnadında Ruh b. El-Museyyeb’in hıfzı kuvvetli değildir. Ancak az önce geçen Cabir radiyallahu anh hadisi buna şahit olmaktadır. Yine hadisin zayıf tariklerle gelmiş şahitleri de vardır:

* İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan zayıf isnadla: Bezzar (11/377) Cuz’u Luveyn (112)  isnadında Ruşdeyn b. Kureyb zayıftır. Bkz.: el-Elbani ed-Daife (5340)

* Esma bt. Yezid radıyallahu anha'dan zayıf isnadla; Bezzar (2/181) Beyhaki Şuab (6/420) İbn Asakir (7/363, 29/66) Ebu Nuaym Marifetu’s-Sahabe (7512) Bkz.: el-Elbani ed-Daife (6242)

[8] Sahih. Ahmed, Hâkim ve başkaları sahih bir isnad ile rivayet etmişlerdir

[9] Bekr Ebu Zeyd, Hirasetu’l-Fadile (s.55-56)

[10] Çok zayıf. İbn Sa’d, Tabakat (8/415)

[11] Zayıf. Said b. Mansur (6/372) İbn Ebi Asım, el-Ahad ve’l-Mesani (3349) Taberânî (24/157)

[12] Sahih. Buhari (4425, 7099) Hakim (2/128) Tirmizi (2262) Nesai (5388) Tayalisi (2811) Ahmed (5/43) Dulabi Kuna (1/18) Beyhaki (3/90)

[13] İbn Kesir el-Bidaye (6/291) İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (4474) Nuaym b. Hammad el-Fiten (s.97)

[14] Sahih. Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (12/160) Taberi Tarihi (5/170) İbn Kesir el-Bidaye (6/290) Metalibu’l-Aliye (4464)

[15] Sahih. Ahmed (6/52, 97) İbn Hibban (15/126) Hakim (3/129) İbn Ebi Şeybe (7/536) Ebu Ya’la (8/282) Bezzar (3275)  Beyhaki, Delail (6/41) Taberi (5/171) İbn Sa’d (8/56) Nuaym b. Hammad el-Fiten (s.45)

[16] Sahih. Ebu Nuaym el-Hilye (2/48) Ahmed Zuhd (920) Buhari Halku Ef’ali’l-İbad (s.56) İbn Sa’d (8/73) Nuaym b. Hammad Fiten (s.44) Ayrıca bkz.: Buhari (4753) İbn Hacer, Tagliku’t-Ta’lik (5/366) İbn Hibban (16/41-42) Hakim (4/9) Ahmed (1/276, 349)

[17] bkz.: Kurtubi (14/181)

[18] Hasen. Hakim (4/291) Ahmed (5/45) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (2/34) İbn Masi Ahiru Cüz (11/1) Fethu’l-Vehhab (1/197) Suyuti Lealiu’l-Masnua (2/147) Hakim bu hadise sahih demiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.

[19] Sahih. Buhari (304) Muslim (79, 80)

[20] Şankıti Advau’l-Beyan (1/55) ed-Demici İmametu’l-Uzma (s.225) İbn Hazm Meratibu’l-İcma (s.125) İbn Hazm Faslu’l-Makal (4/110) Begavi Şerhu’s-Sunne (10/77) Kurtubi (5/168) Ahmed Muhammed Şakir Umde (3/164) Gazali Fadaihu’l-Batıniye (s.180) Ahmed Şibli el-İslam (s.226) Bağdadi el-Fark Beyne’l-Firak (110) Şevkâni Neylu’l-Evtar (9/168) Vehbe Zuhayli Fıkhu’l-İslami (6/693)

[21] İbn Hazm Faslu’l-Makal (4/110) Kurtubi (1/271) Demici (s.227)

[22] Begavi, Şerhu’s-Sunne (10/77)

[23] Ahmed Muhammed Şakir, Umdetu’t-Tefasir (3/164)

[24] bkz.: Mustafa es-Sıbai el-Mer’etu Beyne’l-Fıkhi ve’l-Kanun (s.151) Abdulaziz b. Baz er-Resail ve’l-Fetava’n-Nisaiye (s.23-37)

[25] Bunu; Ya'kûbî, Tarih (s.192), Tûsî, el-Emali (134) Belazurî Ensabu'l-Eşraf (2/239 no: 296 ve 2/274 no: 358), el-Muhtar, Nehcu'l-Belaga (262) Meclisî Biharu'l-Envar (22/105) rivayet etmişlerdir.

* Kadı Abdulcebbar Tesbitu Delailu'n-Nubuvve adlı kitabında (1/211) muallak olarak Ali radıyallahu anh'den rivayet etmiş, Ebu'l-Muzaffer es-Sem'anî (Tefsirinde), Ragıb el-İsfehani (ez-Zeria'da), Gazali, el-Munkız Mine’d-Dalal (s.7) İhyau Ulum (1/103) ve Mizanu'l-Amel'de), Zemahşeri Keşşaf'ta, İbnu'l-Cevzi Telbisu İlbis'te muallak olarak Ali radıyallahu anh'ten nakletmişler, ilim ehli bu sözün anlamının doğruluğunu tasdikleyerek telakki bi'l-kabul ile kabul etmişlerdir. Bkz.: Kurtubi (1/340) Feyzu’l-Kadir (1/210, 4/17) Sıddık Hasen Han Kannuci Ebcedu’l-Ulum (1/126)

[26] Hasen. Ahmed (3/198) Darimi (2/213 no;2730) Tirmizi (2499) İbn Mace (4251) Hâkim (4/272) Abd b. Humeyd (1197) Elbani; “Hasen” dedi. Sahihu’l-Cami (4/171 no;4391)

[27] bkz.: Muhammed Ahmed el-Mukaddem Avdetu’l-Hicab (s.409)

[28] Tuhfetu’l-Mucib – Tahrimu’l-İntihabat Ale’n-Nisa

[29] Sahih. Buhârî (5096) Muslim (2740)

[30] Sahih. Muslim (2742)

[31] Sahih. Buhari (4795) Muslim (2170)

[32] Fetava’l-İmarat (100)

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...