Pantolon Giymenin Hükmü


Burayde b. Husayb radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لا تُصَلِّ فِي سَرَاوِيلَ لَيْسَ عَلَيْكَ رِدَاءٌ

Üzerinde rida (cübbe gibi uzun elbise) olmadan şalvar ile namaz kılma.”[1]

İbn Ömer radıyallahu anhum’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فَلْيُصَلِّ فِي ثَوْبَيْنِ، فَإِنْ لَمْ يَكُنْ عَلَيْهِ إِلَّا ثَوْبٌ فَلْيَأْتَزِرْ بِهِ، ثُمَّ لِيُصَلِّ، وَلَا تَشْتَمِلُوا اشْتِمَالَ الْيَهُودِ، فَإِنَّ اللَّهَ أَحَقُّ أَنْ يُتَزَيَّنَ لَهُ

Biriniz namaz kıldığı zaman iki elbise içinde kılsın. Eğer sadece bir elbisesi varsa onu izar edinsin, sonra namaz kılsın. Yahudilerin sarınması gibi sarınmayın. Zira Allah, kendisi için süslenilmeye en layık olandır.”[2]

Şeyh el-Elbani rahimehullah’a: “Pantolon giymenin hükmü nedir?” diye soruldu.

Şöyle cevap verdi: “Pantolon Müslümanların bu zamanda uğradıkları musibetlerdendir. Bunun sebebi kâfirlerin Müslümanların ülkelerine savaş açmaları ve âdetleriyle gelerek Müslümanların da onları taklid etmeleridir. Bazı Müslümanlar bunu benimsemişlerdir. Bu konu uzundur. Lakin kısaca şöyle diyebilirim:

Pantolon giymekte iki afet vardır:

Birincisi: Avreti belli etmektedir. Özellikle geniş ve örtücü olan uzun elbise giymeden pantolonla namaz kılanın kalçaları gibi avret yerleri hatta secde ederken kalçalarının arası belli olur. Maalesef bu özellikle cemaatle namazda şahit olunan bir durumdur. Kişi önünde pantolonlu birinin kalçaları ve uyluklarını görür. Hatta bundan daha kötüsü de olur. Bu pantolondaki birinci afettir ki avreti belli etmesidir. Kadınlar bir yana, erkeğin dahi avretini belli eden elbise giymesi caiz değildir. Bu konuyu Hicabu’l-Mer’eti’l-Muslime kitabımda açıklamış bulunuyorum.

İkinci afet: pantolonun kâfirlerin elbisesi olmasıdır. Asırlar boyunca hiçbir zaman pantolon Müslümanların kıyafeti olmamıştır. Nitekim (İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan gelen rivayette) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğu sabit olmuştur:

بُعِثْتُ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ بِالسَّيْفِ حَتَّى يُعْبَدَ اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، وَجُعِلَ رِزْقِي تَحْتَ ظِلِّ رُمْحِي، وَجُعِلَ الذِّلَّةُ وَالصَّغَارُ عَلَى مَنْ خَالَفَ أَمْرِي، وَمَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ

Kıyametin önünde, kılıçla gönderildim ki hiçbir şey ortak koşulmadan yalnızca Allah’a ibadet edilsin. Rızkım mızrağımın gölgesi altında kılındı. Emrime muhalefet edenlere zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendini bir kavme benzetirse onlardandır.”[3]

Muslim’in Sahih’inde şöyle gelmiştir: Bir adam Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldi ve selam verdi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu:

إِنَّ هَذِهِ مِنْ ثِيَابِ الْكُفَّارِ فَلَا تَلْبَسْهَا

O kâfirlerin giydiği elbisedir. Sen giyme onları.”[4]

Bu yüzden pantolon giymekle müptela olan her Müslümanın, bunun üzerine; Pakistan’lı veya Hindistan’lı kardeşlerimizin giydikleri gibi uzun bir ceket veya diz kapaklarına kadar inen uzun gömlek giymeleri gerekir. Hakikatte bu, pantolonun Müslümanın avretini belli etmesini gizler.”

Yine şöyle demiştir: “Mescide girdiğimde namaz kılan, bazısı Kitap ve sünnet davetini benimsemiş olan gençleri görmem beni çok üzmektedir. Önümde namaz kılanlara hayret ettim! Müslüman mı namaz kılıyor yoksa bir münafık mı namaz kılıyor diye şaşırıyorum!

Neden mi? Çünkü adına pantolon denilen kâfir elbisesini giymiş! Uylukları ve kalça kasları bellidir! Bazen secde ettiğinde iki uyluğu arasındaki, arkasındakilere belli olmaktadır. Bu islamî bir elbise midir ey cemaat?

Allah Azze ve Celle için hayır, kesinlikle değil! Lakin bu taklittir. Burada taklitten çok çok şikâyet ederiz. Meğer daha da kötü bir taklide müptela olmuşuz! Zira nasıl olabilir? Bizler Müslümanları ve din imamlarını taklid etsek, İslam bizden dini doğrudan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den almamızı ister! Halimize bakın ki bugün kâfirlerin imamlarını taklid eder olmuşuz da erkek-kadın-genç fark etmeksizin giyimde bu kanunu koyuyoruz! Herhangi bir araştırma, sorgulama veya tetkik olmaksızın geleni kabul eder olmuşuz!

Şöyle demek hakkımdır: Ben Müslüman ümmetin – genelleme yapmak istemiyorum, ancak onlardan bir kısmını kastediyorum – içinde bulundukları bu konumda oldukları müddetçe İslam’ın izzetini tekrar döndürebileceklerine inanmıyorum.”[5]

Elbani rahimehullah’a şöyle soruldu: “Üzerinde cübbe ve sarık bulunmaksızın şalvar giymek kâfirlere benzemek sayılır mı?

Cevap: Soruyu soran bol şalvarları mı kastediyor yoksa bugün pantolon dedikleri şeyi mi kastediyor bilmiyorum. Şalvarın ismi pantolona değiştirilmiştir!

Eğer soru sahibi bizim şalvardan anladığımız şeyi kastediyorsa o bol ve geniş bir elbisedir ve bunu bazı Müslümanlar giymeye devam etmişlerdir. Eğer bunu kastediyorsa bu kâfirlere benzemek sayılmaz.

Ama üzerinde defalarca tekrar ederek durduğumuz pantolona gelince, o Müslümanların elbisesinden değildir. Zira avreti belli edecek darlıktadır. Ne kadar bollaştırılsa da dardır. Bu isabetli olanın aksidir. Bugünün hayat düzeni maalesef böyledir. Pantolon giymek kâfirlere benzemektir, şalvar giymek ise böyle değildir.”

Yine bir kaset kaydında Şeyh el-Elbani şöyle demiştir: “Pantolonda iki musibet vardır:

Birinci musibet: Pantolon giymek kâfirlere benzemektir. Müslümanlar geniş ve bol şalvarlar giymeye devam etmişlerdir. Suriye ve Lübnan’da bazı Müslümanlar hala giymeye devam etmektedirler.

Müslümanlar, sömürgeciler yerleşip de kötü etkilerini bırakıncaya kadar pantolon nedir bilmezlerdi. Müslümanlar aptallık ve cahilliklerinden dolayı onlardan görerek benimsediler.

İkinci musibet: Pantolon avreti belli etmektedir. Erkeğin avreti diz ile göbek arasıdır. Namaz kılan pantolon ile oturduğunda Allah’a isyandan olabildiğince uzak olmalıdır. O secde eder, kalçası ise meydandadır! Hatta iki uyluğu arasındaki belli olur!

Bu namaz kılan insan âlemlerin rabbinin huzurunda nasıl bu halde durabilir!

Gariptir ki birçok Müslüman gençler elbiselerinin darlığından dolayı vücut hatlarını belli eden kadınlara karşı çıkıyorlar fakat kendilerini unutuyorlar! Zira karşı çıktıkları şeye kendileri düşmektedirler! Bir kadının vücut hatlarını belli eden dar elbise giymesiyle pantolon giyen bir genç arasında fark yoktur! Onun da kalçası belli olur. Erkeğin kalçası da, kadının kalçası da avrettir. Her ikisi de aynıdır. Gençlerin bu musibete karşı uyanmaları gerekir! Bu musibet Allah’ın diledikleri dışında çok yaygınlaşmıştır, onlar da ne kadar azdır!”[6]



[1] Hasen. Hâkim (4/303) Ebu Davud (636) Beyhaki (2/236)

[2] Hasen. Taberani, Evsat (7/127) İbnu’l-Munzir, el-Evsat (5/36) Beyhaki (2/236)

[3] Sahih. Ahmed (2/50, 92) Ebu Davud (4031) İbn Ebi Şeybe (4/212) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (216) Tahavi Muşkilu’l-Asar (231) Abd b. Humeyd (848). El-Elbani, el-İrva (1269) Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel’in isnadlarında hakkında ihtilaf edilen Abdurrahman b. Sabit b. Sevban bulunmasından dolayı Şuayb el-Arnaut zayıf demiştir. Lakin Ahmed b. Hazlem’in, Hadisu’l-Evzai cüzünde (s.31 no:30) ve Tahavi’nin Muşkilu’l-Asar adlı eserinde (1/238) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayetinde İbn Sabit yerinde el-Evzai vardır. Bu mutabi ile hadis sahihtir. Ayrıca hadisin şahitleri de vardır. Bu hadisi muhaddislerin geneli hasen ve sahih olarak değerlendirmişlerdir. Bkz.: Darekutni el-İlel (9/272) Iraki el-Muğni (1/217) İbn Hacer Fethu’l-Bari (10/271) Busayri İthafu’s-Sadetil-Mahera (4/484) Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (15/509) Suyuti Camiu’s-Sagir (8593) Elbani (Sahihu Ebi Davud, Gayetu’l-Meram, Cilbabu’l-Mer’e)

[4] Sahih. Muslim (2077) Hâkim (4/211) Nesai (5316) Ahmed (2/207, 211)

[5] Salih el-Bekrî el-Yafiî, Tenbihu’r-Rical (s.10-14)

[6] Salih el-Bekrî, Tenbihu’r-Rical (s.19-22)

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...