Raşid halife Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’ın, Ebu’l-Heyyac el-Esedi’ye
şöyle dediği sabit olmuştur:
أَلَا أَبْعَثُكَ عَلَى مَا بَعَثَنِي
عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ لَا تَدَعَ صُورَةً
إِلَّا طَمَسْتَهَا وَلَا قَبْرًا مُشْرِفًا إِلَّا سَوَّيْتَهُ
“Seni Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in beni görevlendirdiği görevle göndereyim mi? Yok
etmedik hiçbir suret bırakma ve yerden yüksek hiçbir kabri düzlemeden bırakma.”[1]
Ahmed b. Hanbel’in rivayetinde şu ziyade vardır: “Ali radıyallahu anh
dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Oradaki her putu kırdım, yükseltilmiş her mezarı
yerle bir ettim ve her sureti yok ettim.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
مَنْ عَادَ لِصَنْعَةِ شَيْءٍ مِنْ هَذَا، فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى
مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“Bunlardan birini tekrar yapmaya kalkan kişi, Muhammed (sallallahu
aleyhi ve sellem)’e indirileni inkâr etmiş olur.”[2]
Bu yüzden Müslümanın her tür suret konusunda gevşeklik göstermemesi
gerekir. Heykel gibi gölgeli olması – ki bu haramlık bakımından en şiddetlisidir
– veya bir kâğıt, bir duvar veya başka
bir şey üzerinde olması fark etmez. Büyük âlimlerin veya insanların kalplerinde
büyük yeri olan kimselerin sureti konusunda tasvirin tehlikesi daha da
büyüktür. İbnu’l-Arabi el-Endulusi ve başkaları cisimli suretlerin haramlığına
dair icma zikretmişlerdir.[3]
Haramlık hükmü, gerçekte mevcut olmayan bir şeyin mesela gagalı bir
insan, kanatları olan at ve benzerlerinin suretini de kapsar. Çizgi filmlerdeki
buna benzer şekiller böyledir. Bazı ilim ehli mumyalanmış ve içi doldurulmuş
hayvanları da bu hükme dâhil etmişlerdir. Bu da suret asılmasına götürür. Zira
bu bazı cahillerin evden ve ev halkından belayı def eder zannıyla suret
asmasına vesile olur.[4]
Şeyh Salih b. Fevzan el-Fevzan şöyle demiştir: “Tasvirin anlamı; bir
şeyin şeklini ve görüntüsünü resim, aletle (fotoğraf çekerek) almak veya
işlemek suretiyle nakletmektir. Bu şekil bir levhaya, bir kâğıda veya heykele
tespit edilir. Âlimler tasviri akide konularında işlemişlerdir. Zira tasvir
şirkin vesilelerinden biridir. Bunda Allah Teâla’ya yaratışında benzeyerek
ortaklık iddiası vardır. Yeryüzünde ilk şirk tasvir sebebiyle başlamıştır.
Tasvir, putçuluğun menşeidir. Zira mahlûkun tasviri ona tazim için olup genelde
asılır. Özellikle sureti yapılan şahıs yetki, ilim veya salah sahibi ise ve
suret bir duvara asılarak veya bir caddeye ve bir meydana dikilerek tazim
ediliyorsa! Şüphesiz bu cahillerin ve sapıklık ehlinin, bir süre sonra dahi
olsa, bunlara tutunmalarına, sonra da Allah dışında kendisine ibadet edilen
putlar ve heykeller dikmeye büyük bir kapı açılır.[5]
Allah Teâla
şöyle buyurmuştur: “Hiç Allah'tan başka,
gökten ve yerden size rızık veren bir yaratıcı var mı?” (Fatır 3) Bu ayet yaratmanın Allah’a has
kılınmasını ifade etmektedir. Zira buradaki soru edatı (istifham) meydan okuma
anlamını içermektedir.
Allah’tan başka halık (yaratıcı) olduğunu ifade eden: “Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir.” (Mu’minun 14)
ayetinde gelince, bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in suret (resim)
yapanlar hakkında söylediği:
أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ
“(Suret yapanlara): “yarattıklarınıza can verin!” (denilir)”[6]
hadisinde geçtiği gibidir.
Bu gerçek manada yaratmak veya yoktan var etmek demek değildir. Aksine
bir şeyi bir durumdan başka bir duruma çevirmek anlamındadır. Yine bu genel
kapsamlı değil, bilakis insan için mümkün olan şeylerle ve dar bir alanla
sınırlıdır. “Allah’ın yaratma hususunda birlenmesi” sözümüze aykırı değildir.
Evet, suret yapanlar hakikatte onu yaratanlar değildirler. Buna rağmen
Allah Azze ve Celle onlara “halk/yaratma” fiili nispet etmiştir! Hakiki anlamda
yaratan Allah Azze ve Celle’dir. Suret yapan ise bunu, ister eliyle yapsın
ister cihaz yardımıyla yapsın, yaratma konusunda Allah Azze ve Celle ile
çekişen, O’na benzemeye çalışan hükmünün dışına çıkmaz. Zira eliyle suret yapan
da hakikatte onu yaratmamıştır, cihaz ile yapan da. Fakat hangi metotla
yapılırsa yapılsın ortaya bir sonuç çıkmıştır: Suret!
Şeyh Mustafa el-Hamami'nin fotoğraf olan resimlerin
mübahlığını söyleyenlere karşı şöyle demiştir:
“Muhakkak, elle yapılan resimler menedilmiştir. Bu
bana göre tıpkı yırtıcı aslanı salıp da öldürdüğünü öldüren veya elektrik
düğmesini açıp da kendisine dokunan herkesi yok eden ya da yemeğe zehir koyup
da ondan yiyen herkesi helak eden kimseye benzemektedir. Çünkü kendisi
cinayetle suçlandığında: “Ben öldürmedim. Zehir, aslan veya elektrik öldürdü”
der. Arkasından delil olarak da şu sözünü sıralar: “Öldürmek ancak el ile
olandır. Ben ise elimi bu ölülere asla uzatmadım. Peki, onları öldürmek nasıl
olur da bana nisbet edilir?”
Böyle diyene şu şekilde söylenir: Şüphesiz, ölüm,
öldürme vasıtalarından herhangi biriyle ruhun çıkartılmasıdır. Zehir, elektrik
ve yırtıcı hayvan da öldürme vesilelerindendir. Buna göre kim bu vesileleri
kullanırsa o kişi öldürme suçunu işlemiştir. İsterse elini hiç uzatmamış olsun.
İşte resim de böyledir. Resimden murad, sureti icad etmektir. Bütün bela
resimdedir...”
Cihazla çekilen resmin günahının elle yapılandan kat
kat fazla olduğunu da söyleyebilirsin. Hatta cihazın bir anda çektiği resmi,
ressam eliyle ancak senelerce uğraşarak yapar. Azap ise ne kadar resim meydana
geldiğine göredir. Buradan da kesinlikle anlarsın ki, bir resmi yapmak büyük
bir masiyettir. Buna ikinci resim de eklenirse masiyet de ikinci defa olur. Böylece
resim her çoğalışında o resmi yapanın günahı da hep çoğalmaktadır. Ve sen
biliyorsun ki, azap da günah miktarıncadır. Buna göre resim çoğaldıkça azap da
çoğalır, şiddetlenir ve uzar."[7]
Suretler konusunda Kitap ve sünnet naslarında
gelenler, sahabe ve onlardan sonraki İslâm imamlarından nakledilen ayrıntılı
açıklamalar, resmin haramlığının İslâm'da şüpheli veya tartışmalı bir mesele
olmadığını, bilakis yabancı kültürlerden etkilenen kimselerin kılı kırk yarma
çabaları ile değiştiremeyecekleri bir şekilde Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'in apaçık emirleri, sahabenin uygulaması ve İslâm fakihlerinin ortak
görüşleri ile belirlenmiş, üzerinde icmâ edilmiş kesin bir İslâm kuralı
olduğunu göstermektedir.
[1]
Sahih. Muslim (969)
[2]
Hasen. Ahmed (1/87, 138) Tayalisî (97) Ebu Ya’la
(1/390) el-Elbani, İrvau’l-Galil (3/210)
[3]
Aridatu’l-Ahvezi (7/253)
[4]
Bkz.: Muhammed el-Vasıl; Ahkamu’t-Tasvir risalesi
[5]
Bkz.: Kitabu’l-İrşad İla Sıhhati’l-İtikad (1/45, 46)
[6]
Sahih. Buhari (2105, 3224, 5181, 5951, 5957, 5961,
7557, 7558) Muslim (2107-2108)
[7]
Salih b. Fevzan, el-İ’lâm. (s. 40).