Aişe radıyallahu anha’dan: “Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu anha Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdi. Esma’nın üzerinde ince bir elbise vardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu:
يَا أَسْمَاءُ، إِنَّ الْمَرْأَةَ إِذَا بَلَغَتِ الْمَحِيضَ لَمْ تَصْلُحْ
أَنْ يُرَى مِنْهَا إِلَّا هَذَا وَهَذَا وَأَشَارَ إِلَى وَجْهِهِ وَكَفَّيْهِ
“Ey Esma! Muhakkak ki kadın hayız çağına geldiğinde şundan ve şundan
başka yerinin görünmesi uygun olmaz” Bunu derken yüzüne ve ellerine işaret
etti.”[1]
Ebu Davud: “Bu mürseldir. Halid b. Dureyk, Aişe radıyallahu anha’ya
yetişmemiştir” demiştir.
Şeyh el-Elbanî rahimehullah Ebu Davud’un Sünen’inin tahkikinde bu hadis
hakkında “sahih” değerlendirmesi yaparak büyük bir hata yapmıştır. Bu hadisin
rivayet yollarıyla sahih olduğunu iddia etmesi şu sebeplerden dolayı hadis
usulü kaidelerine uygun değildir.
1. illet: Ebu Davud’un işaret ettiği gibi Halid b. Dureyk’in Aişe radıyallahu
anha’dan rivayeti munkatı’dır.
2. illet: Ravilerinden Said b. Buşeyr, Katade’den rivayetinde çok zayıf bir ravi
olup, bunu mevsul olarak rivayet etmekte tek kalmıştır.[2]
Said b. Buşeyr, Katade’den başkasından rivayetlerinde itibar edilebilecek
bir ravi olsa dahi, Katade’den rivayette çok zayıftır. Onun sağlam ashabından
olmadığı gibi, şeyhlerden de değildir. Nitekim Hişam ed-Dustuvaî, Katade’den
rivayette insanların en sağlamlarından olup, Said b. Buşeyr’e muhalif rivayette
bulunmuştur:
Hişam bunu Katade yoluyla şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Muhakkak ki cariye hayız olduğu zaman yüzünden ve bileklerine kadar
elinden başkasının görünmesi uygun olmaz.”[3]
Rivayetin mahfuz olan tariki budur. Katade’ye kadar isnadı sahih olsa dahi,
Katade’nin mürselleri çok zayıftır. Çünkü mu’dal türündendir.
Hafız Zehebî, şöyle der: “Mürsellerin en zayıfları el-Hasen (el-Basri)’nin
mürselleridir. Bundan daha zayıfı Zührî, Katade ve Humeyd et-Tavil gibi
tabiinin küçüklerinin mürselleridir. Muhakkiklerin geneli bu kimselerin
mürsellerini mu’dal rivayetlerden saymışlardır. Zira bunların rivayetlerinin
geneli; tabiinin büyüklerinden birisinin, sahabeden rivayeti yoluyla gelmiştir.
Böyle bir mürselde isnaddan iki ravi düşmektedir. Mu’dal rivayetin zayıflığı ise,
munkatı’dan daha şiddetlidir.”[4]
Hadis usulünden bilindiği gibi, şahit olarak getirilecek zayıf rivayetin
zayıflığı şiddetli olmamalıdır. Mu’dal rivayet ise şiddetli zayıf türündendir.
3. İllet: Velid b. Muslim mudellis olup, an’ane ile rivayet etmiştir.
4. İllet: Kadate müdellis olup, an’ane ile rivayet etmiştir.
5. illet: Bu hadiste diğer bir illet daha vardır ki, o da ızdırapdır. Said b.
Buşeyr bunu Umm Seleme radıyallahu anha’dan da rivayet etmiştir.
İbn Adiy der ki: “Katade’den bunu rivayet eden Said b. Buşeyr’den başkasını
bilmiyorum. Bir seferinde Aişe radıyallahu anha rivayeti yerine; Halid b.
Dureyk – Ummu Seleme radıyallahu anha yoluyla rivayet etmiştir.”
Hadisin Birinci Şahidinin Durumu:
Hadisin Esma bt. Umeys radıyallahu anha’dan şahidi şu şekildedir:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Aişe bt. Ebi Bekr radıyallahu
anhuma’nın yanına girdi. Yanında kızkardeşi Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu
anhuma vardı. Onun üzerinde yenleri geniş bir Şam elbisesi vardı. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem ona bakınca hemen kalktı ve çıktı. Aişe radıyallahu
anha:
“Neden kalktın?” diye sordu. Buyurdu ki:
“Şeklini görmedin mi? Müslüman bir kadın şu ve şurasından başkasını
gösteremez.” Ellerinin üzerini ellerinin dışıyla kapattı, sadece parmakları
göründü. Sonra ellerini şakaklarına koydu ve sadece yüzü göründü.”[5]
Beyhaki: “İsnadı zayıf” demiştir.
1. illeti: İsnadında İbn Lehia vardır. O, kitapları yandıktan sonra hafıza
karışıklığına uğramıştır.
2. İlleti: İbn Lehia, yine tedlis ile nitelenmiş bir ravi olup bunu tedlis sigası
olan an’ane ile rivayet etmiştir.
3. İlleti: Iyaz b. Abdillah da zayıf bir ravidir.[6]
4. İlleti: Bu metinde de münkerlik vardır. Çünkü buluğa ermiş kadının görünebilecek
yerleri, Katade’nin mürsel rivayetinde kadından görünen kısım ile metinde
ızdırap halindedir.
Sonuç: Bu rivayet isnad olarak zayıf, metin olarak münkerdir. Münker hadis ise
çok zayıf türünden olup şahit getirmeye elverişli değildir.
İkinci
Şahidin Durumu
Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Yanıma annemden kardeşim olan Abdullah b.
Tufeyl’in kızı Muzeyne girdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gelince yüz
çevirdi. Dedim ki:
“Ey Allah’ın rasulü! O benim yeğenim olan bir cariyedir.” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadın hayız olduğu zaman yüzünden başkasını ve şundan fazlasını
göstermesi helal olmaz.” Böyle derken kollarını yumdu, iki avucu arasında
bir avuçluk yer açıkta bıraktı.”[7]
1. İlleti: Bu isnad mu’daldir. İbn Curayc ile Aişe radıyallahu anha arasında iki
ravi düşmüştür.
2. İlleti: Metninde ise görüldüğü gibi şiddetli bir münkerlik vardır. Özellikle
kollarını göstermesi ve cariyeler ile bunu sınırlaması bunu göstermektedir.
Sonuç: Rivayetin bu tariki de şiddetli zayıf bir yoldur. Şahit getirmeye
elverişli değildir.
İbn Abbas
Radıyallahu anhuma’dan Mevkuf Şahid:
Merfu rivayetler için mevkuf rivayetlerin şahit
olmayacağı bilinen bir husustur. İbn Abbas radiyallahu anhuma'nın tefsirinin
merfu hadis hükmünde olduğu da burada gerekçe gösterilemez. Zira sahabe
tefsirinin merfu hadis hükmünde olması, ancak sahabe arasında ihtilaf
bulunmaması şartıyla kabul edilir. Bu meselede ise sahabelerden farklı
tefsirler gelmiştir.
İbn Mesud radıyallahu anh,
yukarıda geçtiği gibi görünen kısmın elbise olduğunu söylemiştir. Bu sahihtir.
Ayet hakkındaki bu tefsir aynı zamanda Hasen el-Basri, İbn Sirin, Ebu’l-Cevza,
İbrahim en-Nehai ve başkalarından da rivayet edilmiştir.[8]
Her ne kadar tabiinden
bazılarından görünen kısmın eller ve yüz olduğu, diğer kısmından ise elbise
olduğuna dair sahih rivayetler gelmiş ise de sahabe tefsiri önceliklidir. İbn
Mesud radıyallahu anh’den, görünen kısmın elbise olduğunu söylediği sabit
olmuştur.
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan Nur suresi 31. ayetin tefsiri hakkında
(görünen kısmın eller ve yüz olduğuna dair) gelen bütün rivayetlerde zayıflık
vardır ve İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan daha sahih olarak gelene aykırıdır.
İsnadında geçen zayıf ravilerin durumu şu şekildedir:
a)- Müslim b. Keysan
el-Mellâî zayıftır.[9]
b)- Muhammed b. Humeyd er-Râzî;
İmam Taberi’nin şeyhi olup çok zayıftır.
c)- Nehşel; çok zayıf bir
ravidir.
d)- Dahhak b. Muzahim; İbn
Abbas radıyallahu anhuma’dan işitmemiştir.
e)- İbn Curayc; İbn Abbas
radıyallahu anhuma’dan işitmemiştir.
f)- İbn Ebi Hatim’in
Tefsir’inde[10] gelen rivayete gelince;
el-A’meş’in Said’den rivayeti ile gelmiştir. El-A’meş ise Said’den dört
hadisten başka bir şey almamıştır.[11] Bu
tefsir ise o rivayetler arasında değildir.
g)- Beyhaki’nin rivayetine
gelince, iki zayıf ravisi vardır: Ahmed b. Abdilcebbar el-Utaridî[12] ve Abdullah b. Hurmuz
el-Mekki[13].
İbn Abbas radıyallahu
anhuma’dan gelen rivayetin sahih olduğunu varsaysak dahi, şu sebeplerden dolayı
buradan ellerin ve yüzün açılmasının caiz olduğuna delil çıkmaz:
a)- Görünen ziynet eller ve
yüz değildir. Arap dilinde ziynet; kadının yaratılışından olanın haricinde
süslendiği takılar ve giysilerdir. Kadının bedeninin bir parçası olarak tefsir
edilmesi zahire aykırıdır. Bunu gerektiren bir delil olmadıkça bu yoruma
müracaat caiz değildir.
Ziynetin şer’î manasına
gelince, Kur’anda çok defa tekrar edildiği üzere, bundan kastedilen süslenilen
şeyden hariç olan süstür. Nitekim yukarıda nakledildiği gibi, İbn Mesud
radıyallahu anh ayette geçen ziynet; elbisedir demiş ve Ebu İshak buna Araf
suresi 31. Ayetini delil getirmiştir. Malum olduğu üzere Kur’ân’ın Kur’ân ile
tefsiri en üstünüdür.
b)- Ayette istisna edilen “kendiliğinden
görünen ziynet” ile kastedilen sahih mana; onun kasıt dışı görünmesidir.
Ziynet iki türlüdür:
gizlemeye imkân olan ki, ister eller, ister yüz olsun, ya da yüzük, bilezik ve
sürme gibi şeyler olsun, kadınlar bu türünü gizlemekle emrolunmuşlardır. Kadın
bunları insanlara gösterirse bundan sorumlu olur.
İkinci türü ise gizlemesi
mümkün olmayan ya da mümkün ise de kasıtsız olarak, bilinç dışı yahut bir
zaruret sebebiyle açılanıdır. Kadın bundan dolayı sorumlu olmaz. İşte bu
kadının kastı olmadan rüzgârın açtığı elbisesi, nikâh talep edene açmasına izin
verilen veya tedavi zarureti sebebiyle açtığı ziynetidir. Nitekim Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar yabancı erkeklere yüzlerini
açmazlardı.
c)- İbn Mesud radıyallahu
anh’den gelen “Ziynet iki türlüdür…” şeklindeki rivayette olduğu gibi, ayette
kastedilen gizli ziynet, kadının sadece kocasına gösterebileceği kısımdır.
Bunun delili, ayetin başı
ile sonu arasındaki ilişkidir. “Ziynetlerinden
gizledikleri şeylerin görünmesi için ayaklarını yere vurmasınlar” buyruluyor.
Burada zikredilen ziynet, ayetin baş tarafında gösterilmesi yasaklanan
ziynettir. Lakin geriye varlığını bildiren sesi kalmıştır. Âlimler burada
kastedilenin ayak takısı olan halhallar olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
Bu da, ayetin baş tarafında örtülmesi emredilen gizli ziynettendir.
d)- Yukarıda geçtiği gibi, İbn
Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen sahih rivayet, ellerin ve yüzün
gösterilmesinin yasaklandığını ifade etmektedir.
Bu durumda İbn Abbas
radıyallahu anhuma’dan gelen, ellerin ve yüzün istisna edilen kısım olduğuna
dair tefsirin kendisinden sahih olarak geldiği varsayılırsa bunu, hicab emrinin
nüzulünden önceki görüşü olması muhtemeldir. Hicab emri gelince de Ahzab
suresinden ayetlerin tefsirinde olduğu gibi, bütün vücudun örtülmesi
gerektiğini belirtmiştir. Nitekim İbn Teymiyye gibi birçok muhakkik buna dikkat
çekmişlerdir.[14]
Yahut “kendiliğinden görünen kısım" hakkında İbn Abbas
radıyallahu anhuma'nın söylediği; yüzün bir parçası, kadının sadece gözlerini
açıkta bırakmasından dolayı görünen kısmıdır. Bunu destekleyen husus;
bizzat İbn Abbas radıyallahu anhuma'nın Ahzab 59. ayeti
hakkındaki tefsiridir:
Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma diyor ki: "Allah, müminlerin
kadınlarına, bir ihtiyaçları için evlerinden çıktıklarında, başlarının
üzerinden örtecekleri örtüleriyle yüzlerini örtmelerini ve sadece bir gözlerini
açmalarını emretmektedir."[15]
e)- Beydavi şöyle demiştir:
“Eller ve yüzün istisna edilmesi, namaz içinde avret olmadığındandır. Yoksa
bakma bakımından hür kadının tüm vücudu avrettir. Kocası ile mahremlerinden
başkası, tedavi ve şahitlik gibi zaruretler dışında onun hiçbir yerine
bakamaz.”[16]
f)- Daha önce açıklandığı
gibi İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen rivayetler, kadının yabancılara
değil, mahremlerine ellerini ve yüzünü açabileceğine delalet etmektedir.
Sonuç:
Görüldüğü gibi kadının ellerini ve yüzünü açabileceğine dair hadisin
rivayet yolları şiddetli zayıftır, sahih veya hasen derecesine çıkması mümkün
değildir.
[1] Çok Zayıf. Bu hadisi Ebu Davud (4104) Beyhaki
(2/226, 7/86) ve İbn Adiy, el-Kamil’de (3/1209); el-Velid b. Muslim – Said b.
Buşeyr – Katade – Halid b. Dureyk – Aişe radıyallahu anha yoluyla rivayet
etmişlerdir.
[2]
Muhammed
b. Abdillah b. Numeyr Said hakkında: “Munkeru’l-hadis, bir şey değildir,
hadiste kuvvetli değildir. Katade’den münker rivayetlerde bulunmuştur”
demiştir. İbn Hibban ise: “Ezberi çok kötüdür. Fahiş hatalar yapardı.
Katade’den tabi olunmayan rivayetlerde bulundu” demiştir. Bkz.: et-Takrib (1/292)
Mizanu’l-İtidal (2/128)
[3] Çok zayıf. Bunu Ebu
Davud, Merasil’de (437); Muhammed b. Beşşar – İbn Davud – Hişam – Katade
yoluyla rivayet etmiştir
[4]
El-Mukiza (s.40)
[5] Çok zayıf. Bunu Taberani, el-Evsat’ta (8394) Beyhaki (7/86);
Muhammed b. Rumh yoluyla rivayet ettiler. Taberani el-Kebir’de (24/142-143);
Amr b. Halid el-Harrani – İbn Lehia – Iyaz b. Abdillah – İbrahim b. Ubeyd b.
Rifaa el-Ensari – Babası – Esma radıyallahu anha yoluyla rivayet etmiştir.
[6]
Buhari
onun hakkında: “Münkeru’l-hadis” demiştir. es-Sacî: “İbn Vehb ondan şüpheli
hadisler rivayet etmiştir” dedi. İbn Main: “Zayıftır” dedi. Ebu Hâtim:
“Kuvvetli değildir” dedi.
[7] Çok zayıf.
İbn Cerir et-Taberi (18/93); İbn Cureyc – Aişe radıyallahu anha yoluyla rivayet
etmiştir.
[8] Bkz. İbn Kesir Tefsiru Kur’ani’l-Azim (3/378)
[9] El-Fellas onun metruk olduğunu söylemiştir. Ahmed: “Hadisi
yazılmaz” dedi. İbn Main: “Güvenilir değildir” dedi. İbn Hacer, Ebu Zür’a,
Tirmizi, İbnu’l-Medini, Buhari, Ebu Davud, Darekutni ve başkaları onun zayıf
bir ravi olduğunu belirtmişlerdir. Bkz.: Mizzi Tehzibu’l-Kemal (7/633) Zehebî
Mizanu’l-İtidal (4/106)
[10] Tefsiru İbn Ebi Hatim (8/2574)
[11]
Bunu Cerh ve Ta’dil imamı İbnu’l-Medini söylemiştir. El-A’lâî
Camiu’t-Tahsil’de (s.189) şöyle demiştir: “İbnu’l-Medini dedi ki: el-A’meş,
Said b. Cubeyr’den sadece dört hadis işitmiştir…” Bu dört hadisi zikretmiş ve
bu tefsir bunlar arasında yoktur. Bu ifadeler Ebu Zur’a’nın et-Tahsil’de
(s.136) bizzat zikrettikleridir. Bu rivayet Ebu Abdillah Müslim b. Keysan
el-Mellai el-A’ver’in rivayeti olarak meşhurdur. Ayrıca Süleyman el-A’meş
tedlis yapar. İşte bu rivayet de Müslim b. Keysan’dan yaptığı bir rivayet olup
tedlis için onun adını zikretmemiş ve tedlis sigası olan an’ane ile rivayet
etmiştir. A’meş’in Said’den dört hadisten başka bir şey işitmediği sabit
olduğuna göre ve ilim ehlince bu tefsir Müslim b. Keysan’ın Said’den rivayeti
olarak bilindiğinden dolayı, el-A’meş’in tedlis yaparak Muslim b. Keysan’ı
isnaddan düşürdüğü anlaşılmıştır. Müslim b. Keysan ise yukarıda geçtiği gibi
çok zayıf bir ravidir.
[12] Zehebi; onu birden çok kimse zayıf saydı demiştir. Bkz.: Zehebi,
Mizan (1/112) İbn Hacer, Takribu’t-Tehzib (1/19)
[13]
Onun hakkında İbn Main: “Zayıf” demiştir. Ebu Hatim: “Kuvvetli
değildir” der. İbnu’l-Medini ve Nesai de zayıf olduğunu söylemişlerdir. Hafız
ibn Hacer de et-Takrib’de: “zayıf” demiştir. Bkz.: et-Takrib (1/450)
Zehebî, Mizanu’l-İtidal (2/503)
[14] Bkz.: Fetava (22/109)
[15] Hasen. Taberi (20/324) ve İbn Ebi Hatim (10/3153);
Ali – Ebu Salih (Leys’in kâtibi) – Muaviye (b. Salih) – Ali (b. Ebi
Talha) – İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ettiler.
[16] Envaru’t-Tenzil (2/121)