1- Elbani, Ahzab suresi 59. ayetinin yüzü örtmeyi gerektirmediğini, cilbabın sadece bedeni ve başı örten bir örtü olduğunu iddia eder.[1]
Şayet öyle olsaydı Allah
sadece “cilbab (dış örtülerini) giysinler” der, “cilbablarını üzerlerine
salsınlar” buyurmazdı. O halde cilbabı salmanın sadece başı ve bedeni örtmek
olduğu nasıl söylenebilir?
“İdna” (salmak)
cilbab giyme emrine ek bir emirdir. Bu da yüzün örtülmesi demektir. Nitekim
ayetin devamında; “Bu tanınmamaları için daha uygundur” buyruluyor.
Kişiyi tanıtan şey ise yüzüdür.
2- Elbani, Ahzab suresi 53.
ayetindeki “kadınlardan bir şey istendiğinde perde arkasından isteme” emrinin
bütün kadınlar hakkında umumi olduğunu kabul ediyor.[2]
Malumdur ki, bu ayet
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarından biri olan Zeynep bt.
Cahş radıyallahu anha hakkında nazil olmuştur. Bütün âlimlerin ittifakıyla Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarının yüzlerini örtmeleri vaciptir. Bunu
Elbani de ikrar ediyor.[3]
Demek ki müminlerin
kadınlarının da yüzlerini örtmeleri gerekir. Zira ayet, Elbani’nin de itiraf
ettiği gibi umumidir.
3- Elbani, Aişe radıyallahu anha’dan şu rivayeti
naklediyor; “Sevde radıyallahu anha örtünme emri nazil olduktan sonra bir ihtiyaç
için dışarı çıktı. Sevde cüsse bakımından irice bir kadındı. Onu tanıyanlar
hemen farkına varırlardı…" hadisi böylece zikrettikten sonra Ömer
radıyallahu anh'ın onu ancak cüssesinden dolayı tanıdığından bahseder. Sonra
Elbani, "Örtünme emrinden sonra" ibaresi ile ilgili olarak der ki;
"Yani peygamber hanımlarının bizzat perde
arkasına geçmeleri emri kastedilmiştir. O da "Onlardan bir şey
istediğinizde perde arkasından isteyin.." (Ahzab 53) ayetidir. Bu
ayet, Buhari ve diğerlerinin rivayet ettiği gibi, Ömer radıyallahu anh'ın
sözüne uygun olarak nazil olmuştur; Enes radıyallahu anh'den; "Ömer
radıyallahu anh şöyle dedi;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e; “Ey
Allah'ın Rasulü! Senin yanına iyi ve kötü kimseler de giriyor. Müminlerin
annelerine perde arkasına gizlenmelerini emretsen" dedim. Bunun üzerine
hicab ayeti nazil oldu."[4]
El-Elbani'nin; "Kastedilen,
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarının perde arkasına geçmesine dair
emirdir" demesinden sonra vahyin Ömer radıyallahu anh'ın sözüne destek
olarak inmesini zikretmesi çelişkidir.
Elbani diyor ki; "Geçen
hadis, Ömer radıyallahu anh'ın Sevde radıyallahu anha'yı cüssesinden dolayı
tanıdığını gösterir. Yani onun yüzü örtülü idi. Nitekim Aişe radıyallahu anha,
onun cüssesi sayesinde tanındığını zikretmiştir. Bu yüzden Ömer radıyallahu
anh, onun şahıs olarak tanınmamasını, evinden dışarı çıkmamasını arzu etmiş,
lakin hikmet sahibi olan şeriat koyucu bu defa ona muvafakat etmemiş, onları
zora koşmamıştır…"[5]
Şöyle diyen olmuştur;
"Kalem şeyhi geçmiş, "Örtünme emri ile kastedilen Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in hanımlarının bedenlerini örtmelerine dair emirdir"
şeklinde yazmak isterken, "Örtünme emri ile kastedilen Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in hanımlarının bizzat perde arkasına geçmeleridir"
şeklinde yazıvermiştir."
Hatta kalem, şeyhi, bundan
sonraki delil ile geçmiştir. Bununla birlikte burada şiddetli bir çelişki
vardır. Şeyh Elbani burada "Onlardan bir şey istediğinizde perde
arkasından isteyin" ayetini, vücudun örtülmesi emri olarak nazil olmuş
görüyor. Daha önce geçtiği gibi bu, yüzün örtülmesini de kapsar. Lakin bizler
Elbani'nin kitabının 87. sayfasında Ümmü Seleme'den gelen rivayete dipnot
olarak şunları söylediğini görüyoruz;
"Ümmü Seleme
radıyallahu anha dedi ki; “Ebu Seleme'den olan iddetim bittiğinde Rasulullah
Sallallahu aleyhi ve sellem bana geldi ve benimle perde arkasından
konuştu.."[6]
Elbani diyor ki; "Bu
rivayetten anlaşılan o ki, örtünme emri elbiseyle örtünme değil ancak perde
veya duvar arkasına geçerek bizzat gizlenmeleridir. Bu, Allah Teala'nın; "Onlardan
bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin" şeklindeki emrine
uygundur…"!!
Elbani burada da ayetin
vücudu örtmeyi değil, bizzat perde arkasına geçmeyi kastettiğini belirtiyor.
Neden yüzün örtülmesinin emredildiğini söylemekten kaçıyor?!
Halbuki Sevde radıyallahu
anha'nın fiilini delil göstererek bu ayetin vücut ve yüzün örtülmesini
emrettiğini söylüyordu!! Bu çelişkiyi iyi düşün!
Şayet Elbani, sahih kavli
tercih etseydi bu çelişkiden kurtulurdu.
4- Az önce geçtiği gibi
Elbani; "Ümmü Seleme radıyallahu anha dedi ki; "Ebu Seleme'den olan
iddetim bittiğinde Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bana geldi ve benimle
perde arkasından konuştu.."[7]
"Bu rivayetten
anlaşılan o ki, örtünme emri elbiseyle örtünme değil ancak perde veya duvar
arkasına geçerek bizzat gizlenmeleridir. Bu, Allah Teala'nın; "Onlardan
bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin" şeklindeki emrine
uygundur…"!! diyor.[8] Bunda bazı meseleler var;
Birincisi; bu ayetin bütün
kadınları bağlayan bir tesettür emri olduğunu kabul ediyor. Zira Ümm Seleme
radiyallahu anha, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile evlenmeden önce perde
arkasından konuşmuştur.
İkincisi; bütün âlimler
ittifak ederek belirtmişlerdir ki, bu ayet Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in
hanımlarından biri olan Zeyneb bt. Cahş radıyallahu anha hakkında nazil
olmuştur. Yine ittifakla demişlerdir ki, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in
hanımlarının yüzlerini örtmeleri farzdır. O halde Elbani'nin, bu ayetin bütün
müminlerin kadınları hakkında umumi olduğunu belirttiğine göre, bütün
kadınların yüzlerini örtmelerinin farz olduğunu kabul etmesi gerekirdi.
Üçüncüsü; Şayet Elbani;
"Evet, bu ayet bütün kadınlar hakkında umumidir, lakin yüzlerini
örtmelerini gerektirmez. Sadece erkekler onlardan bir şey istediğinde perde
arkasına gizlenmelerini gerektirir" derse, şöyle denilir:
Bu şeriatın tenzih edilmesi
gerektiği büyük bir çelişkidir. O halde bir şey istenirken perde arkasına
gizlenmeleri onlara emredilirken, sonra erkekler önünde yüzlerini açmalarına
nasıl ruhsat verilebilir?!!
Yüzleri açık olmaya devam
ettikçe, bizzat gizlenmelerinin esas olduğuna nasıl davet edilebilir?
Fakat yüzün örtülmesinin
emredildiğini gören için burada çelişki yoktur. Allah'a hamd olsun. Şüphesiz bu
ayet bütün mümin kadınlara perde veya duvar arkasına geçmeyi emrettiği gibi,
yüzlerini örtmeyi de emretmektedir.
5- Elbani, hür bir Müslüman
kadının tesettürü ile Müslüman cariyenin tesettürü arasında fark görmeyerek,
elleri ve yüzleri dışında vücutlarını örtmelerinin farz olduğunu söylüyor. Hür
kadın ile cariyenin tesettürünün farklı olduğunu söyleyen ümmetin cumhurunu
kınıyor! Sonra "Üzerlerine cilbablarını (dış örtülerini) salsınlar"
(Ahzab 59) ayetinin tefsiri olarak Katade radıyallahu anh'ın şu sözünün sahih olduğunu
belirttiğini görüyoruz;
"Allah, kadınların
dışarı çıktıkları takdirde kaşları üzerine peçelerini örtmelerini
emrediyor."[9]
Lakin Elbani, Katade'nin
sözünü tamamlamıyor! Bilakis kırpıyor! Geçen kelamdan sonra diyor ki; "Bir
köle kadın, uğradığı yerde onu kusur olarak alıyordu. Bunun üzerine Allah hür
kadınları kölelere benzemekten yasakladı."!
Katade rahimehullah
cumhurun kavli gibi, hür ile cariyenin örtünmesinin farklı olduğunu
belirtmiştir. O halde Elbani de bu iki tesettürü farklı görmeliydi. Ya da
Katade rahimehullah'ın rivayetini delil olarak göstermekle çelişkiye
düşmemeliydi.
6- Buhari Aişe radıyallahu anha’dan rivayet
ediyor; “Allah ilk muhacir hanımlara rahmet eylesin. Hicab emri gelince
elbiselerinin bir parçası ile yüzlerini örttüler.”
Hafız İbn Hacer dedi ki; “أختمرن”; yüzlerini örttüler demektir.” Elbani,
yüzü açmaya cevaz verenlerden olduğu için bu açıklamadan hoşlanmamış, garip bir
üslup ile Hafız İbn Hacer’in hata ettiğini anlatmaya çalışmıştır;
“Yüzlerini” demesi,
muhtemelen istinsah hatasıdır. Veya kalem müellifi geçmiş, “göğüslerini
örttüler” demek isterken böyle deyivermiştir…”[10]
Zayıf görüşü kabul ettirmek
için âlimleri nasıl hata etmiş göstermeye çalıştığına bir bak! Allah onu
affetsin, Elbani, Hafız İbn Hacer’in “humur” kelimesini nasıl tarif ettiğini
gözden kaçırmıştır;
“Kadının hımarı, yüzünü
örten örtüdür.”[11] Yani, Elbani’nin iddia
ettiği gibi bir istinsah hatası söz konusu değildir. İbn Hacer hımar denilen
örtünün, yüzü örten bir örtü olduğunu farklı yerlerde belirtmiştir.
7- Elbani, hımar denen
örtünün başı ve yüzü örten bir örtü olduğunu söyleyenlere karşı çıkıyor. Hadis
şarihlerinin kendi aleyhine olan delillerine gelince, mesela Hafız İbn Hacer,
şairin şu şiirini delil getiriyor;
قل للمليحة في
الخمار المذهب
أفسـدت نسك أخي التقي المذهب
نور الخمار
ونور خدك تحتـه
عجبًا لـوجهك
كيف لم يتلهــب
“Süslü örtü (hımar) içindeki güzele de ki
Takva sahibinin züht hayatını bozdun
Örtünün (hımarının) ve altındaki yanağının ışığı
Yüzünün güzelliğine nasıl kışkırtmaz?
Elbani diyor ki; “Bu
âdetin böyle olduğunu göstermekle beraber, her zaman yüzün örtülmesini
gerektirmez.”[12]
Şeyh burada hımar denen
örtünün yüzü örten bir örtü olduğunu itiraf ediyor. Öyleyse bu kadar karşı
çıkmalar neden?!
8- Elbani şu rivayeti
zikrediyor; “Enes radıyallahu anh Hayber gazası ile ilgili kıssayı rivayet
ederken diyor ki;
"Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem, esirler arasında kendisi için Safiye'yi seçmişti. Sahabeler
dediler ki;
“Onu evlenmek için mi yoksa
cariye olarak mı aldığını nasıl bileceğiz?” dediler ki;
“Eğer onu örterse anlarız
ki evlenmek için almıştır, örtmezse cariye olarak almış demektir.” Devenin
üzerindeki örtülü hevdece bindi ve onu evlenmek için ayırdığını anladılar.
Diğer rivayette;
“Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem onun üstünü örttü. Terkisine bindirdi şalını Safiye'nin yüzüne
ve beline sardı"[13] şeklinde geçer.
Sonra Elbani, bu rivayete
dipnot olarak der ki; “Bu şekilde örtünme, cariyeler dışında yalnız hürlere
mahsustur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve halifelerinin zamanında
müminlerin âdeti böyle idi, hürler örtünür, cariyeler açılırdı.”[14]!!
El-Elbanî için bağışlanma
dileriz. Zira mümin kadınların ve cariyelerin yüzlerini değil sadece başlarını
örtmelerinin gerektiğini söylüyor.
9- Allah onu affetsin, Şeyh
Elbani, Şeyh Abdurrahman es-Sa’dî’nin “Hımar sadece başı örten bir örtüdür”
görüşünü tercih ettiğini, "evlenme ümidi kalmamış ihtiyar kadınların,
bunları bırakmalarında zorluk yoktur" dediğini iddia ediyor. Sonra
sözlerini kırparak naklediyor.
Şeyh Elbani, Şeyh Sa’dî’nin
“Onların dış elbiselerini bırakmalarında günah yoktur” (Nur 60) ayetinin
tefsirinde söylediği şu sözleri gözden kaçırıyor;
“Yani ayette kastedilen
hımar ve benzerleri gibi dış örtüdür. Allah kadınlara; “hımarlarını
(örtülerini) yakaları üzerine salsınlar” (Nur 31) buyurarak emrettiği
örtülerdir. Bu ayet, evlenme ümidi kalmamış ihtiyar kadınların yüzlerini
açmalarında mahzur olmadığını belirtiyor.”[15]
Es-Sa’dî, diğer âlimler
gibi hımar denilen örtünün, başı ve yüzü örten bir örtü olduğunu belirtiyor.
Mesele Elbani’nin iddia ettiği gibi değildir.
10- Şeyh Elbani, Asım
el-Ahvel'den şu sahih rivayeti naklediyor;
"Biz Hafsa bt.
Sirin’in yanına vardığımızda örtüsünü hep şu şekilde yaparak yüzünü örterdi.
Biz ona dedik ki, "Allah sana rahmet etsin! Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Nikâhlanma ümidi
kalmamış ihtiyar kadınların ziynetlerini açıkça belirtmeyecek şekilde dış
örtülerini bırakmalarında bir mahzur yoktur." (Nur 60) Burada cilbab
geçiyor.” Hafsa bize:“Onun devamında ne buyruluyor?” dedi. Biz ayetin devamını
okuyup;
"Şayet iffetlerini
takınırlarsa kendileri için daha hayırlıdır" buyruluyor"
dediğimiz zaman dedi ki;
"İşte cilbâbın şart
olduğunu belirten hüküm budur."[16]
Bu rivayet, yüzü açmanın
caiz olduğunu söyleyen Elbani'yi çürütmektedir. Zira rivayet selefin indinde
karara bağlanmış hükmün, kadınların Hafsa Binti Sirin'in yaptığı gibi
yabancılara karşı yüzlerini örtmeleri olduğunu göstermektedir. İhtiyar
kadınların ziynetlerini açmadan yüzlerini açmaları caizdir. Elbani'nin dediği
gibi kadınların yüzlerini açmaları caiz olsaydı, Asım radıyallahu anh ve
yanındakiler, Hafsa bt. Sirin'e, ihtiyar kadınlar hakkındaki bu ayeti delil
gösterdiğinde;
"Yüzünü açman
caizdir" derlerdi. Bunu çok iyi düşün! Yine bu rivayette cilbab denen dış
örtünün yüzü örtmesi gerektiğine de delil vardır.
11- Elbani, İmam Malik'in mezhebinde kadının
yüzünü açmasının caiz olduğundan bahseder fakat İmam Malik'ten buna dair hiçbir
delil zikretmez.[17]
Hâlbuki bu, Şeyhulislam İbn
Teymiye'nin İmam Malik'in mezhebinde bunun caiz olmadığına dair nakline muhaliftir;
İmam Malik der ki; "Kadının tırnağına kadar her yeri avrettir."[18] İmam Malik'in Muvatta' adlı
eserinde rivayet ettikleri de Şeyhulislam'ın bu nakline şahitlik etmektedir;
“İbn Ömer radıyallahu
anhuma'nın; "İhramlı kadın peçe takamaz" sözünün ardından Fatıma bt.
Munzir radıyallahu anha'nın şöyle dediğini nakleder; “Biz ihramlı olduğumuz
halde yüzlerimizi örterdik. Yanımızda Ebu Bekr es-Sıddık radıyallahu anh'ın
kızı Esma da vardı."[19] Bunu, ihramlı kadınların
peçe takmaktan men edilmesinin yüzlerini başka bir şeyle örtmelerine mani
olmadığını açıklamak için rivayet etmiştir. Allah en iyi bilendir.
İbn Abdilberr der ki; “İmam
Malik rahimehullaha göre yabancı kadının yüzüne zaruret haricinde bakmak caiz
değildir.”[20]
[1] Cilbabu’l-Mer’e (s.82-89)
[2] Cilbabu’l-Mer’e (s.75)
[3] Cilbabu’l-Mer’eti (s.106)
[4] Sahih. Buhari (8/428)
[5] Cilbabu’l-Mer'e (s.105-106)
[6] Sahih. İbn Sa'd (8/90)
[7] Sahih. İbn Sa'd (8/90)
[8] Cilbabu’l-Mer'e (s.87)
[9] Sahih maktû. Taberi
(10/331) Er-Reddu’l-Mufhim (s.51-52)
[10] Er-Reddu’l-Mufhim (s.20)
[11] Fethu’l-Bari (10/51)
[12] Cilbabu’l-Mer’e (s.73)
[13] Sahih. İbn Sad (8/87)
[14] Cilbabu’l-Mer’e (s.95)
[15] Tefsiru İbn Sa’dî (5/445)
[16] Sahih maktû. Beyhaki
(7/93) Elbani Cilbabu’l-Mer'e (s.110)
[17] Cilbabu’l-Mer'e (s.89) er-Reddu’l-Mufhim (s.34-35)
[18] El-Fetava (22/110)
[19] Sahih. El-Muvatta'
(s.224) Yahya el-Leysi rivayeti olan nusha.
[20] İbn Rüşd el-Beyan vet-Tahsil (4/305) İbn Katan İhkâmu’n-Nazar (s.144)