Aişe radıyallahu anha’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
الْحَمَّامُ
حَرَامٌ عَلَى نِسَاءِ أُمَّتِي
“Hamamlar ümmetimin kadınlarına haramdır”[1]
buyurmuştur.
Şam’lıların kadınları Aişe radıyallahu anha’nın yanına girince, Aişe
radıyallahu anha onlara şöyle demiştir:
“Siz kadınları hamamlara giden kimselerin bölgesinden misiniz? Ben
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
أَيُّمَا
امْرَأَةٍ وَضَعَتْ ثِيَابَهَا فِي غَيْرِ بَيْتِ زَوْجِهَا فَقَدْ هَتَكَتْ
سِتْرَهَا فِيمَا بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
“Herhangi bir kadın elbisesini kocasının evinden başka yerde
çıkarırsa Allah ile kendisi arasındaki perdeyi parçalamış olur.”[2]
Saib rahimehullah anlatıyor: “Bazı kadınlar Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in eşi Ummu Seleme radıyallahu anha’nın yanına
girdiler. Onlara:
“Sizler kimlersiniz?” diye sordu. Dediler ki:
“Humus’luyuz.” Umm Seleme radıyallahu anha:
“Şu hamamları olan yerin halkı mısınız?” dedi. Onlar:
“Bir sakıncası mı var?” dediler. Umm Seleme
radıyallahu anha da dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle
buyurduğunu işittim:
أَيُّمَا امْرَأَةٍ نَزَعَتْ ثِيَابَهَا فِي غَيْرِ بَيْتِهَا
خَرَقَ اللَّهُ عَنْهَا سِتْرَهُ
“Herhangi bir kadın, elbisesini evi dışında
çıkarırsa, Allah onun perdesini parçalar”[3]
Muaz b. Enes rahimehullah ve başkaları anlatıyor:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ummu’d-Derda radıyallahu anha’yı hamamdan
gelirken görünce:
“Nereden geliyorsun ey Ummu’d-Derda?” dedi. O da:
“Hamamdan geliyorum ey Allah’ın rasulü!” dedi. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
أَيُّمَا امْرَأَةٍ وضعت ثِيَابَهَا فِي غَيْرِ بَيْتِهَا هتكت
مابينها وبين الله من ستر
“Herhangi bir kadın elbisesini evinden başka yerde
çıkarırsa Allah ile kendisi arasındaki perdeyi parçalamış olur” buyurdu.”[4]
Cabir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
من كَانَ يُؤمن بِاللَّه وَالْيَوْم الآخر فَلَا يدْخل حليلته
الْحمام وَمن كَانَ يُؤمن بِاللَّه وَالْيَوْم الآخر فَلَا يدْخل الْحمام إِلَّا
بمئزر وَمن كَانَ يُؤمن بِاللَّه وَالْيَوْم الآخر فَلَا يجلس على مائدة يدار
عَلَيْهَا الْخمر
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse hanımını
hamama sokmasın. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse hamama peştemalsiz
girmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse üzerinde içki içilen sofraya
oturmasın.”[5]
Kadınların spor yaptıkları salonlar, yüzdükleri sahil ve havuzlar ile
çalışma ortamları da bu hükme dâhildir.
Şeyh Ebu Zerr el-Kalmuni bu hadislerle ilgili olarak
şöyle demiştir:
“Buradaki hamamlar, umumi ifade olup, kadınlara has
olanlardır. Bu hadis, yüzme yerleri ve yazlıkları da kapsar. Allah
Müslümanların kadınlarını buralardan korusun. Buna göre Müslüman kadının,
avretini muhafaza eden Müslüman kadınların yanında, erkeklerin görmesinden emin
olduğu yerde dış elbisesini indirmesi caizdir... Ancak müşrike kadın yabancı
erkek hükmündedir. Mecbur kalmadıkça Müslüman kadının, müşrike kadın yanında
avretini açmaması gerekir. Bundan dolayı Müslüman kadının avretini başka bir
kadının yanında açması caiz değildir. Hatta annesi, kızkardeşi ve kızı dahi
olsa, doğum ve hastalığın tedavisi gibi zaruretler dışında avretini açamaz.”[6]
Ömer radıyallahu anh etrafa şöyle yazmıştı:
لَا
تَدْخُلَنَّ امْرَأَةٌ مُسْلِمَةٌ الْحَمَّامَ إِلَّا مِنْ سَقَمٍ، وَعَلِّمُوَا
نِسَاءَكُمْ سُورَةَ النُّورِ
“Müslüman kadınlar, hastalık dışında hamama girmesin. Kadınlarınıza Nur
suresini öğretin.”[7]
Selefin hanımları yaşlı olsalar dahi şeffaf veya vücudu belli eden
elbise giymeme konusunda hırslı idiler.
El-Munzir b. ez-Zubeyr rahimehullah, Irak’tan geldiğinde Esma bt. Ebi
Bekr radıyallahu anha’nın gözleri kör olmasından sonra, ona ince bir elbise
gönderdi. Esma radıyallahu anha o elbiseye eliyle dokundu, sonra şöyle dedi:
أُفٍّ
رُدّوا عَلَيه كِسوَتَهُ، قالَ: فَشَقَّ ذَلِكَ عَلَيه وقالَ: يا أُمَّه إِنَّهُ
لاَ يَشِفُّ، قالَت: إِنَّها إِن لَم تَشِفَّ فَإِنَّها تَصِفُ، قالَ: فاشتَرَى
لَها ثيابًا مَرويَّةً وقَوهيَّةً فَقَبِلَتها وقالَت: مِثلَ هَذا فاكسُني
“Öf! Bunu ona geri verin!” Bu iade el-Munzir’e ağır geldi ve:
“Ey anacığım! O şeffaf değildir” dedi. Esma radıyallahu anh:
“Şeffaf olmasa da vücudu belli eder” dedi. Bunun üzerine Munzir ona
başka bir elbise satın aldı, Esma radıyallahu anha onu kabul etti ve:
“Bana işte böylesini giydir” dedi.”[8]
Soru: Son zamanlarda düğünlerde bazı kadınların vücut hatlarını belli
eden darlıkta, bazısı göğüs veya sırtın bir kısmını gösterecek derecede üst
tarafı veya alt tarafı açık olan giysiler giydiklerine şahit olunmaktadır.
Kadınların, yalnızca kadınlar arasında olduğu gerekçesiyle bu tür elbiseler
giymesinin dindeki hükmü nedir? Kadının velisine bu konuda düşen vazife nedir?
Cevap: Muslim’in Sahih’inde Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayetle
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu sabit olmuştur:
صِنْفَانِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ لَمْ أَرَهُمَا، قَوْمٌ
مَعَهُمْ سِيَاطٌ كَأَذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ، وَنِسَاءٌ
كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ مُمِيلَاتٌ مَائِلَاتٌ، رُءُوسُهُنَّ كَأَسْنِمَةِ
الْبُخْتِ الْمَائِلَةِ، لَا يَدْخُلْنَ الْجَنَّةَ، وَلَا يَجِدْنَ رِيحَهَا،
وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ كَذَا وَكَذَا
"İki sınıf insan vardır ki, onlar cehennem
ehlidirler; Bunlardan biri ellerinde sığırkuyruğu gibi kamçılar olup insanları
dövecekler. Diğeri; vücutlarını belli edecek elbise giyen, bu elbiselerle
erkekleri meylettirmek için kırıtarak yürüyen, saçlarını deve hörgücü gibi
başlarında toplayan kadınlardır ki; bunlar cennete giremeyecek ve çok uzak
mesafelerden bile hissedilen cennetin kokusunu dahi duyamayacaklardır."[9]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Giyinmiş çıplaklar”
buyurmuştur. Yani üzerlerinde farz olan tesettürü sağlamayan, ya kısa, ya
şeffaf ya da dar elbiseler vardır.
Göğsün üst tarafının açık olması bunlardandır. Zira bu Allah Teâlâ’nın:
“Başörtülerini yakalarının üzerine indirsinler” emrine aykırıdır.
Kurtubî tefsirinde şöyle demiştir: “Kadın göğsünü örtmek için
başörtüsünü yakaları üzerine indirir.” Sonra Aişe radıyallahu anha’dan şu eseri
zikreder:
“Kardeşi Abdurrahman b. Ebi Bekr’in kızı Hafsa, O’nun yanına boynunu
belli eden ince bir başörtüsü ile girince Aişe radıyallahu anha onu parçaladı
ve:
إِنَّمَا
يُضْرَبُ بِالْكَثِيفِ الَّذِي يَسْتُرُ
“Ancak örtücü olan kalınlıkta başörtüsü örtülür” dedi.[10]
Temim kabilesinden üzerlerinde ten gösteren ince
elbise bulunan bir kadın cemaati Aişe radıyallahu anha’nın yanına gelmişler,
Aişe radıyallahu anha onlara demiş ki;
إِنْ كُنْتُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَيْسَ
هَذَا بِلِبَاسِ الْمُؤْمِنَاتِ، وَإِنْ كُنْتُنَّ غَيْرَ مؤمنات فتمتعينه
"Eğer siz Allah'a iman edenlerden iseniz ince
elbise mümin hanımlara asla yakışmaz."[11]
Başka bir haberde renkli ve ince bir başörtüsü olan
bir gelin yanına girdiğinde Aişe radıyallahu anha:
لَمْ تُؤْمِنْ بِسُورَةِ"
النُّورِ" امْرَأَةٌ تَلْبَسُ هَذَا
"Böyle giyinen bir kadın Nur suresine iman
etmemiştir” demiştir.[12]
Aişe radıyallahu anha’nın yanına üzerinde ince
başörtüsü bulunan bir kadın girince, Aişe radıyallahu anh o örtüyü alıp yırttı
ve şöyle dedi:
أَلا تعلمين مَا أنزل الله فِي
سُورَة النُّور فدعَتْ لَهَا بخمار فكستها اياه
“Allah’ın Nur suresinde ne indirdiğini bilmiyor
musun?.” Bunun üzerine ona kendi hımarını (başörtüsünü) giydirdi.”[13]
Kadının velisinin haram olan her elbiseden engellemesi, açık saçık
olarak veya koku sürünmüş olarak çıkmaktan yasaklaması gerekir. Zira hiç
kimsenin hiç kimse yerine ödemede bulunamayacağı, aracılık edemeyeceği, yardım
görmeyeceği kıyamet gününde kadından sorumlu olan, onun velisidir. Allah
hepimizi sevip razı olduğu şeye muvaffak kılsın.”
[1] Sahih.
Hâkim (4/322) El-Elbânî sahih demiştir. Es-Sahiha (3439)
[2] Sahih. Ahmed (6/41, 173, 198, 267) Ebu Davud
(4010) Ebu Davud Tayalisi (1518) Tirmizi (2803) İbn Mace (3750) Darimi (2651)
İshak b. Rahuye (3/915) Beyhaki Şuab (6/157) Hâkim (4/321) Taberani Evsat
(5/84, 7/100) Ebu Ya’la (8/139) Hatib Tarih (3/58) Hatib Muvaddahu Evham
(1/357) Abdurrezzak (1/294)
[3] Hasen. Hâkim (4/321)
Ahmed (6/301) Ebu Ya’la (12/460) Taberani (23/314, 402) Beyhaki Şuab (6/158)
[4] Hasen. Taberani (24/252,
255, 25/73) Ahmed (6/361) Dulabi, el-Kuna (1891) İbn Asakir Tarih (37/313)
el-Elbani es-Sahiha (3442)
[5] Sahih. Hâkim (4/320)
Tirmizi (2801) Ahmed (3/339) Ebu Ya’la (3/435) Taberani Evsat (1/212, 2/194,
3/69, 8/141) Beyhaki Şuab (5/12)
[6] El-Kalmuni, Fefirru İlallah (s.270)
[7] Hasen. Abdurrazzak
(1/295)
[8] Hasen. İbn Sa’d Tabakat
(8/252) İbn Asakir Tarih (60/290) el-Elbani Cilbabu’l-Mer’e (s.127)
[9] Sahih. Malik (Libas,7)
Müslim (2128) Ahmed (2/355, 440)
Deylemi (3783) Beyhaki (2/234) Şuabu’l-İman
(7801) İbn Hibban (16/500) Taberani Evsat (2/224) Darimi (isti'zan,15)
[10] Sahih. Beyhaki (2/235)
Muvatta (1625) İbn Sad (8/71, 72) İbn Abdilberr el-İstizkar (1690) Şerhu’s-Sunne (6/24) Elbani Cilbabu’l-Mer’e
(s.126) Kurtubî Tefsir (12/230)
[11] Kurtubi (14/244)
[12] Kurtubi (14/244)
[13] Sahih. Dürru’l-Mensur
(7/287) Said b. Mansur ve İbn Merduye’den.