Soru: Birçok kızkardeşlerim üniversitelerde okuyorlar.
Bazı üniversiteler kadın erkek karışıktır. Şiiler, Hristiyan gençler ve Gayri
İslamî gruplara mensup kimseler de bulunmakta. Selefin menhecine uyan selefîye
bir kadının böyle okullarda okuması hakkı mıdır?
Şeyh b. Baz rahimehullah’ın cevabı: Bu önemli ve tehlikeli
bir meseledir. Kadınların bu büyük fitnenin bulunduğu, kız-erkek karışık okul,
lise ve üniversitelerde okumaları hak değildir, bu büyük bir fesattır. Zira bu
Allah Azze ve Celle’nin haram kıldığı şeye düşmenin en yakın vesilesidir.
Kadınların bu okullarda, üniversitelerde veya liselerde okumaları doğru
değildir.
Bilakis kadın erkek karışıklığı olmayan okullarda
okumayı araştırmaları veya ilim ehline dinleri hakkında sormak için yazışmaları
veyahut Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında olduğu gibi mescidlerde
bulunan ilim halkalarında tesettürlü olarak, perde arkasında katılmaları
gerekir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar tesettürlü
oldukları halde, O’nunla beraber namaz kılarlar, namazı kılınca çıkarlar,
hutbeyi ve ilmi dinlerlerdi.
Ama erkeklerle karışık okumaları ise, tesettürlü
olsalar dahi asla caiz değildir. Peki ya tesettürlü olmadıkları zaman nasıl
olur? O zaman şer/kötülük daha büyüktür. Dininde jeoloji, matematik, beden
eğitimi gibi ihtiyacı olmayan dersleri okuması zaruret değildir. Dininde ihtiyacı olan dersler; namazı, orucu,
muameleler, nikâh, talak gibi diniyle ilgili muhtaç olduğu ilimlerdir. En
önemli şey ise akide, Kur’an-ı Kerim dersi, Allah’ın haram kıldığı ve farz
kıldığı şeyleri bilmektir. Talep edilenler bunlardır. Bundan fazlasını ise
erkekler yerine getiriyorlar. Kadınların bunları okumasına ihtiyaç yoktur.
Kadınlardan kız kardeşlerini tedavi için tıp
okumalarına bir mani yoktur. Toplumun ihtiyacı olan; kadınların tedavisi için
kadınların tıp okumalarında sıkıntı yoktur, iyi ve faydalıdır. Ancak bunu
okumalarında kadın erkek karışıklığı olmaması şarttır. Kadın erkek karışık ise
olmaz!
Allah’tan sakınan iman etmiş kadına vacip olan
fitne sebeplerinden uzak durmasıdır. Görüşünü ve hevasını Allah Azze ve
Celle’nin haram kıldığı şeylere bir yol edinmemelidir. Bilakis ilim ehline
sormalı ve onlarda bulunan ilimden istifade etmelidir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
وَلَا تَبَرَّجْنَ
تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى
“İlk cahiliyye teberrücü gibi teberrüc
etmesinler.” (Ahzab 33)
فَلَا تَخْضَعْنَ
بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ
“Sözü yumuşak söylemesinler ki kalbinde hastalık
bulunanlar tamah etmesinler.” (Ahzab 32)
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ
“Evlerinde karar kılsınlar.” (Ahzab 33)
Kadınlar, çıkmalarını gerektiren maslahat ortaya
çıkmadıkça evlerinde durmakla emrolunmuşlardır. Teberrücden, erkekler arasına
karışmaktan, erkeklerle halvetten (yalnız kalmaktan) ve erkeklere yumuşak
konuşmaktan da yasaklanmışlardır. Bütün bunlar dinine ve ahlakına zarar veren
şeylerdir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
صِنْفَانِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ لَمْ أَرَهُمَا، قَوْمٌ
مَعَهُمْ سِيَاطٌ كَأَذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ، وَنِسَاءٌ
كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ مُمِيلَاتٌ مَائِلَاتٌ، رُءُوسُهُنَّ كَأَسْنِمَةِ
الْبُخْتِ الْمَائِلَةِ، لَا يَدْخُلْنَ الْجَنَّةَ، وَلَا يَجِدْنَ رِيحَهَا،
وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ كَذَا وَكَذَا
"Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki ben onları
görmedim: Ellerinde sığırkuyrukları gibi kamçılarla insanlara vuranlar ve
giyinmiş oldukları halde çıplak olan, meyleden ve meylettiren, başlarını deve
hörgücü gibi yapan kadınlar! Bunlar cennete giremedikleri gibi, kokusunu dahi
bulamazlar. Hâlbuki cennetin kokusu şu ve şu kadar mesafeden hissedilir."[1]
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kadınlardan bu
sınıfı şöyle açıkladı: giyinmiş oldukları halde çıplaktırlar, haktan meyleder
ve bâtıla meylettirirler. Bunlar cehennemle tehdit edilmişlerdir. Çünkü
kendilerine farz olan tesettür ve hicabı yerine getirmemişlerdir. Kendilerini
fitneye sürükleyen şeye karşı gevşek davranmışlar, fuhşa düşmeye sebebiyet vermişlerdir.
Hareket ve kuvvet ancak Allah’tandır. Kızkardeşlerimize Allah’tan hidayet ve
Tevfik dileriz.”[2]
Şeyh b. Baz’ın San’a Üniversitesi Müdürü Abdulaziz
el-Mekalih’e Reddiyesi
Allah’a hamd olsun. Rasulullah’a, âline ve ashabına
salat ve selam olsun. Bundan sonra.
24/7/1404 tarih ve 5644 sayılı “Es-Siyase”
dergisinde San’a üniversitesi müdürü Abdulaziz el-Mekalih’e ait yazıda; kız
öğrencilerin, erkek öğrencilerden ayrılmasının talep edilmesinin, dine aykırı
olduğunun iddia edildiğini gördüm. Kadın erkek karışıklığının cevazına da,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında Müslümanların namazı tek
bir mescidde, kadın erkek beraber kılmalarını delil getiriyor, diyor ki:
“Bu yüzden, eğitimin de tek bir mekânda olması
gerekir.” Bu sözlerin bir İslam ülkesinde, İslamî bir üniversite müdüründen
sadır olması garibime gitti. Ondan erkeklerle kadınlarının sınıflarının
ayrılması istenmiş ki, dünya ve ahiret saadeti ve kurtuluş bundadır. Biz
muhakkak Allah’a aidiz ve O’na dönücüleriz. Hareket ve kuvvet ancak Allah
iledir.
Şüphe yok ki bu söz İslam dinine karşı büyük bir
cinayettir! Çünkü din, kadın erkek karışıklığına davet etmiyor ki, bundan men
etmeyi talep etmek dine aykırı olsun! Bilakis din, bundan şiddetle
yasaklamaktadır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ
وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى
“(Kadınlar) evlerinde karar kılsınlar, ilk
cahiliyye teberrücü ile teberrüc etmesinler” (Ahzab 33)
يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ
قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ
مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ
اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
“Ey Nebî! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin
hanımlarına söyle ki, cilbablarını üzerlerinden salsınlar. Bu onların tanınıp
da ezaya uğramamaları için uygun olandır. Allah gafur ve rahimdir.” (Ahzab
59)
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ
يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ
زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى
جُيُوبِهِنَّ
“Mümine kadınlara da söyle; bakışlarını
kıssınlar, ferçlerini korusunlar. Kendiliğinden görünen dışında, ziynetlerini
göstermesinler. Örtülerini yakaları üzerine salsınlar…” (Nur 31)
وَلَا يَضْرِبْنَ
بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى
اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“…gizledikleri ziynetlerinin bilinmesi için
ayaklarını vurmasınlar. Hepiniz Allah’a tevbe edin ey iman edenler, umulur ki
kurtulursunuz.” (Nur 31)
وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ
مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ
وَقُلُوبِهِنَّ
“Onlardan (kadınlardan) bir şey istediğinizde
perde arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için
de en temiz olanıdır.” (Ahzab 53)
Bu ayet-i kerimelerde kadınların, çıkmalarını
gerektirecek bir ihtiyaç bulunmadığı sürece, fitneden sakınarak evlerinden
ayrılmamalarının dinî emir olduğuna açık bir delalet vardır. Sonra Allah
Subhanehu, cahiliyye teberrücünden sakındırmaktadır. Cahiliyye teberrücü:
kadınların güzelliklerini ve fitneye düşürücü hallerini erkekler arasında
ortaya koymalarıdır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih
olarak şöyle buyurduğu gelmiştir:
مَا تَرَكْتُ بَعْدِي فِتْنَةً
أَضَرَّ عَلَى الرِّجَالِ مِنَ النِّسَاءِ
“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne (imtihan)
bırakmadım.”[3]
Yine Muslim Sahih’inde Ebu Said el-Hudrî
radıyallahu anh’den, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir:
إِنَّ الدُّنْيَا حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ، وَإِنَّ اللهَ
مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا، فَيَنْظُرُ كَيْفَ تَعْمَلُونَ، فَاتَّقُوا الدُّنْيَا
وَاتَّقُوا النِّسَاءَ، فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةِ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانَتْ فِي
النِّسَاءِ
“Muhakkak dünya tatlı ve yeşildir. Şüphesiz Allah
sizi orada halifeler kıldı ki nasıl amel edeceğinize bakacak. Dünyadan sakının
ve kadınlardan da sakının. Zira İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlar hakkında
olmuştu.”[4]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem doğru
söylemiştir. Zira kadınlar hakkındaki fitne büyüktür. Özellikle de kadınların
çoğunun tesettürü terk ettikleri, cahiliyye teberrücü ile açılıp saçıkldıkları
bu asırda! Bu sebeple fuhuş ve çirkinlikler çoğalmıştır. Birçok ülkelerde genç
erkek ve kızlardan çoğu Allah’ın kendilerine meşru kıldığı evlilikten uzak
duruyorlar.
Allah Subhanehu ve Teâlâ örtünmenin hepsinin
kalpleri için en temiz olanı olduğunu açıklamıştır. Bu da gösteriyor ki, bunun
yok olması, herkesin kalplerinin pisliğine ve hak yoldan sapmalarına daha
yakındır. Bilindiği gibi okul sıralarında kız öğrencinin erkek öğrenci ile
beraber oturması fitnenin ve Allah’ın iman etmiş kadınlara farz kıldığı
tesettürün terkinin en büyük sebeplerindendir. Allah kadınları az önce geçen
Nur Suresi 31. Ayetinde açıkladığı kimseler dışındakilere ziynetlerini
göstermekten yasaklamıştır.
Perde arkasına geçme emrinin müminlerin annelerine
özel bir emir olduğunu kim iddia edebilir? Hâlbuki bu iddia sağduyudan uzaktır
ve bu emrin genel oluşuna delalet eden delillere aykırıdır. Allah Teâlâ: “Bu,
sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de en temiz olanıdır”
buyurmuştur. Bu perdenin yalnızca müminlerin anneleri ve erkek sahabeler için
en temiz olduğunu söylemek caiz değildir!
Şüphe yok ki onlardan sonrakiler perde hicabına
müminlerin annelerinden ve erkek sahabilerden (Allah onlardan razı olsun) daha
çok muhtaçtırlar. Zira iman kuvveti ve hakka basiret bakımından onların farkı
büyüktür. Aralarında müminlerin annelerinin de bulunduğu; erkek ve kadınlarıyla
Sahabe radıyallahu anhum, nebilerden sonra insanların en hayırlılarıdırlar.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Buhârî ve
Muslim’de gelen hadisinde ifade ettiği gibi, nesillerin en üstünleridirler.
Perde hicabı onların kalpleri için en temiz olduğuna göre, onlardan sonrakiler
bu temizliğe öncekilerden daha çok ve şiddetle muhtaçtırlar. Çünkü tahsise dair
sahih bir delil bulunmadıkça, Kitap ve Sünnette gelen nasların ümmetten belli
bir kimseye tahsis edilmesi caiz değildir.
Bu naslar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in zamanındaki ve kıyamet gününe kadar gelecek herkes için geneldir.
Çünkü Allah Subhanehu Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’i, O’nun asrındaki ve
kıyamet gününe kadar gelecek olan insanlara ve cinlere göndermiştir. Allah Azze
ve Celle şöyle buyurmuştur:
قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ
إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا
“De ki: “Ey insanlar! Ben hepinize Allah’ın
rasulüyüm.” (A’raf 158)
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ
إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا
“Seni ancak insanların tamamına müjdeleyici ve
uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe 28)
İşte Kur’ân-ı Kerim, sadece Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem’in asrındakilere değil, onlardan sonra da kendilerine Allah’ın
kitabının ulaştığı herkese indirilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ
وَلِيُنْذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ
أُولُو الْأَلْبَابِ
“Bu insanlara uyarılmaları için, O'nun tek bir ilâh olduğunu bilmeleri
için ve akıl sahiplerinin öğüt almaları için bir tebliğdir.” (İbrahim 52)
وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَا
الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ
“Sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için bu Kur’ân bana vahyediliyor.”
(En’âm 19)
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar ne mescidlerde, ne
sokaklarda erkeklerle karışık olmazlardı. Bugünkü ıslahatçıların yasakladıkları
ihtilat (kadın erkek karışıklığı) Kur’an, sünnet ve ümmetin âlimlerinin
yönlendirdikleri ve fitnesinden sakındırdıkları şeydir.
Hatta Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidindeki kadınlar
erkeklerden en uzak arka saflarda namaz kılarlardı. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururdu:
خَيْرُ صُفُوفِ
الرِّجَالِ أَوَّلُهَا، وَشَرُّهَا آخِرُهَا، وَخَيْرُ صُفُوفِ النِّسَاءِ
آخِرُهَا، وَشَرُّهَا أَوَّلُهَا
“Erkeklerin
en hayırlı safları ön sıralar, en şerli safları ise arka sıralardır. Kadınların
en hayırlı safları arkalar, en şerli safları da ön sıralardır.”[5]
Erkeklerin en arka safları ile kadınların ilk saflarındaki fitneden
sakındırıyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında erkekler,
kadınlar mescidden ayrılıncaya kadar beklemekle emrolunuyorlardı ki,
mescidlerin kapılarında erkeklerle kadınlar karşılaşmasınlar. Bununla beraber
erkek ve kadın sahabelerde iman ve takva mevcuttu. Onlardan sonrakilerin
durumları nasıl peki?
Kadınlar yol ortasında yürümekten yasaklanır, yolun kenarlarından
gitmekle emrolunurlardı ki, erkeklerle karışmasınlar, birbirlerine
dokunmasınlar da yoldaki gidişlerinde dahi fitneye düşmesinler. Allah
Subhanehu, müminlerin kadınlarına, cilbablarını üzerlerinden salmalarını ve
onunla ziynetlerini örtmelerini emrederek fitneden sakındırmıştır. Allah Teâlâ
onları ziynetlerini, yüce kitabında saydığı kimselerin dışındakilere
göstermekten yasaklayarak fitne sebeplerinden uzaklaştırmış, iffet sebeplerine
teşvik etmiştir. Fesat ve ihtilat (kadın erkek karışıklığı) manzaralarından
onları uzaklaştırmıştır.
Peki ya San’a üniversitesi müdürü – Allah onu hidayet etsin ve rüşdünü
ilham etsin – bütün bunlardan sonra buna nasıl müsaade eder? İslam’ın buna
çağırdığı iddiasıyla ihtilâta (kadın-erkek karışıklığına) nasıl davet edebilir?
Üniversitenin mescid gibi kutsal olduğunu, ders ânının namaz ânı gibi
olduğunu nasıl iddia edebilir? Bilindiği gibi fark büyüktür. Allah’ın emrini ve
yasağını akleden Allah Subhanehu’nun kulları için koyduğu din kurallarının
hikmetini, yüce kitabında erkekler ve kadınlar için beyan ettiği hükümlerin
önemini anlar. İman etmiş bir kimsenin kız öğrencilerin ders sıralarında
erkeklerin hizasında oturmasının, erkeklerin arkasındaki namaz saflarında
kızkardeşleriyle beraber oturması gibi olduğunu söylemesi nasıl mümkün
olabilir? İman ve basiretten bir nebze nasibi olan, ne söylediğini akledebilen
hiçbir kimse bunu söylemez! Üstelik bu söylediklerimiz şer’î tesettür bulunması
halinde söylenmektedir. Peki, bir de erkek öğrencilerin teberrüc yapan,
güzelliklerini ve fitneye düşüren bakışlarını ortaya koyan, fitneye sürükleyici
konuşmalar yapan kızlarla beraber oturmaları halinde durum nasıl olur?
Allah’tan yardım isteriz. Hareket ve kuvvet ancak Allah iledir.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:
فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى
الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ
“Gerçi bazen gözler kör olmaz da, yalnız göğüsteki kalpler kör olur.”
(Hac 46)
Müdürün: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanından beri
Müslümanların vakıası, tek bir mescidde erkeklerle kadınların beraber namaz
kılmaları şeklinde olmuştur. Bu yüzden eğitim de tek bir mekânda olmalıdır”
demesine gelince, bunun cevabı şudur:
Bu doğrudur. Lakin kadınlar mescidlerin en arkalarında idiler ve
tesettürleriyle fitne sebeplerinden korunmaya özen gösteriyorlardı. Erkekler
ise mescidin önlerinde idiler. Kadınlar vaaz ve hutbeyi dinliyor, namaza
iştirak ediyorlar ve dinlerininin hükümlerini işitip gördükleri kadarıyla
öğreniyorlardı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bayram gününde erkeklere vaaz
ettikten sonra kadınların yanına gidiyor, onlara öğüt ve hatırlatmalarda
bulunuyordu. Çünkü hutbeyi işitmeyecek kadar uzakta idiler. Bütün bunlarda
sorun veya sıkıntı yoktur.
Sorun ancak San’a üniversitesi müdürünün, - Allah onu hidayet etsin,
kalbini ve dini hakkındaki anlayışını ıslah etsin – “Bu yüzden eğitimin de
tek bir mekânda olması gerekir” sözündedir.
Asrımızdaki eğitimi, tek bir mescidde erkeklerin safları arkasında
kadınların namaz kılmalarına nasıl benzetir? Hâlbuki bugün bilinen eğitim ile
kadınların Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında erkeklerin safları
arkasında namaz kılmaları arasındaki fark açıktır. Bu yüzden ıslahatçılar,
kadınların eğitim alanlarında erkeklerden ayrılmalarına davet ediyorlar ki,
erkekler ayrı yerde, kızlar ayrı yerde olsunlar da öğreticilerden ilmi
meşakkatsizce alabilsinler. Çünkü eğitim süreci uzun bir zamandır. Namazın
süresi gibi değildir.
Hocalardan dersi özel mahallerinde almaları herkes için koruyucu ve
fitne sebeplerinden daha uzaktır. Gençlerin de kızların fitnesinden selamette
kalmalarına daha uygundur. Çünkü genç erkeklerin eğitim alanlarında genç
kızlardan ayrı olmaları, kendileri için fitneden daha selametli olmakla
beraber, dersleriyle meşgul olup hocalarını güzelce dinlemeye ve onlardan
ihtilattan uzak bir şekilde ilim almaya özen göstermelerine de daha uygundur.
Böylece kızlarla meşgul olmazlar, zehirli bakışmalar ve fücura çağırıcı
sözlerden uzak kalırlar.
Allah onu ıslah etsin, müdürün: “Kız öğrencilerle erkek öğrencileri
ayırmanın dine aykırı olduğunu” iddia etmesi ise kabul edilemez bir
iddiadır. Bilakis bu Allah için ve kulları için nasihatin ta kendisi olup
Allah’ın dinini korumak ve onunla amel etmektir.
Nitekim Kur’ân ayetleri ve hadisi şerifler az önce geçti. San’a
üniversitesi müdürüne nasihatim Allah Azze ve Celle’den sakınması, bu
yaptıklarından dolayı O’na tevbe etmesi, isabetli ve hak olana dönmesidir. Zira
hakka dönmek fazilettir ve ilim talibinin hakkı ve insafı aradığının
göstergesidir. Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan hepimizi doğru yola hidayet
etmesini, bizi ve diğer Müslümanları kendisi hakkında ilimsizce konuşmaktan,
saptırıcı fitnelerden ve şeytanın dürtmelerinden korumasını dileriz.
Yine Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan Müslümanların âlimlerini ve önderlerini
her yerde ülkelerin ve kulların, dünya ve ahiretleri için en uygun olana
başarılı kılmasını, herkesi dosdoğru yoluna hidayet etmesini dileriz. Şüphesiz
O Cevvâd ve Kerîm’dir. Allah’ın salat ve selâmı, Nebimiz Muhammed’e, âline,
ashabına ve kıyamet gününe kadar onlara güzellikle tâbi olanların üzerine
olsun.[6]
[1] Sahih. Malik (Libas,7)
Müslim (2128) Ahmed (2/355, 440) İbn
Hibban (16/500) Taberani Evsat (2/224) Darimi (isti'zan,15) Deylemi (3783)
Beyhaki (2/234)
[2] Fetava Nurun Ale’d-Derb Link:
[3]
Sahih. Buhârî (5096) Muslim (2740) Buhârî ve Muslim Usame
b. Zeyd radıyallahu anhuma’dan rivayet etmişlerdir. Muslim, Usame ve Said b.
Zeyd b. Amr b. Nufeyl radıyallahu anhum’den rivayet etmiştir.
[4]
Sahih. Muslim (2742)
[5] Sahih. Muslim (440) Ahmed (3/387) İbn Ebi Şeybe
(1/333) Ebu Davud (678) Nesai (820) İbn Mace (1000-1001) Tayalisi (2408) Darimi
(1/325) İbn Huzeyme (3/96) Taberani (8/165) İbn Carud el-Munteka (317) Ebu
Ya’la (1102)
[6] Kaynak: Şeyh b. Baz rahimehullah’ın resmî sitesi.