Yüce Allah şöyle buyurur:
وَلُوطًا إِذْ قَالَ
لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ
مِنَ الْعَالَمِينَ *أَئِنَّكُمْ
لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِي نَادِيكُمُ الْمُنْكَرَ
“Lut’u da (peygamber olarak gönderdik) O,
kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, daha önce hiç bir milletin yapmadığı bir
hayâsızlığı yapıyorsunuz. Sizler, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve
toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız?” (Ankebut, 28-29, Neml 54-55)
Livata, Lut kavminin günahıydı. Livata,
erkeklerin (kadınları bırakıp) insanların erkekleri ile cinsel ilişki
kurmasıdır. İğrençliği, kötülüğü ve tehlikesi sebebiyle bu günahı işleyenleri
Allah, başka bir kavim üzerine toplamadığı şu dört çeşit cezayla
cezalandırmıştır. Gözlerini kör eder, ülkelerinin altını üstüne getirir,
üzerlerine sert taşlar yağdırır ve bir çığlık gönderir.
Livata’nın, İslam şeriatındaki cezası -racih olan
görüşe göre- kılıçla öldürmedir. Bu livatayı yapanın cezasıdır. Kendisine
livata yapılan ise isteyerek ve kendisi seçerek bu olaya alet olmuşsa aynı
şekilde cezalandırılır.
Cabir radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى
أُمَّتِي عَمَلُ قَوْمِ لُوطٍ
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeylerden birisi de
Lut kavminin amelidir.”[1]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
لَعَنَ اللهُ مَنْ ذَبَحَ لِغَيْرِ
اللهِ، لَعَنَ اللهُ مَنْ غَيَّرَ تُخُومَ الْأَرْضِ، وَلَعَنَ اللهُ مَنْ كَمَهَ
الْأَعْمَى عَنِ السَّبِيلِ، وَلَعَنَ اللهُ مَنْ سَبَّ وَالِدَهُ، وَلَعَنَ اللهُ
مَنْ تَوَلَّى غَيْرَ مَوَالِيهِ، وَلَعَنَ اللهُ مَنْ عَمِلَ عَمَلَ قَوْمِ
لُوطٍ، وَلَعَنَ اللهُ مَنْ عَمِلَ عَمَلَ قَوْمِ لُوطٍ، وَلَعَنَ اللهُ مَنْ
عَمِلَ عَمَلَ قَوْمِ لُوطٍ
“Allah’tan başkası adına kurban kesene Allah lanet etsin.
Arazi sınırlarını değiştirenlere Allah lanet etsin. Gözü görmeyen kişiyi yoldan
şaşırtana Allah lanet etsin. Ana babasına sövene Allah lanet etsin. Sahibinden
başkasını sahip edinen köleye Allah lanet etsin. Hayvanlarla ilişki kurana
Allah lanet etsin. Lut kavminin amelini işleyene Allah lanet etsin. Lut
kavminin amelini işleyene Allah lanet etsin. Lut kavminin amelini işleyene
Allah lanet etsin.”[2]
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَعَنَ اللَّهُ سَبْعَةً مِنْ خَلْقِهِ مِنْ فَوْقِ سَبْعِ
سَمَوَاتِهِ فَرَدَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى كُلِّ
وَاحِدٍ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ قَالَ: «مَلْعُونٌ مَلْعُونٌ مَلْعُونٌ مِنْ
عَمِلَ عَمَلَ قَوْمِ لُوطٍ، مَلْعُونٌ مَنْ جَمَعَ بَيْنَ الْمَرْأَةِ
وَابْنَتِهَا، مَلْعُونٌ مَنْ سَبَّ شَيْئًا مِنْ وَالِدَيْهِ، مَلْعُونٌ مَنْ
أَتَى شَيْئًا مِنَ الْبَهَائِمِ، مَلْعُونٌ مَنْ غَيَّرَ حُدُودَ الْأَرْضِ،
مَلْعُونٌ مَنْ ذَبَحَ لِغَيْرِ اللَّهِ، مَلْعُونٌ مَنْ تَوَلَّى غَيْرَ
مَوَالِيهِ»
“Allah yedi kat semanın üzerinden yedi kişiye lanet
etti.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlardan her birine bu laneti
üç kere tekrarladı ve şöyle buyurdu:
“Lut kavminin yaptığını yapan (erkekle ilişkiye giren erkek)
lanetlenmiştir. Bir kadınla ve o kadının kızıyla ilişkiye giren lanetlenmiştir.
Anne ve babasına söven lanetlenmiştir. Hayvanlarla ilişkiye giren
lanetlenmiştir. Arazi sınırlarını değiştiren lanetlenmiştir. Allah’tan başkası
adına hayvan kesen lanetlenmiştir. Kendi efendisinden başkasının velayetine
giren (köle) lânetlenmiştir.”[3]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ وَجَدْتُمُوهُ يَعْمَلُ عَمَلَ
قَوْمِ لُوطٍ، فَاقْتُلُوا الْفَاعِلَ، وَالْمَفْعُولَ بِهِ
“Kimin lut kavminin amelini işlediğini görürseniz yapanı
da yapılanı da öldürün.”[4]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
ارْجُمُوا الْأَعْلَى وَالْأَسْفَلَ،
ارْجُمُوهُمَا جَمِيعًا
“Lut kavminin yaptığını yapanı da, yapılanı da recmedin.”[5]
İbn Abbas radıyallahu anhuma: “Livata ederken yakalanan
bekâr da recmedilir” demiştir.[6]
Geçmişte olmayıp zamanımızda ortaya çıkan
öldürücü aids hastalığı gibi hastalıklar ve salgınlar buna benzer fuhşun
yaygınlaşması sebebiyledir.
İbn Ebî Nuceyh, Tefsîr’inde ‘Amr b. Dinâr’dan
şöyle nakleder: “Bir erkek üzerine atlayan her erkek Lût kavmiyle beraber
haşrolur.”[7]
Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Lut kavminin yaptığını
yapmakla itham edilen ilk kişi Ömer radıyallahu anh zamanında itham edilen bir
kişidir. O zaman Ömer radıyallahu anh Kureyş gençlerine:
“Onunla oturmayın” diye emretmiştir.”[8]
Kadınlara Arkadan Yanaşmak Livatanın Başlangıcıdır
Katade dedi ki: “Atâ’ya kadınlara dübürlerinden ilişki
kurmak hakkında sorulunca şöyle dedi: “Bu küfürdür. Lut kavmi ancak bununla
başlamış, kadınlara dübürlerinden yanaşmışlardı. Sonra erkekler erkeklere
yanaşmaya başladılar.”[9]
İmanları zayıf bir takım sapıklar karılarıyla
dübüründen (pisliğin çıktığı, bağırsakların sonundaki boşaltım organından)
ilişkiye girmekten çekinmez. Bu büyük günahlardan biridir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapana lanet etmiştir.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurdu:
مَلْعُونٌ مَنْ أَتَى امْرَأَةً فِي دُبُرِهَا
“Kadınla dübüründen
ilişkiye giren mel’undur/lanetlenmiştir.”[10]
Yine, Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurur:
مَنْ أَتَى حَائِضًا أَوِ امْرَأَةً فِي دُبُرِهَا أَوْ كَاهِنًا فَصَدَّقَهُ
بِمَا يَقُولُ فَقَدْ بَرِئَ مِمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَى مُحَمَّدٍ
‘Hayızlı eşine veya
(hayızlı olmasa dahi) hanımına dübüründen ilişkiye giren veya kâhine giden
Muhammed’e indirileni inkâr etmiştir.’[11]
Düzgün fıtrat sahibi birçok kadının bu şekilde
bir ilişkiyi reddetmesine rağmen, bazı kocalar onları kendilerine itaat
etmemeleri durumunda boşayacaklarını söyleyerek tehdit ederler. Bazıları da
âlimlere sormaktan utanan karısını kandırır ve bu işin helal olduğuna
inandırır. Hatta Yüce Allah’ın şu kavlini delil olarak getirir:
نِسَاؤُكُمْ
حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ
“Kadınlarınız sizin için bir ürün alanıdır, artık o alanınıza
dilediğiniz yerden yaklaşın.” (Bakara 223)
Sünnet’in Kur’ân’ı açıkladığı bilinen bir şeydir
ve Sünnet’te bu ayetin hangi konuda nazil olduğu gelmiştir:
Cabir radıyallahu anh’den: “Yahudiler: “Erkek karısına
arkadan yaklaşıp (normal) ilişkiye girdiği zaman bu ilişkiden doğacak çocuk
şaşı olur” derlerdi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Ayette fercin (ön
tarafından) olduktan sonra kişinin karısına önden de, arkadan da
yaklaşabileceği bildirildi.”[12]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Ömer radıyallahu anh
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
“Ey Allah’ın rasulü! Helak oldum” dedi. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem:
“Seni helak eden nedir?” buyurdu. Ömer radıyallahu anh: “Bu
gece yolumu değiştirdim” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir cevap
vermedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
“Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza
dilediğiniz gibi yaklaşın” ayeti vahyedildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem Ömer radıyallahu anh’e dedi ki:
أَقْبِلْ وَأَدْبِرْ، وَاتَّقِ
الدُّبُرَ وَالحَيْضَةَ
“Önünden ve arkasından yanaş, ancak dübürden ilişkiden ve
hayızlı hallerde ilişkiden sakın.”[13]
İbn Abbas radıyallahu
anhuma'dan: “İbn Ömer - Alah kendisini affetsin – (“Kadınlarınız sizin
tarlanızdır. Tarlanıza istediğiniz yerden giriniz" âyetinin nüzul
sebebi hakkında) yanılmıştır. (Gerçekte ise âyet-i kerimenin inişine sebep
olan bu) kabile Ensardı ve bunlar eskiden putperest idiler. Bu kabile ile
birlikte Yahudilerden bazı kimseler de bu âyetin inişine sebep oldular.
Yahudilerden olan bu kimseler ehl-i kitap idi. Ensârdan olan sözü geçen kişiler
eskiden Yahudilerin ilimde kendilerinden üstün olduklarına, dolayısıyla onların
işlerinin pek çoğunun doğru olacağına inanıyorlardı. Kadınlarla sadece bir
şekilde cinsi münâsebette bulunmak, başka pozisyonlardan kaçınmak da ehl-i
kitap olan Yahudilerin işlerindendi. Yahudilerin inancına göre bu pozisyon
cima halinde olan bir kadının en kapalı bulunduğu bir haldi. Şu Ensâr da
Yahudilerin bu fiilini benimsemişlerdi. Ayetin iniş sebepleri arasında ayrıca
şu Kureyş kabilesi de vardı ki bunlar cima esnasında kadınları alışılmadık bir
şekilde çıplatırlar ve kadınların yüzleri veya arkaları dönük veya sırt üstü
yatık oldukları halde yaklaşmaktan zevk alırlardı. Muhacirler Medine'ye geldiği
zaman sözü geçen bu kimselerden birisi ensârdan bir kadınla evlendi. Onunla da
böyle münâsebette bulunmak istedi; fakat ensarlı kadın:
“Bizimle ancak bir şekilde cimâda bulunulabilir, sen de öyle yap yoksa
benden uzaklaş” diyerek buna razı olmadı. Nihayet münakaşaları büyüdü ve bu
mesele Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ulaştı. Bunun üzerine Allah
Azze ve Celle kadının çocuk yeri olan fercini kasdederek:
“Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza -yüzleri dönük veya
sırtları dönük ve sırtüstü yatık oldukları halde- istediğiniz yerden giriniz."
âyetini indirdi.”[14]
Dübürün, çocuğun doğduğu yer olmadığı ve büyük
pisliğin boşaltım yeri olduğu bilinmeyen bir şey değildir. Bu günahın
varoluşunun nedenlerinden biri de temiz evlilik hayatına, haram olan sapık
ilişkilerde ve seks filmlerinden kesitlerle dolu bir kafa yapısıyla, Allah’a
tevbe etmeden girilmesidir. Kadın ve erkek, iki taraf da buna razı olsa bile bu
ilişki haramdır. Çünkü haram işlemek için karşılıklı rıza göstermek o haramı
helal kılmaz.
Kadın da erkek gibi gözünü haramdan korumakla, namus ve iffetini
muhafaza etmekle emrolunmuştur. Müsâhaka (lezbiyenlik); kadının kadına
sürtünmesi demektir. Bu çok büyük bir suçtur. Bu işi yapan her iki kadın da bu
işten vazgeçilecek şekilde bir ted’ib cezasını hak ederler.
İbn Kudame şöyle demiştir: “İki kadın birbirine
sürtünürse her ikisi de zinakârdır ve lanetlidirler. Çünkü Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
السِّحَاقُ بَيْنَ النِّسَاءِ زِنًا بَيْنَهُنَّ
‘Kadın kadına
yaklaşacak olursa her ikisi de zinakârdır’[15] ve her ikisine de
tazir cezası verilir. Çünkü bu haddi (cezası) belirlenmemiş bir zinadır…” O
halde Müslüman kadın ve özellikle onların gençleri, bu çirkin işi yapmaktan
alabildiğine sakınmalıdır.”[16]
Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
إِذَا اسْتَعْمَلَتْ أُمَّتِي خَمْسًا, فَعَلَيْهِمُ الدَّمَارُ، إِذَا ظَهَرَ
فِيهِمُ التَّلاَعُنُ، وَلُبْسُ الْحَرِيرِ، وَاتَّخَذُوا الْقَيْنَاتِ، وَشَرِبُوا
الْخُمُورَ، وَاكْتَفَى الرِّجَالُ بِالرِّجَالِ، وَالنِّسَاءُ بِالنِّسَاءِ
“Ümmetim şu beş şeyi yaptıkları zaman yerle bir edilirler: Aralarında
lanetleşme ortaya çıkar, içki içerler, ipek giyerler, şarkıcı kadınlar
edinirler, erkekler erkeklerle yetinir (livata yapar) ve kadınlar kadınlarla
yetinirse (lezbiyenlik yaparsa)”[17]
Ebu Musa el-Eşari radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
إِذَا أَتَى الرَّجُلُ الرَّجُلَ فَهُمَا زَانِيَانِ وَإِذَا أَتَتِ الْمَرْأَةُ
الْمَرْأَةَ فَهُمَا زَانِيَتَانِ
“Erkek erkeğe ilişki kurarsa ikisi zina etmişlerdir. Kadın kadına
ilişki kurarsa ikisi zina etmişlerdir.”[18]
Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir: “İslam’ın bağları halka halka
çözülecek, hatta kula: “Bırak, bırak” dahi denmeyecek. Sizden öncekilerin
adetlerine adım adım uyacaksınız, onların yolundan şaşmayacaksınız. Hatta
sizden önceki ümmetlerde yaş ya da kuru uzre yiyen olmuşsa siz de yiyeceksiniz.
Sizler, sizden öncekilerde olmayan üç hasleti de yaparsınız: Kabirleri soymak,
kadınları şişmanlatmak, hatta öyle ki cariye şişmanlayıp yağdan ölür. Erkekler
erkeklerle, kadınlar, kadınlarla yetinmeye başlar. Allaha yemin oldun bunlar
olacaktır. Bunlar olduğu zaman da Lut kavmine olduğu gibi yere batmalar ve
taşlanmalar olacaktır. Allah’a yemin olsun bunu görüşümle söylemiyorum. Bu
kesin bir haktır.”[19]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
وَالَّذِي
بَعَثَنِي بِالْحَقِّ، لَا تَنْقَضِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَتَّى يَقَعَ بِهُمُ
الْخَسْفُ وَالْمَسْخُ وَالْقَذْفُ» قَالُوا: وَمَتَى ذَلِكَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ
بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي؟ قَالَ: «إِذَا رَأَيْتَ النِّسَاءَ قَدْ رَكِبْنَ
السُّرُوجَ، وَكَثُرَتِ الْقَيْنَاتُ، وَشُهِدَ شَهَادَاتُ الزُّورِ، وَشَرِبَ
الْمُسْلِمُونَ فِي آنِيَةِ أَهْلِ الشِّرْكِ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ،
وَاسْتَغْنَى الرِّجَالُ بِالرِّجَالِ، وَالنِّسَاءُ بِالنِّسَاءِ
“Beni hak ile gönderene yemin ederim ki yere batma, taşlanma ve
suretlerin değişmesi meydana gelmeden dünya yok olmaz.” Dediler ki:
“Bu ne zaman olur ey Allah’ın nebisi?” şöyle buyurdu:
“Kadınların eğerlere bindiğini, şarkıcı kadınların çoğaldığını,
yalancı şahitliğin yayıldığını, erkeklerin erkeklerle (livata yaparak)
yetindiğini ve kadınların kadınlarla (lezbiyenlik yaparak) yetindiklerini
gördüğün zaman.”[20]
Şeyh Muhammed Emin eş-Şankitî, Advâ’u’l-Beyân adlı tefsirinde şöyle
demiştir: “Allah Teâlâ mümin erkeklerle mümin kadınlara gözlerini haramdan
korumalarını ve iffetlerini sakınmalarını emretmiştir. İffetlerini korumanın
kapsamına zinadan, Lût kavminin amelinden, lezbiyenlikten korunmak da dâhildir.
Kişinin mahrem yerlerini insanlara açmaktan ve onlara göstermekten korumasını
da kapsar…
Allah Teâlâ erkek ve kadın olsun bu ayet-i kerimede vermiş olduğu
emirleri yerine getiren kimselere mağfiret ve büyük mükâfat vaat etmiştir.
Ancak bununla birlikte Ahzab Suresi’nde sözü edilen hasletleri de beraber
yapmalıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ
وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ
وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ
وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ
وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ
وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ
مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve
mümine kadınlar, itaatkâr erkekler ve itaatkâr kadınlar, doğru erkekler ve
doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşu duyan erkekler ve
huşu duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan
erkekler ve oruç tutan kadınlar, gizli yerlerini koruyan erkeklerle (gizli yerlerini) koruyan kadınlar,
Allah’ı çokça anan erkeklerle Allah’ı çokça anan kadınlar için Allah, bir
mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab, 35)”[21]
[1]
Hasen. Tirmizî (1457) İbn Mâce (2563)
Ahmed (2/382) Hâkim (4/357) Beyhaki Şuabu’l-İman (5374) İbn Ebi’d-Dunya
Zemmu’l-Melahi (126)
[2]
Sahih. Ahmed (1/309) İbn Hibbân
(10/265) Hâkim (4/356) Ziya el-Muhtare (12/214) Beyhakî Şuabu’l-İman (5373) İbn
Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (161)
[3]
Sahih ligayrihi. Hâkim (4/396)
Taberânî Evsat (8/234) Beyhaki Şuab (4/378)
[4]
Sahih. Abdurrazzak (13492) Ahmed,
(1/300) Ebû Dâvûd (4462) Tirmizî (1456) İbn Mâce (2561) Hâkim (4/355) Ziyau’l-Makdisi
el-Muhtare (12/204) Darekutni (3/124) Taberani (11/226) İbnu’l-Carud (820)
Beyhaki (8/231) Bkz. Sahîhu’l-Câmi‘ (6565)
[5]
Hasen. İbn Mâce (2562) Hâkim (4/355)
[6]
Sahih mevkuf. Abdurrazzak (13491) İbn
Ebî Şeybe (9/530) Ebû Dâvûd (4463)
[7]
İbnu’l-Kayyîm, Ravdâtu’l-Muhibbîn (s. 395)
[8]
Sahih mevkuf. Ma’mer, Cami (1050) Ebu
Arube el-Evail (109) Haraiti Mesaviu’l-Ahlak (436) Beyhaki Şuab (5394)
[9]
Sahih maktu. Haraiti Mesaviu’l-Ahlak
(425)
[10]
Hasen. Ebu Davud (2162) Ahmed (2/444, 479) Darimi
(1140) Ebu Ya’la (11/350) Bkz. Sahîhu’l-Câmi‘ (5864).
[11]
Hasen. Ahmed (2/408, 476) Tirmizî (135) Ebu Davud
(3904) İbn Mace (639) Bezzar (16/294) Bkz. Sahîhu’l-Câmi‘ (5918).
[12]
Sahih. İbn Hibbân (9/474) Ahmed
(6/318) Muslim (1435)
[13]
Hasen. Ahmed (1/297) Tirmizî (2980)
Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (8928) Ebû Ya'lâ (5/121) İbn Hibbân (4202) Taberânî
(12/10) Haraitî Mesaviu’l-Ahlak (444)
[14]
Hasen. Ebû Dâvûd (2164) Hâkim (2/212)
Ziyau’l-Makdisi (13/75) Taberânî (11/77)
[15]
Hasen. Taberânî, (22/63) Musnedu’ş-Şâmiyyin (3402) Ebu
Ya’la (13/476) Acurri Zemmu’l-Livat (22-23) Hatib Tarih (9/29) Beyhaki Şuab
(4/376) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (143) Abdulmelik b. Habib Edebu’n-Nisa
(109) Heysem b. Halef ed-Devri Zemmu’l-Livat (78, 97) Mecma‘u’z-Zevâ’id (6/256)
Deylemî (3532) İbn Hacer, Metâlibu’l-Aliye (1809) İbnu’l-Cevzî, Ahkâmu’n-Nisâ
(s.65)
[16]
el-Mugnî (8/198)
[17]
Hasen ligayrihi. Taberani Evsat (2/17) Taberani
Musnedu’ş-Şamiyyin (519) Beyhaki Şuab (4/377) Ebu Nuaym Hilye (6/123) el-Elbani
Sahihu’t-Tergib (2054, 2386)
[18]
Hasen. Beyhaki (8/233) Beyhaki Şuab (4/375)
[19]
Hasen. İbn Vaddah el-Bid’a ve’n-Nehyu Anha (193)
isnadında Eyyub b. Cundeb b. Bişr dışındaki ravileri güvenilirdir. Eyyub
hakkında malumat bulamadım.
* Ubeyd el-Cuheni radıyallahu anh’den şahidi:
Ebu Nuaym Marife (4807) İbn Hacer Garaibu’l-Multekita (el yazma no: 255)
[20]
Hasen ligayrihi. Hâkim (4/483) Bezzar (15/220)
Taberani Evsat (5/195) Şeceri Emali (2742, 2776) Deylemi (7103) isnadında
Suleyman b. Davud el-Yemami zayıftır.
* Ebu Hureyre radıyallahu anh’den mutabisini:
Ebu Nuaym, Ahbaru İsbehan’da (1/51) rivayet etmiştir.
* İbn Mes’ud radıyallahu anh’den şahidini:
Taberani (10/228) Şeceri Emali (2803) isnadında Seyf b. Miskin zayıftır.
[21]
Tarhu’t-Tesrîb, (6/186-187).