Kadınların Yanına Girmekten Yasaklanması

 Ahzab Suresi 53. Ayetinin nüzulü ile ilgili olarak Enes radıyallahu anh’ın rivayetinde şöyle geçer: “…Yemekten sonra evde birkaç kişi kalmış konuşuyorlardı. Derken Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de çıktı. Ben kendisini takip ettim. Kadınlarının hücrelerini dolaşarak on­lara selâm veriyor, onlar da kendisine:

“Ey Allah’ın rasulü! Aileni nasıl buldun?” diye soruyorlardı. Bilmiyo­rum cemâatin evden çıktıklarını ben mi ona haber verdim; yoksa o mu bana haber verdi. Bunun üzerine giderek eve girdi. Ben de onunla be­raber girmek üzere gittim. Ama benimle kendi arasına perde çekti ve tesettür âyeti (Ahzab 53) indi. Halka (bu âyetlerde)  alabildiğine vaaz edildi…”[1]

Enes radiyallahu anh’den: “Hicab ayetini ilk öğrenen insan ben oldum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

لَا تَدْخُلْ عَلَى النِّسَاءِ

Kadınların yanına girme!” buyurdu. Bana o gün kadar şiddetli gelen bir gün olmadı.”[2]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların yanına girmekten sakındırmıştır: Ukbe b. Amir radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

 إِيَّاكُمْ وَالدُّخُولَ عَلَى النِّسَاء فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ، يَا رَسولَ اللهِ أَفَرَأَيْتَ الْحَمْوَ قَالَ: الحَمْوُ المَوْتُ

 "Sizleri kadınların yanına girmekten sakındırırım." Ensar’dan biri dedi ki;

"Ya Rasulullah! Kocanın akrabalarına ne dersin?" Buyurdu ki;

"Kocanın akrabaları ölüm (gibi kaçınılması gereken bir durum) dur."[3]

Bu rivayetler, “hicab ile kastedilen kadının ferdî tesettürüdür. Kadın tesettürlü olursa perde arkasında demektir, erkekler onun yanına girebilir” diyen saptırıcı kelamcıları açık bir şekilde reddetmektedir. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, hizmetkârlığını yapan Enes radıyallahu anh’ın kadınların yanına girmemesi için perdeyi indirdiği net bir surette ifade edilmiştir.

Ümm Seleme radıyallahu anha dedi ki; "Ebu Seleme'den olan iddetim bittiğinde Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bana geldi ve benimle perde arkasından konuştu.."[4]

Elbani diyor ki; "Bu rivayetten anlaşılan o ki, örtünme emri elbiseyle örtünme değil ancak perde veya duvar arkasına geçerek bizzat gizlenmeleridir. Bu, Allah Teâlâ’nın; "Onlardan bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin" şeklindeki emrine uygundur…"

Bütün tecrübelerden bilinmektedir ki, bu hadislerde sakındırılan kadın erkek ihtilatı, o toplumu fitneye düşürür.

Safiyye bt. Huyey radiyallahu anha’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem itikâfta idi. Gece onu ziyarete gidip konuştum. Sonra kalkıp giderken o da kalkıp benimle geldi. O’nun evi Usame b. Zeyd’in evinin yanında idi. Ensar’dan iki kişi oradan geçiyordu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i görünce hızlandılar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

«عَلَى رِسْلِكُمَا إِنَّهَا صَفِيَّةُ بِنْتُ حُيَيٍّ» فَقَالاَ سُبْحَانَ اللَّهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: " إِنَّ الشَّيْطَانَ يَجْرِي مِنَ الإِنْسَانِ مَجْرَى الدَّمِ، وَإِنِّي خَشِيتُ أَنْ يَقْذِفَ فِي قُلُوبِكُمَا سُوءًا، أَوْ قَالَ: شَيْئًا

Yavaş olun! Bu eşim Safiyye bt. Huyey’dir.” Onlar:

“Subhanallah! Ey Allah’ın rasulü! (Senden şüphelenecek değiliz ya)” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Muhakkak ki şeytan kişinin damarlarında dolaşır. İkinizin kalbine bir kötülük veya bir şey atmasından korktum.”[5]

Bu kıssa şuna delalet eder:

1- Asr-ı saadette birbirine yabancı kadınlarla erkekler karışmıyorlardı. Böyle bir durum düzgün toplum fıtratına aykırı olduğu için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanındakinin eşi olduğunu açıklama gereği duymuştur. Yine bu temiz toplum fıtratının bir gereğidir ki, küçük yaşta evlenmiş olan Aişe radıyallahu anha’nın henüz kız çocuğu olan arkadaşları, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem girince hayâlarından dolayı hemen kaçıyor, gizleniyorlardı!

Onlar çocuk idiler ve yabancı erkeklerden saklanmak üzere eğitiliyorlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in istisna olduğunu bilmemeleri gayet tabiîdir.

2- Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yalnız kendisinin şeytanının boyun eğdirildiğini bildirmiştir. Bu yüzden Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in namahremi olan kadınlarla halvet etmesi dahi caiz idi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Umm Suleym ve Umm Haram bt. Milhan radıyallahu anhuma’yı ziyaret eder, onların yanına girerdi. Fakat ashabına kadınların yanına girmeyi yasaklamış, halvette ise üçüncülerinin şeytan olacağını bildirmişti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelince, bir kadınla halvet ettiğinde üçüncüleri olacak şeytanın zararından güvende kılınmıştır.

Nitekim Kureyş’ten bazı kadınlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile konuşurlarken Ömer radıyallahu anh içeri girince perde arkasına geçmişlerdir…[6]

Bu kadınların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile konuşurken gizlenmeyip, şeytanın kendisinden kaçtığı bildirilen Ömer radıyallahu anh’den gizlenmeleri, bu durumun Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e has olduğunun delillerindendir.

Hiçbir erkek sahabenin – bildiğimiz kadarıyla - mescidlerdeki umumi vaaz dışında kadınlara özel ders yaptığı rivayet edilmemiştir.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların erkeklerden uzaklaştırılmasının mecburiyetinden dolayı, Müslüman’ın Rabbine en yakın olduğu yer olan namazda, nefislerin şehvetlere karşı zaafı ve şeytanın vesveselerine muhatap olunması korkusuyla, Müslüman erkeğin ve Müslüman kadının fitne ve şüphe mevzilerinden uzak olmaları için irşat etmiştir.

Namazda dahi durum böyle olunca, namaz dışında nasıl olur da bunun aksi mümkün olabilir?

Bu, iki cinsin çalışma alanlarında ve başka yerlerde ayrı bulunmalarının mecburi oluşuna delil olmaktadır. Kadınlara ihtiyaçları olduğu zaman, kalpleri hastalıklı olanların eziyetlerine maruz kalmamaları için bütün vücutlarını örten bir dış örtüsüyle çıkmaları emrediliyor.

Hal böyle olunca, nasıl olur da kadınlar erkeklerin aralarına girer, onlarla ihtilat eder ve ihtiyaçlarını onlara arz ederler? Bu gidişat, hayâlarını kaybetmelerine sebep olur!

Alusi der ki; “Diğer büyük bir fitne ise, kadınların çoğunluğunun, kızkardeşlerinin kocalarına karşı tesettürlerine dikkat etmemeleridir. Aynı zamanda kardeş kocalarının da, baldızlarına karşı halvet (yalnız kalma), izin almadan girme, giyinişlerine dikkat etmeme ve bu hususta gerektiği gibi davranmamaları gelmektedir. Bazı kimseler de, bir süre bunlara dikkat ettikten son sanki bir mahremiymiş gibi baldız ve kadın akrabalarla muameleye girmekte, beraberce oturmakta, konuşmakta, tokalaşmaktadırlar. Bütün bunlar Allah ve Rasulünün izin vermediği şeylerdir. "[7]



[1] Sahih. Muslim (1428)

[2] Sahih. Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (2/137) Taberânî Evsat (3/219) Taberânî Sagir (259, 764) Hatib Tarih (8/494) İbn Asakir (9/356) el-İsmailî Mu’cem (328) İbnu’l-Mukri Mu’cem (256) Ebu’ş-Şeyh Zikru’l-Akran (244) el-Hilaiyyat (396)

[3] Sahih. Buhari (5232) Muslim (2172) İbn Ebi Şeybe (4/48) Tirmizi (1171) Darimi (2645) Ahmed (4/149, 153) Darimi (2/361) İbn Hibban (12/401) Nesai İşretu’n-Nisa (338) Beyhaki (7/90) Beyhaki Şuab (5437) Taberani (17/277) Deylemi (1551) İbn Katan İhkâmu’n-Nazar (s.198)

[4] Sahih. İbn Sa'd (8/90)

[5] Sahih. Buhârî (3281) Muslim (2175)

[6] Sahih. Buhari (3294) Muslim (2396)

[7] Alusi Ruhu’l-Meani (18/146) Elbani Hicab (41)

İlkokullarda Kadın-Erkek Karışıklığının Hükmü

  Soru: “ Yedi yaşından küçük erkek ve kız çocukların aynı sınıfta din ve Kur’an dersi görmeleri caiz midir? ” Şeyh Ahmed b. Yahya en-Nec...