İslam’ın ilk yıllarında kadınlar, Allah’a ve rasulüne imanın, Kur’an ve sünnete ittibanın bereketi ile temizlik, iffet ve hayâ hususunda ileride idiler. O zamanda kadınlar örtücü elbise giyerler, toplumlarında, kendi aralarında veya mahremlerinin yanlarında açılmazlardı. Bu düzgün sünnet, ümmetin kadınları arasında, yakın zamanlara kadar asırlarca uygulanmaya devam etmiştir. Sonra kadınların birçoğunda giyimde ve ahlakta birçok bozulmalar meydana gelmiştir.
Kadının, kadınlar arasında ve mahremleri önündeki giyimi meselesi de
bazı kadınların gevşeklik gösterdiği konulardan birisidir. Şüphesiz bu
gevşeklik birçok tehlikeli sonuçları beraberinde getirmektedir.
Allah Teâlâ Nur suresi 31. ayetinde mahremleri zikrettikten sonra ve
mülkiyeti altında olanlardan önce kadınları zikretmiştir. Dolayısıyla
kadınların kadınlara karşı hükmü, ayette onlardan önce ve sonra zikredilenlerle
aynıdır.
Allah Teâlâ bu ayette amcaları ve dayıları zikretmemiştir. Bunun sebebi
amca ve dayıların mahremlerden olmaması değildir. İkrime ve Şa’bî şöyle
demişlerdir:
لَمْ
يَذْكُرِ الْعَمَّ وَلَا الْخَالَ لِأَنَّهُمَا يُنْعَتَانِ لِأَبْنَائِهِمَا وَلَا
تَضَعُ خِمَارَهَا عِنْدَ الْعَمِّ وَالْخَالِ
“Bu ayette amca ve dayı zikredilmemiştir. Çünkü onlar kendi oğullarına
nitelerler. Kadın amca ve dayı yanında başörtüsünü (yüzünü) açamaz.”[1]
Kocaya gelince; bütün bunlar (bu yasaklamalar)
onun içindir ve kadın bir başkasının huzurunda olmadığı şekilde onun için
süslenip giyinir.
Âlimler şöyle demişlerdir: Ayette helal olmayan şeylerden bakışları
kısmak ve Allah’ın haram kıldığı şeylerden ferci korumak emredilmiş, kasıtsız
olarak kendiliğinden görünen dışında ziyneti göstermek yasaklanmıştır.
Bu ayet mahremlere gösterilebilecek sınırı yalnızca ziynet olarak
açıklamaktadır. Yabancılara gelince;
“Kendiliğinden görünenler dışında ziynetlerini göstermesinler
ve başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar” buyrulmuştur.
Yine burada gizli ziynetleri kocalarından, babalarından ve ayette
zikredilenlerden başkalarına göstermekten yasaklama vardır. Ayette kadının
gizli ziynetlerini bu kimselere göstermesinin mubah olduğu bildirilmektedir.
Ayetin kendileri hakkında nazil olduğu zamandaki kadınların örfünde mahremleri
yanında gösterdikleri gizli ziynetler ne ise onları, bu ayette sayılan
kimselere gösterebilirler. Kadının kocasına karşı bâtınî ziynetlerini
gösterebilmesi ise daha başka deliller ile özel kılınmıştır.
İbni Mes'ud radıyallahu
anh; Ayetteki "kendiliğinden görünen kısım müstesna ziynetlerini
açmasınlar" ibaresi hakkında der ki;
الزِّينَةُ زِينَتَانِ: زِينَةٌ
ظَاهِرَةٌ وَزِينَةٌ بَاطِنَةٌ لاَ يَرَاهَا إلاَّ الزَّوْج، وَأَمَّا الزِّينَةُ
الظَّاهِرَةُ فَالثِّيَابُ، وَأَمَّا الزِّينَةُ الْبَاطِنَةُ فَالْكُحْلُ
وَالسِّوَارُ وَالْخَاتَمُ
“Ziynet iki türlüdür;
görünen ziynet ve sadece kocasının görebileceği gizli ziynet. Görünen ziynet;
Arap kadınlarının giymeyi adet edindikleri elbiseleri üzerine giydikleri örtüler
ile elbiselerdir. Gizli ziynet ise kocasından başkasına göstermesi caiz
olmayan; sürme, yüzük, bilezik gibi şeylerdir."[2]
Diğer rivayette lafzı şöyledir:
الزِّينَةُ
زِينَتَانِ: فَالظَّاهِرَةُ مِنْهَا الثِّيَابُ، وَمَا خَفِيَ: الْخَلْخَالَانِ، وَالْقُرْطَانِ،
وَالسِّوَارَانِ
“Ziynet iki türlüdür: Ziynetu’z-Zahire (açık ziynet) ki, o elbisedir.
Diğeri ise gizlenen halhal, küpe ve bileziklerdir.”[3]
Yine İbn Mesud radıyallahu
anh şöyle demiştir: “Ziynetlerinden kendiliğinden görünen kısım müstesna”
kavlindeki ziynet elbisedir. Nitekim “Mescide her çıkışınızda ziynetinizi
alın” (Araf 31) ayetinde de elbise kastedilmektedir.”[4]
İbn Abbas radıyallahu
anhuma dedi ki:
قوله: {وَلاَ يُبْدِينَ زَينَتَهُنَّ إِلاَّ
مَا ظَهَرَ مِنْهَا}، قال: وَالزِّينَةُ الظَّاهِرَةُ: الْوَجْهُ، وَكُحْلُ الْعَيْنِ، وَخِضَابُ
الْكَفِّ، وَالْخَاتَمُ؛ فَهَذِهِ تَظْهَرُ فِي بَيْتِهَا لِمَنْ دَخَلَ مِنَ
النَّاسِ عَلَيْهَا"
“Ayette geçen görünen
ziynet; yüz, göz sürmesi, eldeki kına ve yüzüktür. Bunlar evinde gelen
insanlara (mahremlerine) görünür.”[5]
İbn Abbas radıyallahu
anhuma’nın kastettiği kimseler, kadının yanına girebilen kocası dışındaki
mahremleridir.
Bunu ayrıca şu lafızla
rivayet ettiler: “İbn Abbas radıyallahu anhuma “zinetlerini göstermesinler”
ayeti hakkında;
لَا
تُبْدِي خَلْخَالَاهَا ومعضدتها وَنَحْرُهَا وَشَعْرُهَا إِلَّا
لِزَوْجِهَا
“Kadın halhalını, dirsekle
omuz arasını, boğazını ve saçlarını kocasından başkasına gösteremez” dedi.”[6]
Bu İbn Ebi Hatim’in
lafzıdır. Beyhaki’nin lafzı şöyle:
الزِّينَةُ
الَّتِي يُبْدِينَهَا لِهَؤُلَاءِ: قُرْطَاهَا وَقِلَادَتُهَا وَسِوَارُهَا،
فَأَمَّا خَلْخَالَاهَا وَمِعْضَدَاهَا، وَنَحْرُهَا، وَشَعْرُهَا فَإِنَّهُ لَا
تُبْدِيهِ إِلَّا لِزَوْجِهَا"
“Kadının bu insanlara (mahremlerine)
gösterebileceği ziynetleri; küpeleri, gerdanlığı, bilezikleridir. Halhalı, dirseği
ile omuz arasını, boynunu ve saçlarını ise sadece kocasına gösterebilir.”[7]
İbn Abbas radıyallahu
anhuma’dan diğer rivayet şu şekildedir:
وَلا
يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ قَالَ: رُقْعَةُ الْوَجْهِ وَبَاطِنُ الْكَفِّ
“İbn Abbas; “ziynetlerini göstermesinler” kavli
hakkında: el ve yüzü (göstermesinler) demektir” dedi.[8]
Şimdi İbn Abbas radıyallahu
anhuma’nın bahsettiği bu insanlar kimlerdir?
Yabancı erkekler olamaz,
zira onların kadınların yanına girmesi yasaklanmıştır. Nitekim Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem;
“Sizleri kadınların
yanına girmekten sakındırırım” buyurmuştur. Yine hicab ayetinde
“Onlardan bir şey
isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin” buyrulmuştur.
Şu halde İbn Abbas’ın
kastettiği kimseler, kadının yanına girebilen kocası dışındaki
mahremleridir.
Ayette “Ziynetlerini kocalarından, babalarından… başkasına
göstermesinler” kavliyle kastedilen ziyneti; İslam alimleri
açıklamışlardır.
Beyhaki dedi ki: “Kadının bu ayette sayılan kimselere gösterebileceği
ziynetler; küpeleri, gerdanlığı, bilezikleri ve saçıdır. Halhal, pazıbent ve
göğsünü ise kocasından başkasına gösteremez.
Mucahid dedi ki: “Bunlar küpeler, dirsekler ve ayaklardır.”[9]
Bunlar işini yaptığı esnada görünmesi haricinde kocasından başkasına
gösteremeyeceği bâtınî ziynetlerinin en üstünüdür.”[10]
İbni Cüreyc rahimehullah
şöyle demiştir: “Kadınlarla erkeklerin beraberce abdest almasında bir sakınca
yoktur. Zira onlar ancak eşleriniz, kız kardeşleriniz, kızlarınız veya
annelerinizdir.”[11]
Bu rivayet de kadının
mahremleri yanında yalnız abdest azalarını gösterebileceğini ifade eder.
Ayette kadının ziynetlerini gösterebileceği kimselerin sonunda
kadınların avretlerinden habersiz olan çocuklar zikredilmekte, sonra kocası
istisna edilmektedir.
Bu kavli Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Kadın avrettir”[12]
hadisi destekler. Kadının avret oluşunda, delil istisna etmedikçe hiçbir şeyi
istisna edilemez.
Tercih edilen, kadının yüz, eller ve saç dâhil olmak üzere bütün
bedenini yabancılara karşı örtmesidir. Zira Allah Teâlâ:
“Başörtülerini yakaları üzerine indirsinler” buyurmuştur.
Bu ise ancak yüzün, saçın ve diğer yerlerin örtülmesiyle mümkün olur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:
“Kadın tamamen avrettir” hadisinden dolayı, bunları göstermesi
haramdır. Fitne, bunlara bakmaktan dolayı meydana gelmektedir. Yüzün ve ellerin
açılmasının caiz olduğunu gösteren rivayet ise sahih değildir.
[1] Sahih maktu. İbn Ebi Şeybe (4/13) Ahmed Ahkamu’n-Nisa (31)
[2] Sahih. İbn Ebi Şeybe (4/284) Tefsiru Abdirrezzak (4/495) İbn
Ebi’d-Dunya el-İyal (404) Tahavi Şerhu Maani’l-Asar (4/332) Taberi (17/256, 264) Taberani (9/228) İbn Katan İhkâmu’n-Nazar (s136) İbn Habib Gaye
ve Nihaye (s.215) el-Elbani el-Hicab
(s.41) el-Elbani isnadının sahih olduğunu söylemiştir.
[3] Sahih. Taberî (17/256)
İbn Ebî Hâtim (14395)
[4] Sahih. Taberi (17/257)
Abdurrazzak Tefsir (3/56) İbn Ebî Şeybe (4/283) Taberânî (9115-9117) Hâkim
(2/397)
[5] Hasen. Taberi (17/259)
Abdurrazzak Tefsir (3/56)
[6] Hasen. İbn Ebi Hatim
(8/2576) İbn Abdilberr et-Temhid (16/230) Beyhaki (7/94) Taberi (17/259, 264,
267)
[7] Hasen. Taberî (17/264,
267) Beyhaki (7/94)
[8] Sahih. İbn Ebi Şeybe
(4/283); İbn Ebi Hatim Tefsir (8/2574)
[9] Beyhaki Sunen (7/151)
[10] Beyhaki Sunenu’l-Kubra (7/151)
[11] Sahih maktû..
Abdurrazzak (1/75)
[12] Sahih. İbn Huzeyme
(3/93) İbn Hibban (12/412, 413) Bezzar (5/489, 492) Taberani (9/295, 10/108)
Deylemi (6713) Abdulhak el-İşbili Ahkâm (2/46) Hatib Tarih (8/451) Darekutni
İlel (5/314) “hasen, sahih” kaydıyla Tirmizi (1173) Mecmau’z-Zevaid (2/35).