Şeyh Bekr Ebu Zeyd rahimehullah, açılıp saçılma ve kadın erkek karışıklığına çağıranların delil getirmeye çalıştıkları şeyler hakkında şöyle demiştir:
“Onların
getirdikleri bütün deliller hakkında şu üç durum söz konusudur:
1- Delil sahih ve
sarih olmakla birlikte, hicabı farz kılan ayetlerle nesh olmuştur. Bunu
olayların tarihlerini tahkik eden herkes bilir. Yani ortaya koydukları bu
delil, ya hicretin 5. Yılından önce varid olmuştur, ya nikâhtan ümidi kalmamış
kadınlar hakkındadır yahut da kadınların avretlerini anlayacak yaşa ulaşmamış
çocuklar ile ilgilidir.
2- Delil sahih
olmakla birlikte sarih (ifadesi açık) değildir. Dolayısıyla kitap ve
sünnetteki, yüzün ve ellerin, bedenin diğer bölümleriyle beraber ziynet gibi
örtülmesini ortaya koyan, delaletleri kesin naslar karşısında delil olabilecek
özellikte değildir. Muteşabih olan (delaleti açık olmayan) nassın, muhkem olana
(delaleti açık olana) havale edilip, onun ışığında anlaşılması gerektiği,
ilimde köklü olanların yoludur.
3- Delil sarih
(ifadesi açık) olmakla birlikte, sahih değildir. Delil olmaya elverişli olmaz.
Sarih ve sahih naslara ve kadınların bütün bedenlerini ve ziynetlerini, bu
arada yüz ve ellerini de örtmeleri şeklinde görülegelen kesintisiz uygulamaya
karşı delil olarak bunların sunulması caiz olmaz.”[1]
İbn Abdilberr, Aişe
radiyallahu anha’nın süt amcası Eflah’ın girmesine musaade etmemesi hakkındaki
rivayet için şöyle demiştir: “Bu hadis, İslam’ın ilk yıllarında kadınların
erkeklere karşı perde arkasına geçmediklerini göstermektedir. Hicab ayetleri
nazil oluncaya kadar erkekler kadınları görüyorlar, kadınlar erkeklerden
saklanmıyorlardı.”[2]
Hafız İbn Hacer
şöyle demiştir: “Hicabın nüzulünden sonra…” sözü ile
kastedilen perdenin emredilmesine dair ayetin inişinden sonrasıdır. Bununla kastedilen;
kadınların erkekler tarafından görülmelerini engelleyen perdedir. Bundan önce
mani olunmazlardı.”[3]
El-Aynî de aynı
hadis hakkında şöyle demiştir: “Bu hadiste kadının, mahremi olmayan erkeklerin
yanına girmesi için izin vermesinin caiz olmadığına delil vardır. Kadının
mahremi olmayan erkeklere karşı perde arkasına geçmesi gerekir. Hicab ayetinin
nüzulünden sonra icmâ bu şekildedir. Kadınların erkeklerin yanına çıktığının
zikredildiği rivayetler ise hicabın nüzulünden önce meydana gelenlerdir. Eflah’ın
Aişe radiyallahu anha ile kıssası ise hicabın nazil olmasından sonrasındaki
uygulamayı ifade etmektedir.”[4]
İbn Useymin
rahimehullah şöyle demiştir: “Hicab (perde hicabı) Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’in hicretinden beş veya altı sene sonra nazil olmuştur. Zahirinde perde
hicabının uygulanmadığı anlaşılan rivayetler, hicab ayetlerinin nüzulünden
öncesine yorumlanır.”[5]