Kadın Erkek Karışık Okullarda Okumanın Hükmü

 Şeyh b. Baz’ın Fetvası

Soru: Birçok kızkardeşlerim üniversitelerde okuyorlar. Bazı üniversiteler kadın erkek karışıktır. Şiiler, Hristiyan gençler ve Gayri İslamî gruplara mensup kimseler de bulunmakta. Selefin menhecine uyan selefîye bir kadının böyle okullarda okuması hakkı mıdır?

Şeyh b. Baz rahimehullah’ın cevabı: Bu önemli ve tehlikeli bir meseledir. Kadınların bu büyük fitnenin bulunduğu, kız-erkek karışık okul, lise ve üniversitelerde okumaları hak değildir, bu büyük bir fesattır. Zira bu Allah Azze ve Celle’nin haram kıldığı şeye düşmenin en yakın vesilesidir. Kadınların bu okullarda, üniversitelerde veya liselerde okumaları doğru değildir.

Bilakis kadın erkek karışıklığı olmayan okullarda okumayı araştırmaları veya ilim ehline dinleri hakkında sormak için yazışmaları veyahut Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında olduğu gibi mescidlerde bulunan ilim halkalarında tesettürlü olarak, perde arkasında katılmaları gerekir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar tesettürlü oldukları halde, O’nunla beraber namaz kılarlar, namazı kılınca çıkarlar, hutbeyi ve ilmi dinlerlerdi.

Ama erkeklerle karışık okumaları ise, tesettürlü olsalar dahi asla caiz değildir. Peki ya tesettürlü olmadıkları zaman nasıl olur? O zaman şer/kötülük daha büyüktür. Dininde jeoloji, matematik, beden eğitimi gibi ihtiyacı olmayan dersleri okuması zaruret değildir.  Dininde ihtiyacı olan dersler; namazı, orucu, muameleler, nikâh, talak gibi diniyle ilgili muhtaç olduğu ilimlerdir. En önemli şey ise akide, Kur’an-ı Kerim dersi, Allah’ın haram kıldığı ve farz kıldığı şeyleri bilmektir. Talep edilenler bunlardır. Bundan fazlasını ise erkekler yerine getiriyorlar. Kadınların bunları okumasına ihtiyaç yoktur.

Kadınlardan kız kardeşlerini tedavi için tıp okumalarına bir mani yoktur. Toplumun ihtiyacı olan; kadınların tedavisi için kadınların tıp okumalarında sıkıntı yoktur, iyi ve faydalıdır. Ancak bunu okumalarında kadın erkek karışıklığı olmaması şarttır. Kadın erkek karışık ise olmaz!

Allah’tan sakınan iman etmiş kadına vacip olan fitne sebeplerinden uzak durmasıdır. Görüşünü ve hevasını Allah Azze ve Celle’nin haram kıldığı şeylere bir yol edinmemelidir. Bilakis ilim ehline sormalı ve onlarda bulunan ilimden istifade etmelidir.  Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى

İlk cahiliyye teberrücü gibi teberrüc etmesinler.” (Ahzab 33)

فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ

Sözü yumuşak söylemesinler ki kalbinde hastalık bulunanlar tamah etmesinler.” (Ahzab 32)

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ

Evlerinde karar kılsınlar.” (Ahzab 33)

Kadınlar, çıkmalarını gerektiren maslahat ortaya çıkmadıkça evlerinde durmakla emrolunmuşlardır. Teberrücden, erkekler arasına karışmaktan, erkeklerle halvetten (yalnız kalmaktan) ve erkeklere yumuşak konuşmaktan da yasaklanmışlardır. Bütün bunlar dinine ve ahlakına zarar veren şeylerdir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

صِنْفَانِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ لَمْ أَرَهُمَا، قَوْمٌ مَعَهُمْ سِيَاطٌ كَأَذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ، وَنِسَاءٌ كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ مُمِيلَاتٌ مَائِلَاتٌ، رُءُوسُهُنَّ كَأَسْنِمَةِ الْبُخْتِ الْمَائِلَةِ، لَا يَدْخُلْنَ الْجَنَّةَ، وَلَا يَجِدْنَ رِيحَهَا، وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ كَذَا وَكَذَا

"Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki ben onları görmedim: Ellerinde sığırkuyrukları gibi kamçılarla insanlara vuranlar ve giyinmiş oldukları halde çıplak olan, meyleden ve meylettiren, başlarını deve hörgücü gibi yapan kadınlar! Bunlar cennete giremedikleri gibi, kokusunu dahi bulamazlar. Hâlbuki cennetin kokusu şu ve şu kadar mesafeden hissedilir."[1]

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kadınlardan bu sınıfı şöyle açıkladı: giyinmiş oldukları halde çıplaktırlar, haktan meyleder ve bâtıla meylettirirler. Bunlar cehennemle tehdit edilmişlerdir. Çünkü kendilerine farz olan tesettür ve hicabı yerine getirmemişlerdir. Kendilerini fitneye sürükleyen şeye karşı gevşek davranmışlar, fuhşa düşmeye sebebiyet vermişlerdir. Hareket ve kuvvet ancak Allah’tandır. Kızkardeşlerimize Allah’tan hidayet ve Tevfik dileriz.”[2]

Şeyh b. Baz’ın San’a Üniversitesi Müdürü Abdulaziz el-Mekalih’e Reddiyesi

Allah’a hamd olsun. Rasulullah’a, âline ve ashabına salat ve selam olsun. Bundan sonra.

24/7/1404 tarih ve 5644 sayılı “Es-Siyase” dergisinde San’a üniversitesi müdürü Abdulaziz el-Mekalih’e ait yazıda; kız öğrencilerin, erkek öğrencilerden ayrılmasının talep edilmesinin, dine aykırı olduğunun iddia edildiğini gördüm. Kadın erkek karışıklığının cevazına da, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında Müslümanların namazı tek bir mescidde, kadın erkek beraber kılmalarını delil getiriyor, diyor ki:

Bu yüzden, eğitimin de tek bir mekânda olması gerekir.” Bu sözlerin bir İslam ülkesinde, İslamî bir üniversite müdüründen sadır olması garibime gitti. Ondan erkeklerle kadınlarının sınıflarının ayrılması istenmiş ki, dünya ve ahiret saadeti ve kurtuluş bundadır. Biz muhakkak Allah’a aidiz ve O’na dönücüleriz. Hareket ve kuvvet ancak Allah iledir.

Şüphe yok ki bu söz İslam dinine karşı büyük bir cinayettir! Çünkü din, kadın erkek karışıklığına davet etmiyor ki, bundan men etmeyi talep etmek dine aykırı olsun! Bilakis din, bundan şiddetle yasaklamaktadır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى

“(Kadınlar) evlerinde karar kılsınlar, ilk cahiliyye teberrücü ile teberrüc etmesinler” (Ahzab 33)

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا

Ey Nebî! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle ki, cilbablarını üzerlerinden salsınlar. Bu onların tanınıp da ezaya uğramamaları için uygun olandır. Allah gafur ve rahimdir.” (Ahzab 59)

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ

Mümine kadınlara da söyle; bakışlarını kıssınlar, ferçlerini korusunlar. Kendiliğinden görünen dışında, ziynetlerini göstermesinler. Örtülerini yakaları üzerine salsınlar…” (Nur 31)

وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“…gizledikleri ziynetlerinin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Hepiniz Allah’a tevbe edin ey iman edenler, umulur ki kurtulursunuz.” (Nur 31)

وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ

Onlardan (kadınlardan) bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de en temiz olanıdır.” (Ahzab 53)

Bu ayet-i kerimelerde kadınların, çıkmalarını gerektirecek bir ihtiyaç bulunmadığı sürece, fitneden sakınarak evlerinden ayrılmamalarının dinî emir olduğuna açık bir delalet vardır. Sonra Allah Subhanehu, cahiliyye teberrücünden sakındırmaktadır. Cahiliyye teberrücü: kadınların güzelliklerini ve fitneye düşürücü hallerini erkekler arasında ortaya koymalarıdır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih olarak şöyle buyurduğu gelmiştir:

مَا تَرَكْتُ بَعْدِي فِتْنَةً أَضَرَّ عَلَى الرِّجَالِ مِنَ النِّسَاءِ

Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne (imtihan) bırakmadım.”[3]

Yine Muslim Sahih’inde Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

إِنَّ الدُّنْيَا حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ، وَإِنَّ اللهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا، فَيَنْظُرُ كَيْفَ تَعْمَلُونَ، فَاتَّقُوا الدُّنْيَا وَاتَّقُوا النِّسَاءَ، فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةِ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانَتْ فِي النِّسَاءِ

Muhakkak dünya tatlı ve yeşildir. Şüphesiz Allah sizi orada halifeler kıldı ki nasıl amel edeceğinize bakacak. Dünyadan sakının ve kadınlardan da sakının. Zira İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlar hakkında olmuştu.”[4]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem doğru söylemiştir. Zira kadınlar hakkındaki fitne büyüktür. Özellikle de kadınların çoğunun tesettürü terk ettikleri, cahiliyye teberrücü ile açılıp saçıkldıkları bu asırda! Bu sebeple fuhuş ve çirkinlikler çoğalmıştır. Birçok ülkelerde genç erkek ve kızlardan çoğu Allah’ın kendilerine meşru kıldığı evlilikten uzak duruyorlar.

Allah Subhanehu ve Teâlâ örtünmenin hepsinin kalpleri için en temiz olanı olduğunu açıklamıştır. Bu da gösteriyor ki, bunun yok olması, herkesin kalplerinin pisliğine ve hak yoldan sapmalarına daha yakındır. Bilindiği gibi okul sıralarında kız öğrencinin erkek öğrenci ile beraber oturması fitnenin ve Allah’ın iman etmiş kadınlara farz kıldığı tesettürün terkinin en büyük sebeplerindendir. Allah kadınları az önce geçen Nur Suresi 31. Ayetinde açıkladığı kimseler dışındakilere ziynetlerini göstermekten yasaklamıştır.

Perde arkasına geçme emrinin müminlerin annelerine özel bir emir olduğunu kim iddia edebilir? Hâlbuki bu iddia sağduyudan uzaktır ve bu emrin genel oluşuna delalet eden delillere aykırıdır. Allah Teâlâ: “Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de en temiz olanıdır” buyurmuştur. Bu perdenin yalnızca müminlerin anneleri ve erkek sahabeler için en temiz olduğunu söylemek caiz değildir!

Şüphe yok ki onlardan sonrakiler perde hicabına müminlerin annelerinden ve erkek sahabilerden (Allah onlardan razı olsun) daha çok muhtaçtırlar. Zira iman kuvveti ve hakka basiret bakımından onların farkı büyüktür. Aralarında müminlerin annelerinin de bulunduğu; erkek ve kadınlarıyla Sahabe radıyallahu anhum, nebilerden sonra insanların en hayırlılarıdırlar.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Buhârî ve Muslim’de gelen hadisinde ifade ettiği gibi, nesillerin en üstünleridirler. Perde hicabı onların kalpleri için en temiz olduğuna göre, onlardan sonrakiler bu temizliğe öncekilerden daha çok ve şiddetle muhtaçtırlar. Çünkü tahsise dair sahih bir delil bulunmadıkça, Kitap ve Sünnette gelen nasların ümmetten belli bir kimseye tahsis edilmesi caiz değildir.

Bu naslar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanındaki ve kıyamet gününe kadar gelecek herkes için geneldir. Çünkü Allah Subhanehu Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’i, O’nun asrındaki ve kıyamet gününe kadar gelecek olan insanlara ve cinlere göndermiştir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا

De ki: “Ey insanlar! Ben hepinize Allah’ın rasulüyüm.” (A’raf 158)

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا

Seni ancak insanların tamamına müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe 28)

İşte Kur’ân-ı Kerim, sadece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in asrındakilere değil, onlardan sonra da kendilerine Allah’ın kitabının ulaştığı herkese indirilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ

Bu insanlara uyarılmaları için, O'nun tek bir ilâh olduğunu bilmeleri için ve akıl sahiplerinin öğüt almaları için bir tebliğdir.” (İbrahim 52)

وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ

Sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için bu Kur’ân bana vahyediliyor.” (En’âm 19)

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar ne mescidlerde, ne sokaklarda erkeklerle karışık olmazlardı. Bugünkü ıslahatçıların yasakladıkları ihtilat (kadın erkek karışıklığı) Kur’an, sünnet ve ümmetin âlimlerinin yönlendirdikleri ve fitnesinden sakındırdıkları şeydir.

Hatta Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidindeki kadınlar erkeklerden en uzak arka saflarda namaz kılarlardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururdu:

خَيْرُ صُفُوفِ الرِّجَالِ أَوَّلُهَا، وَشَرُّهَا آخِرُهَا، وَخَيْرُ صُفُوفِ النِّسَاءِ آخِرُهَا، وَشَرُّهَا أَوَّلُهَا

Erkeklerin en hayırlı safları ön sıralar, en şerli safları ise arka sıralardır. Kadınların en hayırlı safları arkalar, en şerli safları da ön sıralardır.”[5]

Erkeklerin en arka safları ile kadınların ilk saflarındaki fitneden sakındırıyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında erkekler, kadınlar mescidden ayrılıncaya kadar beklemekle emrolunuyorlardı ki, mescidlerin kapılarında erkeklerle kadınlar karşılaşmasınlar. Bununla beraber erkek ve kadın sahabelerde iman ve takva mevcuttu. Onlardan sonrakilerin durumları nasıl peki?

Kadınlar yol ortasında yürümekten yasaklanır, yolun kenarlarından gitmekle emrolunurlardı ki, erkeklerle karışmasınlar, birbirlerine dokunmasınlar da yoldaki gidişlerinde dahi fitneye düşmesinler. Allah Subhanehu, müminlerin kadınlarına, cilbablarını üzerlerinden salmalarını ve onunla ziynetlerini örtmelerini emrederek fitneden sakındırmıştır. Allah Teâlâ onları ziynetlerini, yüce kitabında saydığı kimselerin dışındakilere göstermekten yasaklayarak fitne sebeplerinden uzaklaştırmış, iffet sebeplerine teşvik etmiştir. Fesat ve ihtilat (kadın erkek karışıklığı) manzaralarından onları uzaklaştırmıştır.

Peki ya San’a üniversitesi müdürü – Allah onu hidayet etsin ve rüşdünü ilham etsin – bütün bunlardan sonra buna nasıl müsaade eder? İslam’ın buna çağırdığı iddiasıyla ihtilâta (kadın-erkek karışıklığına) nasıl davet edebilir?

Üniversitenin mescid gibi kutsal olduğunu, ders ânının namaz ânı gibi olduğunu nasıl iddia edebilir? Bilindiği gibi fark büyüktür. Allah’ın emrini ve yasağını akleden Allah Subhanehu’nun kulları için koyduğu din kurallarının hikmetini, yüce kitabında erkekler ve kadınlar için beyan ettiği hükümlerin önemini anlar. İman etmiş bir kimsenin kız öğrencilerin ders sıralarında erkeklerin hizasında oturmasının, erkeklerin arkasındaki namaz saflarında kızkardeşleriyle beraber oturması gibi olduğunu söylemesi nasıl mümkün olabilir? İman ve basiretten bir nebze nasibi olan, ne söylediğini akledebilen hiçbir kimse bunu söylemez! Üstelik bu söylediklerimiz şer’î tesettür bulunması halinde söylenmektedir. Peki, bir de erkek öğrencilerin teberrüc yapan, güzelliklerini ve fitneye düşüren bakışlarını ortaya koyan, fitneye sürükleyici konuşmalar yapan kızlarla beraber oturmaları halinde durum nasıl olur? Allah’tan yardım isteriz. Hareket ve kuvvet ancak Allah iledir.

Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ

Gerçi bazen gözler kör olmaz da, yalnız göğüsteki kalpler kör olur.” (Hac 46)

Müdürün: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanından beri Müslümanların vakıası, tek bir mescidde erkeklerle kadınların beraber namaz kılmaları şeklinde olmuştur. Bu yüzden eğitim de tek bir mekânda olmalıdır” demesine gelince, bunun cevabı şudur:

Bu doğrudur. Lakin kadınlar mescidlerin en arkalarında idiler ve tesettürleriyle fitne sebeplerinden korunmaya özen gösteriyorlardı. Erkekler ise mescidin önlerinde idiler. Kadınlar vaaz ve hutbeyi dinliyor, namaza iştirak ediyorlar ve dinlerininin hükümlerini işitip gördükleri kadarıyla öğreniyorlardı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bayram gününde erkeklere vaaz ettikten sonra kadınların yanına gidiyor, onlara öğüt ve hatırlatmalarda bulunuyordu. Çünkü hutbeyi işitmeyecek kadar uzakta idiler. Bütün bunlarda sorun veya sıkıntı yoktur.

Sorun ancak San’a üniversitesi müdürünün, - Allah onu hidayet etsin, kalbini ve dini hakkındaki anlayışını ıslah etsin – “Bu yüzden eğitimin de tek bir mekânda olması gerekir” sözündedir.

Asrımızdaki eğitimi, tek bir mescidde erkeklerin safları arkasında kadınların namaz kılmalarına nasıl benzetir? Hâlbuki bugün bilinen eğitim ile kadınların Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında erkeklerin safları arkasında namaz kılmaları arasındaki fark açıktır. Bu yüzden ıslahatçılar, kadınların eğitim alanlarında erkeklerden ayrılmalarına davet ediyorlar ki, erkekler ayrı yerde, kızlar ayrı yerde olsunlar da öğreticilerden ilmi meşakkatsizce alabilsinler. Çünkü eğitim süreci uzun bir zamandır. Namazın süresi gibi değildir.

Hocalardan dersi özel mahallerinde almaları herkes için koruyucu ve fitne sebeplerinden daha uzaktır. Gençlerin de kızların fitnesinden selamette kalmalarına daha uygundur. Çünkü genç erkeklerin eğitim alanlarında genç kızlardan ayrı olmaları, kendileri için fitneden daha selametli olmakla beraber, dersleriyle meşgul olup hocalarını güzelce dinlemeye ve onlardan ihtilattan uzak bir şekilde ilim almaya özen göstermelerine de daha uygundur. Böylece kızlarla meşgul olmazlar, zehirli bakışmalar ve fücura çağırıcı sözlerden uzak kalırlar.

Allah onu ıslah etsin, müdürün: “Kız öğrencilerle erkek öğrencileri ayırmanın dine aykırı olduğunu” iddia etmesi ise kabul edilemez bir iddiadır. Bilakis bu Allah için ve kulları için nasihatin ta kendisi olup Allah’ın dinini korumak ve onunla amel etmektir.

Nitekim Kur’ân ayetleri ve hadisi şerifler az önce geçti. San’a üniversitesi müdürüne nasihatim Allah Azze ve Celle’den sakınması, bu yaptıklarından dolayı O’na tevbe etmesi, isabetli ve hak olana dönmesidir. Zira hakka dönmek fazilettir ve ilim talibinin hakkı ve insafı aradığının göstergesidir. Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan hepimizi doğru yola hidayet etmesini, bizi ve diğer Müslümanları kendisi hakkında ilimsizce konuşmaktan, saptırıcı fitnelerden ve şeytanın dürtmelerinden korumasını dileriz.

Yine Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan Müslümanların âlimlerini ve önderlerini her yerde ülkelerin ve kulların, dünya ve ahiretleri için en uygun olana başarılı kılmasını, herkesi dosdoğru yoluna hidayet etmesini dileriz. Şüphesiz O Cevvâd ve Kerîm’dir. Allah’ın salat ve selâmı, Nebimiz Muhammed’e, âline, ashabına ve kıyamet gününe kadar onlara güzellikle tâbi olanların üzerine olsun.[6]



[1] Sahih. Malik (Libas,7) Müslim (2128) Ahmed (2/355, 440) İbn Hibban (16/500) Taberani Evsat (2/224) Darimi (isti'zan,15) Deylemi (3783) Beyhaki (2/234)

[2] Fetava Nurun Ale’d-Derb Link:

http://www.binbaz.org.sa/audio/noor/046303.mp3

[3] Sahih. Buhârî (5096) Muslim (2740) Buhârî ve Muslim Usame b. Zeyd radıyallahu anhuma’dan rivayet etmişlerdir. Muslim, Usame ve Said b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl radıyallahu anhum’den rivayet etmiştir.

[4] Sahih. Muslim (2742)

[5] Sahih. Muslim (440) Ahmed (3/387) İbn Ebi Şeybe (1/333) Ebu Davud (678) Nesai (820) İbn Mace (1000-1001) Tayalisi (2408) Darimi (1/325) İbn Huzeyme (3/96) Taberani (8/165) İbn Carud el-Munteka (317) Ebu Ya’la (1102)

[6] Kaynak: Şeyh b. Baz rahimehullah’ın resmî sitesi.

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...