Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ
يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ
زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى
جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ
آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ
بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي
أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ
التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ
الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ
بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى
اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Mü'min kadınlara da söyle: Onlar da gözlerini haramdan sakınsınlar ve
iffetlerini korusunlar. Kendiliğinden görünenler dışında
ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini
yakalarının üzerine indirsinler ve kocalarından, babalarından,
kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından,
kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kızkardeşlerinin oğullarından,
mü'min kadınlarından, elleri altındaki cariyelerinden, kadına ihtiyacı olmayan
iktidarsız erkeklerden, tabileri olan hizmetçilerden ve kadınların avret
yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Ziynetlerinden gizledikleri şeylerin görünmesi için
ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tövbe edin de
kurtuluşa eresiniz.” (Nur 31)
Bu ayette iki yerde yüzün
örtülmesi emredilmektedir:
Birincisi: “Kendiliğinden görünenler dışında ziynetlerini göstermesinler.” kavlidir.
İkincisi: Ayette yüzün örtülmesinin
emredildiği ikinci yer: “Başörtülerini
yakalarının üzerine indirsinler”
kavlidir.
İbn Kesir Tefsir’inde şöyle demiştir[1]:
“Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar” âyetinde, kadınlar için
yapılan ve uçları geniş olan nikaplar kastedilmektedir. Bunlar Câhiliye devri
kadınlarının âdet ve görünüşlerine muhalefet etsinler diye göğüs ve
gerdanlarını örtmek üzere kadınların göğüsleri üzerine konulur.
Câhiliye devri kadınları böyle yapmazlardı.
Aksine kadın, erkekler arasında göğsü açık olarak dolaşır, göğsünü herhangi
bir şeyle örtmezdi. Bazen olurdu ki boynunu, saç örgülerini ve kulaklarındaki
küpeleri de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ mü'min kadınlara, gerek görünüşleri
ile ve gerekse halleriyle örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Nitekim başka bir
âyette şöyle buyrulur:
“Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin
kadınlarına söyle: cilbablarını üzerlerine sarkıtsınlar. Bu, onların tanınması
ve incitilmemeleri için daha doğrudur.” (Ahzâb, 59)
Burada da: “Başörtülerini, yakalarının üstüne
salsınlar” buyurmuştur. Humr kelimesi himâr kelimesinin çoğuludur. Himar
ise başı örten, bugün insanların peçe/nikap dedikleri başörtüsüdür.
Saîd b. Cubeyr, âyetin bu kısmını şöyle
açıklıyor:
وَلْيَضْرِبْنَ
بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ يَعْنِى النَّحْرَ وَالصَّدْرَ وَلا يُرَى مِنْهُ
شَيْءٌ
“Başörtülerini (himarlarını) göğüs ve
gerdanları üzerine örtüp bağlasınlar ki herhangi bir kısmı görünmesin.”[2]
Buhârî’nin Âişe radıyallahu anha’dan rivayetinde
O şöyle demiştir:
رَحِمَ
اللَّهُ نِسَاءَ الْمُهَاجِرَاتِ الْأُوَلِ، لَمَّا نَزَلَ:" وَلْيَضْرِبْنَ
بِخُمُرِهِنَّ عَلى جُيُوبِهِنَّ" شَقَقْنَ أُزُرَهُنَّ فَاخْتَمَرْنَ بِهَا
“Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin.
Allah Teâlâ: “Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar” âyetini
indirdiğinde, onlar dışa giyilen elbiselerini yardılar (böldüler) ve bunlarla
başlarını ve yüzlerini örttüler.”[3]
Yine Buhârî'nin Âişe radıyallahu anha’dan
rivayetinde o şöyle demiştir:
لَمَّا
نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ: {وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ}
«أَخَذْنَ أُزْرَهُنَّ فَشَقَّقْنَهَا مِنْ قِبَلِ الحَوَاشِي فَاخْتَمَرْنَ بِهَا
“Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar”
âyeti nazil olduğunda, onlar peştamallarını alıp yanlarından yardılar ve
bunlarla başlarını ve yüzlerini örttüler.”[4]
İbn Ebî Hatim rivayet ediyor: Safiyye bt. Şeybe
radıyallahu anha’dan:
بَيْنَمَا
نَحْنُ عِنْدَ عَائِشَةَ قَالَتْ: وَذَكَرَتْ نِسَاءَ قُرَيْشٍ وَفَضْلَهُنَّ،
فَقَالَتْ عَائِشَةُ: إِنَّ لِنِسَاءِ قُرَيْشٍ لَفَضْلا، وَإِنِّي وَاللَّهِ مَا
رَأَيْتُ أَفْضَلَ مِنْ نِسَاءِ الأَنْصَارِ أَشَدَّ تَصْدِيقًا بِكِتَابِ
اللَّهِ، وَلا إِيمَانًا بِالتَّنْزِيلِ لَقَدْ أُنْزِلَتْ سُورَةُ النُّورِ
وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ انْقَلَبَ رِجَالُهُنَّ
إِلَيْهِنَّ يَتْلُونَ عَلَيْهِنَّ مَا أُنْزِلَ إليهن فيها، ويتلوا الرَّجُلُ
عَلَى امْرَأَتِهِ وَابْنَتِهِ وَأُخْتِهِ، وَعَلَى كُلِّ ذِي قَرَابَتِهِ، مَا
مِنْهُنَّ امْرَأَةٌ إِلا قَامَتْ إِلَى مِرْطِهَا الْمُرَحَّلِ فَاعْتَجَرَتْ
بِهِ تَصْدِيقًا وَإِيمَانًا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابِهِ، فَأَصْبَحْنَ
يُصَلِّينَ وَرَاءَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الصبح
معتجرات كأن على رؤسهن الغربان
“Biz Âişe radıyallahu anha'nın yanında iken
Kureyş'in kadınlarını ve üstünlüklerini anmıştık. Âişe radıyallahu anha şöyle
dedi:
“Şüphesiz Kureyş kadınlarının üstünlüğü vardır.
Allah'a yemîn ederim ki ben, Allah'ın kitabını tasdîkte ve indirilenlere
îmânda Ensâr kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim. Nur
sûresinde “Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar” ayeti nazil
oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ'nın kendilerine kadınlar hakkında
indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına, kızına, kız
kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiç bir kadın kalmayıp, elbiselerine
yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki Allah Teâlâ'nın
kitabından indirmiş olduğuna îmân etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin
namazda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında baştan aşağı
örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde kargalar vardı.” [5]
Hadisi bir başka kanaldan olmak üzere Ebu Dâvûd
ayrıca Safiyye bt. Şeybe'den rivayet etmiştir.
İbn Cerîr (et-Taberî), Âişe radıyallahu anha'dan
rivayet ediyor:
يَرْحَمُ
اللَّهُ نِسَاءَ المُهَاجِرَاتِ الأُوَلَ، لَمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ:
{وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ} شَقَّقْنَ مُرُوطَهُنَّ
فَاخْتَمَرْنَ بِهَا
“Allah
Teâlâ ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ “Başörtülerini
yakalarının üstüne salsınlar” âyetini indirdiğinde onlar, dışa giyilen
elbiselerinin en sık dokulu olanlarını ortalarından yardılar ve bunlarla
yüzlerini örttüler.” Âişe radıyallahu anha'nın bu sözünü Ebu Dâvûd, İbn Vehb
kanalıyla rivayet etmiştir.[6]
Bir
Şüphe ve Cevabı
Şüphe: “Allah bu ayette yüzün örtülmesini emretmedi. İbn
Kesir ve Kurtubi bu ayette göğüs ve boğazın örtülmesi kastedilmiştir dediler.”
Cevap: İbn Hacer bu hadisin şerhinde şöyle demiştir: “Fahtemerne;
yüzlerini örttüler demektir. Bunun şekli; hımar (denilen örtünün başa konulup
sağ tarafının sol omuza atılarak yüzün kapanmasıdır. El-Ferrâ dedi ki:
Cahiliyyede kadın başörtüsünü başının arkasına sarkıtır, önü açık kalırdı.
Böylece yüzünü de örtmesi emrolundu. Kadının hımarı; erkeklerin sarığı gibi
başörtüsüdür.”[7]
Ayette geçen humur
(başörtüleri) Hımar kelimesinin çoğuludur. Hamr’dan alınmıştır. Bu da örtmek
demektir. Şaraba hamr denilmesi, aklı örtmesinden dolayıdır.
İbn Teymiyye şöyle der:
“el-Humur; başı, yüzü ve boynu örten örtülerdir. Celabib (cilbablar); baş
üzerinden sarkıtılan elbisedir. Onu giyenin vücudundan gözleri dışında hiçbir
yeri görünmez.”[8]
Buhari Şarihi el-Aynî; “fehtemerne
biha; yani elbiselerinden kopardıkları parça ile yüzlerini örttüler
demektir” dedi.[9]
İbn Hacer; “Himar;
kadının yüzünü örttüğü örtüdür” dedi.[10]
Ayette geçen hımarın
(başörtüsünün) yüzü de örten bir örtü olduğu sabit olunca, adı geçen
müfessirlerin sözünde de bir çelişki yoktur. Zira göğsün ve boynun örtülmesi,
yüzün örtülmesinin gerektirdiği bir manadır.
Aişe radıyallahu anha’nın yanına üzerinde yüzü
gösteren incelikte başörtüsü bulunan bir kadın girince, Aişe radıyallahu anh o
örtüyü alıp yırttı ve şöyle dedi:
ألا تعلمين ما أنزل الله في سورة النور ، فدعت لها بخمار فكستها اياه
“Allah’ın Nur suresinde ne indirdiğini bilmiyor
musun?.” Bunun üzerine ona kendi hımarını (başörtüsünü) giydirdi.”[11]
İfk hadisesi olduğu sırada,
Safvan b. Muattal radıyallahu anh onu görmüş, Aişe radıyallahu anha demiştir
ki;
"فاستيقظت
باسترجاعه حين عرفني، فخمّرت وجهي بجلبابي"
“Safvan’ın istirca’ı (inna lillah ve inna ileyhi
raciun demesi) üzerine uyandım, hemen yüzümü cilbabımla örttüm.”[12]
Müslüman bir kadın Beni Kaynuka pazarında örtülü bir
halde zaruri alışverişini yaparken Yahudilerden biri kadının örtüsü ile alay
ederek yüzünü açmaya çalıştı. Kadın yüzünü açmayınca elbisesinin eteğini bir
yere tutturdular ve avretini açtılar.
"Yüzünü örtüyor, avretini açıyor" diye alay
ettiler. Duruma şahit olan bir Müslüman o Yahudi’yi öldürdü. Yahudiler de
toplanıp bu Müslüman’ı öldürdüler. Bu olay üzerine Beni Kaynuka savaşı
çıkmıştır."[13]
Yüzü açmak sonradan çıkmış çirkin bir bid'attir ve
haramdır. Selef döneminde yüzü açmak vuku bulmamış, Hüseyin radıyallahu anh'ın
kızı Sükeyne dışarıda yüzü açık dolaştığı için o günün Müslümanları bu fiilini
çirkin bulmuşlardır.[14]
[1] Tefsiru İbn Kesir (3/283)
[2] Sahih maktu. İbn Ebî
Hâtim (14407)
[3] Sahih. Buhârî (4758)
[4] Sahih. Buhârî (4759) Ebu Davud (4102)
Taberi (18/94) Beyhaki (7/88) İshak
b. Rahuye (1280) Hâkim (2/431, 4/216) İbn
Katan İhkâmu’n-Nazar (s.173) İbn Ebi Hatim Tefsir (8/2575)
[5] Sahih. İbn Ebî Hâtim
(14406) Ebû Dâvûd (4100)
[6] Sahih. Taberî (18120)
Ebû Dâvûd (4102)
[7] Fethu’l-Bari (8/489)
[8] el-Fetava (22/147)
[9] Umdetu’l-Kari (10/92)
[10] Fethu’l-Bari (10/48)
[11] Sahih. Durru’l-Mensur
(7/287) Said b. Mansur ve İbn Merduye’den. Diğerlerinin rivayetlerinde bu gelen
kadının Hafsa radıyallahu anha olduğu tasrih edilmiştir: Beyhaki (2/235)
Muvatta (1625) İbn Sad (8/71, 72) İbn Abdilberr el-İstizkar (1690) Begavî, Şerhu’s-Sunne (6/24) Elbani
Cilbabu’l-Mer’e (s.126)
[12] Sahih. Buhari (4750)
[13] Zayıf. İbn İshak (295) İbn Hişam (2/47) Belazuri Ensab
(309) İbn Kesir Bidaye (4/5)
Usdu’l-Gabe (7/245) Vakıdi (3/67) Süheyli
Ravdu’l-Unf (5/392) İbn Esir el-Kamil
(2/65) Kastalani Mevahibu’l-Leduniyye (1/102) Cevad Ali Tarihu Kable’l-İslam
(6/144) Kettâni Teratibu’l-İdariyye (2/4) Mahmud Şakir Siyer (264)
[14] Muhammed Hamidullah İslam
Peygamberi (1860)