Kadınlar ve Tebliğ
Semra bt. Nuheyk radiyallahu anha’nın üzerinde kalın bir
örtü ve elinde kamçı ile iyiliği emredip kötülükten yasaklayarak insanları
tedip etmesi hakkındaki rivayet delil getirilmiştir.[1]
Bu rivayet, isnadındaki Ebu Belec sebebiyle zayıftır. Her ne
kadar el-Elbani rahimehullah, er-Reddu’l-Mufham’da (155) isnadı ceyyid dese de,
söz konusu rivayetinde isnadında geçen Ebu Belec, el-Elbani’nin zannettiği
gibi; Yahya b. Ebi Suleym değil, Cariye b. Belec’dir.
Çünkü Yahya b. Ebi Suleym’in, Semra bt. Nuheyk’ten rivayeti
bilinmemektedir.
Darekutni, el-Mu’telef ve’l-Muhtelef’te şöyle demiştir: “Ebu
Belec Cariye b. Belec; Lubeyyi b. Lebba ve Semra bt. Nuheyk’ten rivayette
bulunmuştur. Ondan da; Huşeym ve Muhammed b. Yezid rivayette bulundular. Bize
Muhammed b. Mahled tahdis etti, dedi ki; Muhammed b. Harun el-Muharrami’nin
şöyle dediğini işittim:
“Yahya b. Main dedi ki: “Muhammed b. Yezid el-Vasıti’nin
rivayette bulunduğu Ebu Belec’in ismi Cariye b. Belec’dir. Ebu Belec el-Kebir
ise; Yahya b. Ebi Suleym’dir.”
Bu kıssa, İbn Ebi Hayseme’nin Tarih’inde; Yahya b. Main –
Muhammed b. Yezid - Ebu Belec Cariye b. Belec tariki ile şöyle gelmiştir:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e yetişmiş bir kadın olan
Semra bt. Nuheyk’i yanında bir kamçı ile insanlara vurarak dolaştığını gördüm.
İyiliği emrediyor ve kötülükten yasaklıyordu.”[2]
Böylece bu kıssayı rivayet eden Ebu Belec’in Yahya b. Ebi
Suleym değil, Cariye b. Belec olduğu ortaya çıkmıştır. Cariye b. Belec; Ebu
Belec es-Sagir et-Temimî meçhuldür. Ondan Muhammed b. Yezid el-Vasitî, Muhammed
b. Hasen el-Vasiti ve Yezid b. Harun rivayette bulunmuşlardır. Hakkında cerh ve
ta’dil bilinmemektedir. Bu ravi meçhulu’l-hâldir. Bundan dolayı kıssa zayıftır.
Kıssa sahih olsaydı bile yaşlı bir kadın, genç kadınlara kıyaslanamaz.
Bazıları müminlerin emiri Ömer radiyallahu anh’ın, Şifa’yı
çarşıda muhtesibe olarak görevlendirmesi hakkındaki rivayeti delil
getirmişlerdir.
Yine bu kıssa da zayıftır. Bunu İbn Ebi Asım; Duhaym – bir
adam – İbn Lehia – Yezid b. Ebi Habib isnadıyla şöyle rivayet etti: “Ömer
radiyallahu anh Şifa’yı çarşıda görevlendirdi. Ondan başka bir kadının
görevlendirildiğini bilmiyoruz.”[3]
Bu rivayette üç illet vardır: Duhaym’ın şeyhi mübhemdir. İbn
Lehia zayıftır. Yezid b. Ebi Habib, Ömer radiyallahu anh’a yetişmemiştir. Bu
yüzden Ebu Bekr b. El-Arabî şöyle demiştir: “Ömer radiyallahu anh’ın bir kadını
muhtesibe olarak çarşıda görevlendirdiği rivayet edilmiştir. Bu sahih değildir,
buna itibar edilemez. Bu ancak hadislere bid’at karıştıranların
desiselerindendir.”[4]
Kadın Davetçi Bid’ati!
Şeyh el-Elbânî rahimehullah şöyle demiştir: “Şu
son zamanlarda Dımeşk’te kadınların mescidlerde belirli vakitlerde, “kadın
davetçi” diye iddia ettikleri kadınlardan birinin dersini dinlemek için
toplanmaları sonradan uydurulmuş muhdes (bid’at) işlerdendir.
Bu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ve salih
selefin zamanında yoktu. Onlarda olan uygulama; kadınların eğitiminin hadiste
geldiği gibi özel mekânda veya imkân dâhilinde mescidde erkeklerden ayrı
bulunan bölümde, salih âlimler tarafından verilen deslere katılmaları şeklinde
idi. Aksi halde erkekler onlara galip gelir ve ilim öğrenme ve sorma imkânları
olmaz.
Eğer bugün kadınlar arasında kendisine ilim
verilmiş, kitap ve sünnetten kendisine fetva sorulacak selim fıkıh sahibi
varsa, onun evinde veya kadınlardan birinin evinde özel meclis kurmasında
sakınca yoktur. Bu onlar için daha hayırlıdır.
Nasıl böyle olmasın ki? Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem mescidde cemaatle namaz hakkında dahi:
“Kadınlar için evleri daha hayırlıdır”
buyurmuştur. Müslüman Kadının edep ve haşmetini en fazla korumak zorunda
olduğu, daha fazla çıkamayacağı namaz halinde bile durum böyle olduğuna göre,
peki ya ilim için evlerinde toplanmaları onlar için nasıl daha hayırlı olmaz?
Özellikle de onlardan bazısı sesini yükseltir,
başkaları da onlara katılır. Böylece mescidde onların bu sesleri çirkin ve
kötülenmiş bir şey olur. Maalesef işittiğimiz ve şahit olduğumuz şeyler
böyledir.
Sonra bu bid’at’in Umman gibi başka yerlerde de yayıldığını gördüm.
Allah’tan her sonradan çıkarılmış bid’atten selamette kılmasını dileriz.”[5]
Şeyh el-Elbani'nin diğer bir fetvası şu
şekildedir:
Soru: “Bazı kadınlar, kadınları davet için
çıkıyor, onları evlerinde ziyaret ediyorlar, davet etmek ve onlara özel ders
vermek için oturuyorlar. Nitekim bunu çokça yapıyorlar. Bu durum Allah
Teâlâ’nın kadınlara evlerinde karar kılmaları emrine aykırı mıdır? Zira onlar
vasıtalara binip gidiyorlar. Özellikle burada kadınların araba sürmesine izin
veriyorlar ve şu şunu, şu da şunu götürüyor. Bu uygun mudur?”
Cevap: Ben bu işin asrımızın problemlerinden olduğuna
inanıyorum. Bundan dolayı bugün arkadaşlarımızla beraber diyoruz ki: “Burada
erkek ve kadın davetçiler” olması şüphesiz sonradan çıkma işlerdendir.
Kadın davetçiler diye isimlendirmek uygun
değildir. Dinî ilim öğreten kadınlar bulunmasında ise sakınca yok, hatta bu
vaciptir. Zira kadınlar bu kadınlara soru sorarlar. Çünkü birçok kadınlar özel
sorularını faziletli âlimlere sormakta sıkıntı duymaktadırlar.
Eğer gerçekten kadınlar arasında, az önce
açıkladığımız gibi kitap ve sünneti bilen âlimeler varsa, onların kadınlara
gitmesi değil, kadınların ona gidip sormaları gerekir. Çünkü bizler şunu diyen
ilim ehlinin sözünün doğruluğuna inanıyoruz:
“Bütün hayır selefe tabi olmakta, bütün şer ise
sonrakilerin çıkardıkları bid'atlerdedir.”
Burada ve bazen diğer bazı beldelerde durum şu hale ulaşmıştır: Kadın
mescidde minbere çıkıyor ve kadınlara ders veriyor! Burada mescid avlusuna
erkekler gelip cemaatle namaz kılabiliyor ve içeri girip namaz kılabiliyorlar.
Şüphe yok ki ben bunun bir bid’at olduğunu söylemekten hiç çekinmiyorum!
Durum sorduğun soruda söylediğin gibidir. Kadına gereken evinde vakarla
oturmasıdır. Eğer kadın, Allah Azze ve Celle’nin dininde bir ilimle
başkalarından ayrıcalıklı olmuşsa, bu konuda erkekler gibi hareket edemez.
Evinden çıkma konusunda erkeklerle eşit olamaz. Nitekim rabbimiz kerim
kitabında:
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ
“(Kadınlar) Evlerinde karar kılsınlar” (Ahzab 33) buyurmuştur.
Kadında asıl olan; dışarı çıkmadıkça gideremeyeceği bir ihtiyacı
olmadıkça çıkmamasıdır. Böylece durum ortadadır: İlim sahibi olan kadının çıkıp
harekete geçmesi ve “davetçi kadın” diye isimlendirilmesi caiz değildir. İlim
öğrenmek isteyen kadının ise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında
olduğu gibi mescide çıkması caizdir. Bununla beraber Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem:
وَبُيُوتُهُنَّ خَيْرٌ لَهُنَّ
“Kadınlar için evleri daha hayırlıdır”[6]
buyurmuştur. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kadınların yatsı namazı
için bile mescide çıkmalarını onaylamıştır.
لا تَمْنَعُوا نِسَاءَكُمُ الْمَسَاجِدَ بِاللَّيْلِ
“Kadınlarınızı gece mescide çıkmaktan engellemeyin”[7]
şeklinde açık yasak da gelmiştir.
Muslim’deki hadiste geçtiği gibi kadınlar, sabah namazından örtülerine
bürünmüş olarak dönüyorlardı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, beş vakit
namazı eda etmeleri için kadınların mescide çıkmalarını onaylamasına rağmen,
evlerinin kendileri için daha hayırlı olduğunu açıklamıştır.
Eğer burada ilim sahibi bir kadın varsa, diğer kadınlar ilim talebi için
de çıkabilir, onun evine gidip oturabilirler. Kadınların ona gidip
toplanmalarında engel yoktur. Bütün bunlar imkân ve takat nispetincedir. Ama
kadın, erkeklerin çıktığı gibi çıkamaz! Zira bu erkeklere benzemek olur.”[8]
[1]
Zayıf. Taberânî (20240)
[2]
Zayıf. İbn Ebi Hayseme, Tarih (3583)
[3]
Çok zayıf.
İbn Ebi Asım, el-Ahadu ve’l-Mesani (3179)
[4]
Ebu Bekr b. El-Arabî, Ahkamu’l-Kur’ân (6/212)
[5] Silsiletu’s-Sahiha (6/179)
[6] Sahih. Ahmed (2/76) Ebu
Davud (567) İbn Huzeyme (1684) Hâkim (1/327) Ziyau’l-Makdisi, el-Muhtare
(13/155) Taberani (13/143)
[7] Sahih. Ahmed (2/43) İbn
Huzeyme (1678) Serrac, Musned (241)
[8] Şeyh el-Elbani Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur, kaset 189,
Fetava’l-Kuveytiye (s.74-80)